Lise yıllarında bir gün ilkokul öğretmenimiz arkadaşım Reşit ile benim, yerine iki gün öğretmenlik yapmamızı teklif etmişti. Öğretmenlikten ziyade sınıfa göz kulak olacaktık. Sabah okulun bahçesinde buluştuk. Öğretmenimizle beraber önce müdürün yanına çıktık. Daha sonra sınıfa indik beraberce. Öğretmenimiz öğrenciler ile tanıştırdı bizi. Yaramazlık yapmamalarını öğütledi. Beni utandırmayın dedi ve gitti. Sınıfın mevcudu kırk kişi kadardı. Şehrimizin varoşlarına yakın bir mahalle ilkokulunun birinci sınıfıydı. Öğretmenimiz -ömrü uzun olsun Halis Yakupoğlu- Reşit ile bana da bir- kaç öğüt vermiş, aynı sınıfı ikinci keredir okuyan, sıfır numara tıraşlı ve başında sayısız yara izi olan Rıfat'tan gözünüzü ayırmayın, hatta biriniz yalnız onunla ilgilenin demişti. Çocuk baştan aşağı problemdi. Bıkıp usanmadan yaramazlık yapıyor, arkadaşlarımı rahatsız ediyor ya da onları da kışkırtıyordu. Dayak atmayacaktık! Ama ne gezer. Öğretmenliğe başlamamızın üzerinden daha iki ders geçmeden R...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"