Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Fuzûlî etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza

Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza Cevri çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene Az edip cevr ü cefâlar kılasın cânımıza Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alıp Her gelen gamlı gider şâd gelip yanımıza Gam-ı eyyâm Fuzûlî bize bîdâd etti Gelmişiz acz ile dâd etmeğe sultânımıza Fuzûlî

Terci-i Bend

(Birinci Bend) Ben kimem bir bî-kes ü bî-çâre vü bî-hânmân Tâli’üm aşüfte ikbâlüm nigûn bahtum yaman Nemlü eşkümden zemîn memlû ünümden âsmân Âh ü nâlem nâvek ü peyveste ham kaddüm kemân Tîr-i âhum bî-hatâ te’sîr-i nâlem bî-gümân Mutassıl gam-hâne-i sînemde yüz gam mîhmân Handa bir gam itse benden istesünler ben zamân Yoh bana kayd-ı belâ vü dâm-ı mihnetden emân Çıhdı can gönlümde endûh u gam ü mihnet hemân Ey benüm cânum sen ü gönlüm senünle şâd-mân Sensüz olman ayru mihnetden belâdan bir zemân El-amân hicrân belâ vü mihnetinden el-amân (İkinci bend) Fâriğ idüm cümle âlemden bilür âlem beni Ayb iderdi bî-haber sanub benî-Âdem beni Koymadı devrân-ı çerh öz hâlüme hurrem beni Şâd iken âlemde çerh itdi esîr-i gâm beni Işk nâ-gâh oldı peydâ dutdı müstahkem beni Saldı yüz sevdâya ol gîsû-yi ham-der-ham beni Şimdü Mecnûn’dan gam-ı ışk içre sanman kem beni Yâr hod kılmaz harîm-i vaslına mahrem beni Sen ki mahremsen sabâ billâh anub her dem beni Söyle ey gü...

Nevmîdlik âteşine yandım Bil'llâh bu vücûddan usandım

Ma'bûduna 'arz kıldı râzın Bildirdi gönlündeki niyâzın K'ey hâkim-i 'arsa-i kıyâmet Sultân-ı serîr-i istidâmet Nevmîdlik âteşine yandım Bil'llâh bu vücûddan usandım Çün dôst yanında nâ kabûlüm Bi'llâh bu hayâtdan melûlüm Men şem'-i şeb-i firâk-ı yârim Sûzân u siyâh rûzgârım Yandırdı beni cefâ-yı 'âlem Dinlemezem ölmeyince bir dem Derdim ki vücûdum ola bâkî Şâyed düşe vasl ittifâkı Pertev-burcunda âfitâbım Bildim ki vücûd imiş hicâbım Yâ Rab beni et fenâya mülhak Kim râh-ı fenâ imiş reh-i Hak Pak idi dü'âsı etdi te'sîr Fil'l hâl mizâcı buldu tağyir Fuzûlî Leylâ vü Mecnûn Dergâh Yayınları - 2008 (s.408-409)

Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı

Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı Ney-i bezm-i gamem ey mâh ne bulsan yele ver Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk Ki gözüm görmeye ol mâh-likaadan gayrı Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl Komadı hiç imâret bu binâdan gayrı Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı Fuzûlî

Perîşân-hâlün oldum sormadun hâl-i perîşânum (Murabba)

Perîşân-hâlün oldum sormadun hâl-i perîşânum Gamundan derde düşdüm kılmadun tedbîr-i dermânum Ne dersen rûzgârum beyle mi geçsün güzel hânum Gözüm cânum efendim sevdüğüm devletlü sultânum Esîr-i dâm-ı ışkun olalı senden vefâ görmen Seni her handa görsem ehl-i derde âşinâ görmen Vefâ vü âşinâlık resmini senden revâ görmen Gözüm cânum efendim sevdüğüm devletlü sultânum Değer her dem vefâsız çerh yayından bana bin oh Kime şerh eyleyem kim mihnet ü endûh u derdüm çoh Sana kaldı mürüvvet senden özge hîç kimsem yoh Gözüm cânum efendim sevdüğüm devletlü sultânum Gözümden dem-be-dem bağrum ezüb yaşum gibi gitme Seni terk itmezem çün ben beni sen dahi terk itme İyen çok zâlim olma ben gibi mazlûmı incitme Gözüm cânum efendim sevdüğüm devletlü sultânum Katı gönlün neden bu zulm ile bî-dâdâ râgıbdür Güzeller sen gibi olmaz cefâ senden ne vâcibdür Senün tek nâzenine nâzenin işler münâsibdür Gözüm cânum efendim sevdüğüm devletlü sultânum Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden ahıdan seyle Yamanlıkdur iş...

Ezel kâtipleri uşşâk bahtın kare yazmışlar

Ezel kâtipleri uşşâk bahtın kare yazmışlar Bu mazmûn ile hat ol safha-i ruhsâre yazmışlar Havâs-ı hâk-i pâyun şerhini tahkîk edîp merdüm Gubâr îlen beyâz-ı dîde-i hûnbûre yazmışlar Girip büthâneye kılsan tekellüm cân bulur şeksiz Musavvirler ne sûret kim der ü dîvâne yazmışlar Muharrirler yazanda her kime âlemde bir rûzî Bana her gün dil-i sad-pâreden bir pâre yazmışlar Yazanda Vâmık u Ferhâd u Mecnûn vasfın ehl-i derd Fuzûlî adını gördüm ser-i tumâre yazmışlar Fuzûlî

Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn

Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn Derd çoh hem-derd yoh düşmen kavî tâli' zebûn Sâye-i ümmîd zâ'il âfitâb-ı şevk germ Rütbe-i idbâr âlî pâye-i tedbîr dûn Akl dun-himmet sadâ-yı tâ'ne yer yerden bülend Baht kem-şefkat belâ-yı ışk gün günden füzûn Men garîb ü râh-ı mülk-i vasl pür-teşvîş ü mekr Men harîf-i sâde-levh ü dehr pür-nakş-ı füsûn Her sehî-kad cilvesi bir seyl-i tûfân-ı belâ Her hilâl-ebrû kaşı bir ser-hat-ı meşk-i cünûn Yelde berg-i lâle tek temkîn-i dâniş bî-sebât Suda aks-i serv tek te'sir-i devlet vâj-gûn Ser-had-i matlûba pür-mihnet tarîk-i imtihân Menzil-i maksûda pür-âsîb râh-ı âzmûn Şâhid-i maksad nevâ-yı çeng tek perde-nişîn Sâğar-ı işret habâb-ı sâf-ı sahbâ tek nigûn Tefrika hâsıl tarîk-i mülk-i cem'iyyet mahûf Ah bilmen neyleyem yoh bir muvâfık reh-nümûn Çihre-i zerdin Fuzûlî'nün dutupdur eşk-i âl Gör ana ne rengler geçmiş sipihr-i nîl-gûn Fuzûlî

Batalı kana ohun dîde-i giryân içre

Batalı kana ohun dîde-i giryân içre Bir elifdür sanasan kim yazılur cân içre Yeridür sîne-i sûzânuma külhan deseler Anca kim yandı ohun sîne-i sûzan içre Cânı ten içre ne sahlardum eger bilse idüm Ki degül gizlü gam-ı lâ'l-i lebün cân içre Ala gör ohlarını dîdelerümden ey dil Hayfdur olmaya nâ-geh ite müjgân içre Çâk gönlüm yarasında yaraşur peykânun Akd-i şebnem hoş olur gonca-i handân içre Kaddüne serv demiş goncalarun ta'nından Duramaz bâd-ı sabâ hîç gülistân içre Ey Fuzûlî kime sûz-ı dilümi şerh edeyüm Yoh menüm kimi yanan âteş-i hicrân içre Fuzûlî

Aşka Sevdalanma

Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanma ki şair sözü elbette yalandır. Fuzûlî

Beni Candan Usandırdı

Beni candan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı? Felekler yandı âhımdan, murâdım şem’i yanmaz mı? Kamu bîmârına cânan devâ-yı derd eder ihsan, Niçin kılmaz bana derman, beni bîmâr sanmaz mı? Şeb-i hicran yanar cânım, döker kan çeşm-i giryânım, Uyarır halkı efgânım, kara bahtım uyanmaz mı? Gül-i ruhsârına karşı gözümden kanlı akar su, Habîbim, fasl-ı güldür bu, akar sular bulanmaz mı? Gamım pinhan tutardım ben, dediler yâre kıl rûşen Desem ol bi-vefâ bilmem, inanır mı inanmaz mı? Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil Bana ta’neyleyen gâfil, seni görgeç utanmaz mı? Fuzûlî rind-i şeydâdır, hemişe halka rüsvâdır, Sorun kim bu ne sevdâdır, bu sevdâdan usanmaz mı? Fuzûlî

Bende Mecnûn'dan Füzûn

Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var Âşık-ı sâdık benim Mecnûn’un ancak adı var N’ola kan dökmekte mâhir olsa çeşmin merdümü Nutfe-i Kabildir ü gamzen gibi üstâdı var Kıl tefâhur kim senin hem var benim tek âşıkın Leyli’nin Mecnûn’u Şîrin’in eğer Ferhâd’ı var Ehl-i temkinim beni benzetme ey gül bülbüle Derde yok sabrı onun her lahza bin feryadı var Eyle bed-hâlim ki ahvâlim görende şâd olur Her kimin kim devr cevrinden dil-i nâşâdı var Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı aşkda Kim bu sahranın güzergâhında çok sayyâdı var Ey Fuzûlî aşk men’in kılma nâsıhtan kabûl Akl tedbîridir ol sanma ki bir bünyâdı var FUZÛLÎ

Müştakınım ey ecel kerem kıl

Ey ömr gel imdi başa sen hem Çeşmime tire oldu alem Alem hoş idi ki var idi yar Çün yar yok, olmazın ne kim var Ey can, ten-i hasteden veda' et Bir haste ile yeter niza et Müştakınım ey ecel kerem kıl Def-i elem eyle ref-i gam kıl Kurtar beni ızdırab-ı gamdan Ver müjde vucuduma ademden Ayınemi eyle jenkten pak Kıl perde-i i'tibarımı çak Ref' et ne ise arada hail Eyle meni ol nigara vasıl Ya Rab ! bana cism ü can gerekmez Canan yoğ ise cihan gerekmez Fuzûli

Nakd-i ömrün

Nakd-i ömrün bir sanem uğrunda sarf etdün temam Ey Fuzuli ah eger senden sorulsa bu hisab "...Arapça'da "aşk"ın esas itibarıyla sarmaşık kelimesiyle aynı kökten gelmesi ve bir sarmaşık nasıl bulunduğu yeri sararsa, aşkında arız olduğu kişiyi aynı şekilde sarması durumundan hareketle bu ismi aldığı öne sürülür.Bu kelimenin bir diğer anlamı da "sevgide ölçüyü kaçırmak" demektir..." (A.A.Şentürk/Doğu Batı sayı 26) Bakıya kankı gönül şehrine gelse şeh-i aşk Bile enduh u bela bela hayl ü haşem gibi gelür Baki Ey Baki! Aşk padişahı hangi gönül şehrine gelse, sıkıntı, gam ve bela da maiyyetindeki görevliler gibi onun yanında beraber gelirler. (Ve aşığın kalp şehrini istila ederler, aşık ise bu istiladan son derece menmundur.)