Güneyin insanı olgunlaşmıyor. Zorlanıyor çocukluktan çıkmaya. Çocuk olmadığı anda birden yaşlanıyor. Erken gelen yaşlılık utangaç kılıyor bizi. Kararları enine boyuna düşünmeye zorluyor. Tek tük soru soruyoruz çevremize; maksat, adet yerini bulsun. Yanıtları zaten biliyoruz. Bilgelik bacaklarımızı, ayaklarımızı bağlıyor, izin verdiği tek lüks birkaç küçük yanlış. Gövdesi yaşlı, ruhları genç insanların ürkünçlüğü. Güzel mevsim yaşamanın yararsızlığını daha ağrılı duyuruyor. Birikiyor doğa, güzelim bölgelerine çekiliyor ve yüzümüze sürgülüyor kapısını. Gökler, tüyler üzerinde sürüklenerek son ışık taneleriyle birlikte uzaklaşıyor. Ancak hayatı reddettiğimizde tarihsiz zamanın, sonsuzluk akışının tadına varabiliriz belki. Çocukluğumda, kapalı evimin önünden geçer, onca uzak sevdiklerimin seslerini dinlemek üzere kapının arkasına sokulurdum. Doğayı aşırı seven kişi dünyanın geri kalanını yitirme riskini taşır. Evrenin iltifatlarını elinin tersiyle itmelidir Şair. Masumlar, acizle...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"