Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Cenap Şahabettin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Elhân-ı Hazân

Hâl-i bî-reng-i ihtizârında Sonbahârın bu solgun elvâhı Ra’şe-dâr etti kalb-i eşbâhı Kuru yaprakların kenârında! Ey tuyûrun sehâb-ı seyyâhı, Bâd-ı zarın cenâh-ı zârında Sen uçarken, bütün civârında Soluyor kâinâtın ervahı. Bu zaman hissi iştidâd eyler. Her gönül kendi gizli derdinde: Gel… gel ey yâr-ı dem’a-rîz-i keder! Ey gül-i nev-bahârî-i emelim, Gelecek nev-bahârı bekleyelim, Sonbahârın zılâl-ı zerdinde. Cenap Şahabettin

Don Juan

Ey benim münhezim fütâdelerim, Sevdiniz hep sevilmeden beni siz; Yanmak isterdi göğsünüzde serim Ateşimden kül oldu âteşiniz. Dönerek mâzi-yi mükevkebime Ne zaman etmek istesem sizi yâd Getirir hâtırâtınız lebime Gizli bir lezzet-i türâb ü remâd. Sanki âvâre bir güneştim ben Her su üstünde in’ikâs ettim: Dîdeler parladı hayâlimden Kimseden şu’le almadım kendim. Sormadım nefsime ne kıymeti var Avucumdan geçen hazînelerin; Bir açık evde boş duran odalar Bence timsâli oldu sinelerin. Şübhe, kıskançlık, ârzû, hasret Vermeyince biraz elem kalbe Başka bir inhizâm olur elbet Hep nevâziş ve dâimâ galebe! Bir kadından geçince dîgerine Zannederdim ki aşkı bulmuştum; Usanıp bûseden kadın yerine Maraz-i aşka âşık olmuştum. Olmadı bir melikeye bende Mülk-i nisvânda rûh-ı der-be-derim; Şimdi ben kayserin serîrinde Kimsesizlikten ağlayan neferim! Cenap Şahabettin

Unutmalıyım

Uyuyor haste-yi sitem kalbim, Rahm et ey yâdigâr uyandırma; Uyusun iştiyâk-ı rmıztaribim Ey tahassür, dokunma hâtırıma! Kizb-i sevdayı sermedî sandık, İkimiz de bugün peşîmânız; İkimiz bir seraba aldandık, Ayrı hislerle gerçi nâlânız. Şimdi ru’yâ-yı buseden çıktık: Seni ey hüsn-i bî-vefâ artık Ağlaya ağlaya unutmalıyım. Nazm edip ninniler enînimden Zahm-ı kalbimde hiss-i firkati ben Ağlaya ağlaya unutmalıyım! Cenap Şahabettin

Giysû-yı Yâr

Zülfünü bî-nizâm ü bî-pervâ Dağıtır şâne-yî tabîiyyet, Cem’ eder bâ-kemâl-i istiğnâ Lemse-yi şûh-ı bâd-ı nisviyyet… Şimdi bir nefha-yi heves dağıtır, Yine beyhûde topladın, ördün; Ne kadar toplasan perîşândır, Toplanır saçların dağılmak içün… Kaldı gönlüm şu dâm-gâhında, Dâm-ı zülf-i heves-penâhında Ebedî bir esîr-i nahcîrin. Zer-i zülfünde her ham-i sâhir Sanki bir halka-yi muzıyyesidir, Unk-ı ruhumda bağlı zencîrin… Eylerse nasıl hüsn-i hazînin Giysû-yı zerîninle tetevvüc, Eyler şeb-i ekdârımın üstünde temevvüc Bir fecr-i tesellî gibi giysû-yı zerinin. Zülfün arasından bana mutlak Âlem görünür nûr ile memlû; Bir îd-i münevver gibi ey hüsn-i semen-bû Ömrün bana zülfün arasından güler ancak. Ba’zan onu ben rûyuma serper, Okşar, öperim mest ü münevver; Ba’zan o bana râz-ı bahârânı fısıldar. Gönlüm ona her derdini söyler; Her hissimi, her fikrimi dinler Bir mahrem-i rûhumdur o giysû-yı ziyâ-dâr.                 ...

Yakazât-ı Leyliyye

Gel bu akşam da ser-be-ser güzelim, İhtizâzât-ı leyli dinleyelim: Tâ uzaklarda işte bir piyano, Tâze parmakların temâsıyle Ağlıyor bir hazân havâsıyle… Dinle ey yârim işte ağlayan o Gecenin ka’r-ı pür-sükûnunda Zulmet-i ebkemin derûnunda… Gâh onun ihtizâz-ı pestiyle Mütevahhiş, hazin, rakîk ü nizâr Dağılır cevve bir sürûd-ı hezâr. Geh onun irtiâş-ı mestiyle Dolaşır kâinât-ı nâimeyi Bir umûmî şehîk-i tenhâyî… Onu kim dest-i ra’şe-dârıyle Çalıyor, perde perde inletiyor? Onu kim böyle gamla söyletiyor? Tellerin lâhn-ı inkisârıyle Hangi metruke böyle eğleniyor? Hangi mâtem bu sesle söyleniyor?… Gâh olur ince, nâzenîn bir ses. Leyl içinde sürüklenir, inler; Onu zulmet sükût ile dinler. Gâh olur bir figân-ı tîz-i heves; Bütün â’sâb-ı kâinâtı gerer; Kalb-i hâbîde-yî cihân titrer. Sonra bir şübka-yi bükâ olarak Düşer âguş-ı leyl-i târike, Çalışır rûh-ı samtı tahrike… Sonra tedricen alçalıp solarak O kadar pest olur ki öksürerek Zannedersin tebâh olup gi...

Temâşâ-yı Leyâl

Hâlid Ziyâ Bey’e Gel bu akşam da ser-be-ser güzelim Levha-i kâinâtı seyr edelim : Gölge, hep gölge, her taraf gölge, Gölgelerle bütün zemin mestûr; Âsumân yalınızca nîm manzûr, Görülen başlıyor görülmemeğe; Bir dumandan kefenle cism-i cihân, Kalıyor ka’r-ı leyl içinde nihân… Şimdi her gûşe ebkem ü câmid: Ne ağaçlarda zemzemât-ı riyâh, Ne hadâyikte ihtizâz-ı cenâh… Her taraf hufte, her taraf râkid; Sanki engüşt-ber-dehân, melekût Bütün eşyâya der: Sükût, sükût! Bu hiyâbân-ı târ ü nâimde, Camlar üstünde resm eder ancak Dest-i şeb şu’leden birer zambak.. Gelir ancak bu bâğ-ı muzlimde, Gelir enfâs-ı zâr uzaklardan, Tâ uzaklardaki dudaklardan… Bu temâşâya karşı göz yorulur: Hiss eder, seyr edenlerin nazarı En kavi dalda bir elem tavrı! Her şey artık bu dem tanınmaz olur: Rû-yı eşyâya gölgeler, sisler Bir tecâhül nikâbı ferş eyler. Gecenin tûde-yi buhârından Süzülen bir sükût-ı tenhâyî Doldurur hep hayât-ı eşyâyı… Seyr eder bir bulut kenârından Bir hilâlin nigâh-ı tannâzı Kalb-i zulmett...

Temâşâ-yı Hazân

Gel bugün de, sükût ile güzelim, İhtizâr-ı hazanı seyredelim: Ey benim, ey hazan-lika güzelim. Bir dimagî vedad u ref’etle Kalalım ser-be-scr tabîatle; Elem-i arza iştirak edelim; Mevsimin kâinat-ı ye’sinde Olalım biz de bir gam-ı zinde... Bu soluk mevsim-i küdûretten Dağılır bir veda-ı bî-kelimât. Pek hayalî, rakîk bir “heyhât!...” Za’f ile diz çöken tabîatten Yükselir bir fecî’ vaz’-ı dua. Gizli bir şehka, bir sükût-ı reca. Böyle leb-beste terk-i ömr etmek. Nazarî bir lisan ile ancak Ebedî iftirakı anlatmak. Bir tahassürle dem-bc-dem dönere Eylemek cebhe-i hayata nazar Bu azîmette bir fecaat var!... Sevgilim, dinle, işte bâd-ı hazan Müteverrim misali öksürüyor. Hem de bir öksürük ki çok sürüyor. Bir bahar-ı terennümün her ân Çâk olur sanki sadr-ı hâtırası: Bu suâlin kesilmiyor arası; Kâinat oldu sanki ser-tâ-ser Bir büyük hastahâne-i etfâl. Öyle bir yer ki pür-hurûş-ı suâl. Bâd-ı pür-va’d-i nevbaharı eder Bir enîn-i elîm ile tekzîb Öksüren, in...

Makdem-i Yâr

Pervâne-i zerrin gibi her zühre-i zerrin Titrerdi zümürrüd-geh-i lerzân-ı çemende Çağlardı leb-i sîm-i hıyâbân-ı semende Bir çeşme-i billûr ile bir cûy-i bilûrin Düşmüştü siyeh berg-i şebe şebnem-i sîmîn Şebnem gibi titrerdi kamer leyl üzerinde Bir şeb-pere-i hutfe bir âhû-yı çerende Vermişti bu nüzhet-gehe bir vahşet-i nermîn Âhû ile şeb-perre vü evrâk ile azhâr Nâ-gâh fısıldaştı leb-i âb-ı revânda Zîrâ şu perî-hâneye karşı bu evânda Ey dürr-i yetîm-i sadef-i şefkâtim, ey yâr Sen bir meh-i zî-ruh gibi yükseliyordun Muzlim korunun zıllı içinden geliyordun Cenap Şahabettin

Şair

Elem-i mâteminden ayrılamam Mâtemin en azîz hissimdir! Seni yok unutmam artık ben Sevdiğim şimdi hicr ü ye’simdir. Cenap Şahabettin

Benim Kalbim

Bir civan bir siyâh meşcerenin En karanlık yerinde yatmıştı; Başını bir garîb şeb-perenin Zıll-ı şeb-rengine uzatmıştı. Nevhalar, giryeler, şikâyetler Ana olmuştu câme-hâb-ı huzûr. Bir müebbed şeb-i siyeh-peyker Anı etmişti ser-girân-ı fütur!.. Gönlü ağlardı gülse çeşmânı; Gözüne yaş gelirdi güldükçe; İncinirdi hayâl-i giryânı Gözünün yaşları döküldükçe. Rû-yı zerdindeki uçukluktan Mütehâşî olurdu berk-i hazân; Leb-i zârındaki donukluktan Lâl ü hayran kalırdı hep mürgân! Sinesinde halîde bir hançer Sallanırdı teneffüs ettikçe; Rahm ile titreşirdi hâk ü hacer, Ânın enfâsını işittikçe! "Kimdir âyâ bu haste-yî muğber?" Diye ettim semâya isticvâb; Eyledi bir perî-yi zerrîn-per Asumandan şu yolda bast-ı cevâb: "Gördüğün dil-şikeste-yî takdir, Bil, senin kalb-i nâ-ümîdindir! Öyle takdir eder ki Rabb-ı Kadir, Ebedî hastedir dil-i şâir!” Cenap Şahabettin

الحان شتا

، بر بیاض لرزه، بر دومانلی اوچوش اشینی غا‍ءب ایله ین بر قوش گبی قار .گچن ایام نوبهاری آرار ، ای قلوبڭ سرود شیداسی ای كبوترلرڭ نشیدهلری : او بهارڭ بو اشته فرداسی  قاپله دی بر درین سكوته یری قارلر .كه خموشانه دمبدم آغلر ای اوچاركن دوشوب اولن كلبك بر بیاز ریشه جناح ملك گبی قار سنی صولغون حدیقه لرده آرار. سن آچاركن چیچكلر اوستونده ، اوفه جیق بر چیچكلی یلپازه ، نعشن استونده شیمدی، ای مرده باشله دی پرچه پرچه پروازه گارلر .كه سماءدن دوشر دوشر آغلر اوچدیڭز، گیتدیڭز سز ای قوشلر؛ كوچوجوك، سرسفید بایقوشلر گبی قار .سزی داللرده، لانه لرده آرار ، گیتدڭز، گیتدڭز ای مرغان، .شیمدی بوش قالدی سرتسر یووالر یووالرده – یتیم بی افغان! – صون قالان ماءی تویلری قووالر قارلر كه حواده اوچار اوچار آغلار جناب شهاب الدین Kaynak: http://bakmaklar.blogspot.com.tr/

Riyâh-ı Leyâl

Ey gizli kebuterlerin âheste sürûdu   Ey mirvaha-i lâne-i mürgân     Ey bâd-ı hırâmân Âfâka inince gecenin sütre-i dûdu   Başlarsın ufuktan seyelâna     Bâlîn-i cihâna! Ol dem ki olur, ey tarab-âmûz-ı hayâlât,   Bir nây-ı zümürrüd gibi nâlân     Destinde nihâlân... Ol dem ki olur dest-i bilûrunda semâvât,   Bir çeng-i dil-âvîz-i müzehheb     Bir ûd-ı mükevkeb... Ol dem getir ondan bana ey bâd-ı peyem-res,   Ondan bana sen gizlice bir ses,     Ey bâd-ı peyem-res, Ol dem getir ondan bana sen gizlice bir ses;   Ol dem götür ey bâd-ı şebângâh,     Benden ona bir âh!... Bir ninni ile rûh-ı leyâli uyutursun;   Ervâha eder da'vet o ninni     Bir hâb-ı muganni! Bir hâb-ı muganni ile rûhu avutursun;   Bir hâb-ı mugannide gönüller     Rü'yâları dinler! Ey bâd-ı muganni ki hadâıkda verirsin   Her nağmeye, her saza muâdil     Yapraklara bi...

Elhân-ı Şita

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar                                           Gibi kar Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar… Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu Ey kebûterlerin neşideleri O baharın bu işte ferdâsı Kapladı bir derin sükûta yeri                                             Karlar Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar. Ey uçarken düşüp ölen kelebek Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek                                            Gibi kar Seni solgun hadîkalarda arar. Sen açarken çiçekler üstünde Ufacık bir çiçekli yelpâze Nâ’şun üstünde şimdi ey mürde Başladı parça parça pervâze                 ...