Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zafer Ekin Karabay etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kum Saati

Rüzgârla bozduğun sessizliğini dinledim; seni bırakan yaprağın sesini, kuma dokununca ve çölde çizilmiş bir ağaç gibi resmini. oysa süngerde kalmış damlasıydım sana ulaşamayan suyun, yanında üşürken uyu- yordum gözlerimde seni ve öylesine sustun kuytusunda uykumun. kumunu içine saklayan bir saatti çöl- de bulduğun; ters çevrilmedikçe çalışmayan. belki giden zamanı geri getirmekti istediğin, saatini bana bırakıp gitimekti. sanki bilmiyordun çölün kuma göre değil sana göre yalnızlık olduğunu, yine de yanıbaşıma kurdun bu saatli kumu. bu yüzden uyanamıyorum, üstelik bilmiyorum: hangi gerçek için bölmeliyim uykumu? Zafer Ekin Karabay

Yara Bandı

Gün gizini sürdü sessizliğe, konuğunu Bütün gece bekleyen sokak ışıklarına, Kaldırımlara. Ben sesini duydum yüzünde Ağlayan kedinin, acısını anladım ve annemi Anımsadım, bacağını saklayan basma eteği Görünce yara bandı satan kızın. Sarıydı teni ve kirliydi elleri. Bir gecenin Kondusu yürümüştü gözlerindeki kısa Patikada. Çocukluğunu oyuncak bir trenden Çıkarıp taşını sulamıştı kaldırımların. Ve anlamıştı: insanlığın yarası olan Varlığıyla en çok yarasını sarmayı Gereksindiğini insanların. "Yara bandı alın" mı diyordu yoksa "beni sarın" mı? Anlayamadım. Zafer Ekin Karabay Yara bandı satan bir kız için, gündeliğe giden bir kadın için şiirler yazmıştı. Ve hayatın çürümüşlüğünü öyle kendi kabuğunda, çok uzak dünyalardan değil, içimizde, bizimle görmüş, yaşamış ve arka bahçelerini bellemiş biriydi. Onların acıları pahasına mutlu olamamıştı işte bir türlü. Hayatın acıları karşısında insanın hafifliğini kabul etmedi. “Hayat işte ne yaparsın” d...

Saklı

uyurdum, dokunduğum camlar kırılırdı derinliğinde uykumun. Nil, gözlerimden geçsin diye güne kirpiklerim kırılırdı. oysa, saklambaç oynayan bir çocuktu büyüttüğüm; babasının dudaklarına sıkışmış ve unutulmuş... sobelendim, saklandığım saydam düşlerin ardında. sunacak başka birşeyim yoktu, bir çocuğun bayram sabahındaki beklentisini sundum yaşama ve tedirginliğini oğlu savaşta bir annenin. uzak ezgisini dinleyerek bırakıp gitmelerin. nil güne akarken şubat gibi biriktim; dört yıl topladığı acısını yirmidokuzuncu adımında gösteren. ve çıktım yaşama onun sakladıklarını sunarak saklandığım yerden. sonra kendime dönüp dinledim yeniden acılarıma sordum: yaşamın neresinde saklanmalı ozan, yada nasıl saklamalı yaşamı? Zafer Ekin Karabay

Yenik Bir Aşk Öyküsü

(Denizlerin en durgun mevsiminde bir körfezim ve hala dalgalıdır kıyılarım. Karasularımda bir yelkenlidir aşk, sarsılır ama batmaz. Ve bir güver- tedir aşklarım.) I. Sen körebesin bütün oyunlarda ve destanlarda küçük bir göçebesin. Ben bir beraat takviminde günahkarım. Kaldırıma yasak düşer, mekruh yaşarım Bir de bilirim ne sözlerim ne de dizelerim bengidir bilirim saçların rüzgarla kafiye elerin bu aşka teşnedir. ...Artık uzat elini uzat ki kendimden sürgün geldim "şairler anlaşılmaz" dedin sürgünlerden düşsüz geldim. Gel düş dilenelim, düşkün sevelim. II. İşlemez yalan ve talan aşkların hükmü Çünkü aslolan gitmek değil, kalmaktır Çünkü aşk dinmez bir yağmur ve yasa dinlemez bir halktır. Bu yüzden sen de Aşklarını da saçların gibi geriye sal ve benimle kal Çünkü en acımasız yanıdır tarihin imge soykırımında bir şiir emekçisinin ölümü. ve senin hüzünle örtüşen yüzün Kaldırıp düşler sokağına çıkma yasağını dinle kalbimin gürültüsünü ...

Nisan Tezleri

I (Kimine aşktır yaşamdır kimine, ama nisan bir isyandır senin sessizliğinde.) adını yasak metinlerde buluyorum bir devrin silsilesinde adını ve namını bazen mistik bir güç gibi misyonerler gizliyor bazen bir kitap gibi entellektüeller ve işçiler adını yasak metinlerde buluyorum bir başka devrin kafesinde yasak ve yaslı gizleniyorum bir düş gibi kaçarak gerçekten gizlendikçe küçülüyorum ve katılıyorum yasına adına düşler kurmalıyım ve ülkeler şiirler yazmalıyım adına II (Ekim uğrun uğrun büyür nisanla ve belki de her sonbahar bir ilkbaharla.) Edebiyatın harabe yollarında tanığı oldum takdis edilen bir hayata biatın ama Petersburg Leningrad’ı doğurmadan Kronstadt’ta burkuldu saltanatım şimdi taze yenilgiler bekletiyorum pirüpak yenilgiler,bayat yengiler peşinde Bir ozanı yanlış dizelerle sorguluyorum ve şimdi herkesi kendi çarmıhında geriyorum Ey ülkeler mimarı. Ülkeler ve imgeler mimarı Potemkin’de gölgemi görüyorum, gölgeni görüyor...

Trafik

kentin baskısı kaldı bize ve ışıkları trafiğin ya da kazası oysa biz hep bir düş kazasında yitirdik arkadaşlarımızı karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklardık o insan kalabalığındaki son gülümsemesiydi annemizin sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık! Zafer Ekin Karabay