Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Köksal Özyürek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yaz Tüketmiş Yaprak Gibi

yaz tüketmiş yaprak gibi dağıldım senden sonra. piknik mendiline sürünürüm diye henüz çürümedim. hiç bir aşk çıraklık dönemini tamamlayamıyor nedense aşkın kaderi bu olsa gerek. teninden aşkın kadın haline evirdiğim anlamsız cümlelerimi çok özledi şairin -keşkeler bitmeden gitme, demiştim . -keşkeler hiç bitmez. demeni yeni yeni anlıyorum daha.. sahafa düşmüş tahrif bir kitap gibiyim. kime konteynıra atılmış ekmek . kimin açlığına sahipsiz bir selam,kimden şiirden anlayan bir kari'nin allah etmesini. yurdunun Cem'i Beatrice'nin Dante'si kazma vuruldukça heybetlenen ayrılık dağlarının ferhatı gibiyim sensiz bu sensizlikte ününü yitirmiş ünlü bir harf gibiyim sensiz bu sessizlikte. nerdeyim şimdi. çayın altını unutuyormuyum . sigara dumanı rimelimi akıtıyormu, törpülerken tırnağımı kırıyormuyum mesela. yeşil eteğim yakışıyormu hala. hala düşünüyormuyum beni.. ense kökünde bir efilti hissedince mesela mesela bir park akşamında konser çıkışı...

Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh

Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh yaz tüketmiş yaprak gibi dağıldım senden sonra (hilal her zaman yalnız) abdülhamit yaz tüketmiş yaprak gibi dağıldım senden sonra. piknik mendiline sürünürüm diye henüz çürümedim. hiç bir aşk çıraklık dönemini tamamlayamıyor nedense aşkın kaderi bu olsa gerek. teninden aşkın kadın haline evirdiğim anlamsız cümlelerimi çok özledi şairin -keşkeler bitmeden gitme, demiştim . -keşkeler hiç bitmez. demeni yeni yeni anlıyorum daha.. sahafa düşmüş tahrif bir kitap gibiyim. kime konteynıra atılmış ekmek . kimin açlığına sahipsiz bir selam,kimden şiirden anlayan bir karinin allah etmesini. yurdunun Cem’i Beatrice’nin Dante’si kazma vuruldukça heybetlenen ayrılık dağlarının ferhatı gibiyim sensiz bu sensizlikte ününü yitirmiş ünlü bir harf gibiyim sensiz bu sessizlikte. nerdeyim şimdi. çayın altını unutuyormuyum . sigara dumanı rimelimi akıtıyormu, törpülerken tırnağımı kırıyormuyum mesela. yeşil eteğim yakışıyormu hala. hala düşün...

türküsü ağaca takılmış güvercinler

türküsü ağaca takılmış güvercinler sözcükler aradı durdular harfler topladılar gerdanlarına imlası pörsümüş yazılara vurduk kendimizi rüzğar bir dursa çeyiz sandıklarına analarını sarmalayan kızların açıklarında bulurlar cesetlerimizi ki ölüm gelir yağmur ilk bahar yapraklarına konar gibi kıvrılıp şakaklarımızın atışına ilk göz ağrımızın ilk öpüşü gibi serin rutubetiyle ki yakıştıramaz bizi esbablarımıza gelir ve korur çürümekten bizi esbab-ı nüzul orada artık ne parti broşürleri ne banknotlar ne seyehat biletleri ne koku nede gölge var davudi bir ses duyulursa anlaşılsın mansur-şah neva dudağımda başparenin yardığı çatlaktan sızan anlaşılsın sazlıktan kopmuş kamış hüznüyle bir ırmakta sallanan ahmet ariften kibrit çöpü dantenin cehenneminde yaktığı müslüman dan başka birşey değiliz artık başka birşey değiliz artık hatıralarımızdan türküsü ağaca takılmış güvercinler türkülerini aramaya gittiler dönmeyecekler Köksal Özyürek

Veda

Son Tren sessizce perondan ayrılırken, Baş öne eğilir hafiften, Umuda veda, Ellerim evcil bir hayvandır artık, Yalnızlığı seyrederken, düşer pencerelerden. Tenine veda... Kırkikindi yağmurları başlar inceden, Yanağımdan süzülen düşlerimdir şimdi Hayale veda... Eflatun bir iç çekiştedir vakit. Göğün ışıkları kararı verir hüzünden. Yıldıza veda… İsimsiz bir karartı olurum akşam, eve dönerken. Sahipsiz,Sokaklarda çığlıksız, Kaybolur gölgem. Bilince veda... Çağ bu: Kadınlar geçiyor aşk öykülerinden Harfleri tutuşuyor kelimelerin. Şiirin içinde.Aşk’a veda… Köksal özyürek

sana bir güzel öleyim bana bir güzel ağla

annem gözleriyle tamamlıyor çorbanın tuzunu ne zaman mahmud’u ansa. ordan biliyorum en acı aş içine aşk doğranmış olandır. sofra kurulur toplanır tabaklar kaşıklar bardaklar türküler toplanır sızılar çektirilmemiş fotoğraflara bakılır göz yaşında iyot varmıdır. benim acilen ölmem lazım fuat. bir soluk ölsem şurda. bir soluk dursam sen sevgilimi çağırsan başıma tuzlasa beni yere girdiğimde kokmasam. sofrasını kursa toplasa tabaklarını kaşıklarını bardaklarını türkülerimi toplasa çektirilmemiş fotoğraflarımıza baksa bana bir güzel ağlasa ölsem ben ona bir güzel sevgilim benden bir çocuk yapsa. adını aş/k koysa bu gün yüzünde bir vakit kalmışlığım unutulmasa… Köksal Özyürek

Dudak Gazeli

dudağının kıvrımda yer ayır bana ana rahminde nasıl uyursa bebekler öylece uzanıp kalayım orada. ki dudağının kıvrımında alanlar var senin dudağının kıvrımında ilk aylığını almış işçiler secdeye kapanmış dindarlar ki orada yerleri olsun için tanrıya niyaz eder cennet serinliği dudağının kıvrımında senin dudağının kıvrımında yer ayır banada ilk aşkının ilk öpüşünü saklar gibi bu anamın şarkısıydı dediğinde hüzne agustos sıcağında bardağa eylülde yağmura ayırdığın gibi sofrada rîçâl dudağının kıvrımında yer ayır banada ey eyyyy eğil uzan gerin bükül bir ıslık çal korkularıma Köksal Özyürek

Hurûfî

terkedilmiş evlerin,kendine sarılan yalnızlığı neyse,o dur kucaklaşmaları şehirlerarası terminallerin çünkü insan içine doğru genişler lime lime soyar derisini hallacdan mansura geçer orada aşk ve ölüm ve su ve ateş ve toprak ve rüzğar savurunca saçlarını bir kızın simsiyah yükleyip eşyasını mensura artık kimse tutamaz hurûfî,gider bu betondan tanrı kentin aşkı kovan dükkanlarından bu çirkef bu geniş bu iltihap içine doğru çünkü insan terkedilmiş bir evdir kendine sarılan yalnızlığından Köksal Özyürek