Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rıza Tevfik Bölükbaşı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat

Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han?! Feryadım varır mı bârigâhına? Ölüm uykusundan bir lahza uyan, Şu nankör milletin bak günahına. Tahrike yeltenen tac ve tahtını Denedi bu millet kara bahtını Sınadı sillenin nerm ü sahtını Rahmet et sultanım sûz-ı âhına Tarihler ismini andığı zaman Sana hak verecek ey koca Sultan! Bizdik utanmadan iftira atan Asrın en siyâsi padişahına. Padişah hem zalim hem deli dedik, Îhtilale kıyam etmeli dedik, Şeytan ne dediyse biz belî dedik, Çalıştık fitnenin intibahına!… Divane sen değil, meğer bizmişiz Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz, Sade deli değil, edepsizmişiz, Tükürdük atalar kıblegahına! Sonra cinsi bozuk, ahlakı fena Bir sürü türedi girdi meydana, Nerden çıktı bunca veled-i zina! Yuh olsun bunların ham ervahına!! Bunlar halkı didik didik ettiler Katliâma kadar sürüp gittiler, Saçak öpmeyenler secde ettiler, Bir asi zabitin pis külahına! Bu gün varsa yoksa Mustafa Kemâl Şöhretine herkes fuzulî dellâl Alem-i ma’nadan...

Galeyan-ı Aşk

Ben seni ağlattım, hem çok ağlattım Çünkü infiâlin şi're bedeldi Bir kadın ağlatmak zevkini tattım Bende bu bir çılgın, hain emeldi Güzel gözlerine yaşlar sinerken, Sonra damla damla taşıp inerken Göğsünde şahkalar çoşup dinerken Titrek dudakların cidden güzeldi. Ben seni sevmiştim ey melek kadın Sızlıyor içimde sevgili yâdın Azâr-ı aşkımı yanlış anladın Bence hüzn-i hüsnün pek mübecceldi Rıza Tevfik Bölükbaşı

Gözlerin

Ruhumda gizli bir emel mi arar Gözlerime bakıp dalan gözlerin? Aklıma gelmedik bilmece sorar Beni hülyalara salan gözlerin! Nigâhın gönlüme - ey perî - peyker! - Leyâl-i hasretin hüznünü döker; Karanlıklar gibi yığılır çöker İçimde yer edip kalan gözlerin! Huzûrunda bâzen benliğim erir, Tavrın hulûsumdan şübhe gösterir. Bâzen de ne olmaz ümidler verir Sabr ü karârımı alan gözlerin! Gamzende zâhir, ey ömrümün vârı! . Füsûn-ı hüsnünün bütün esrârı. Neşr eder âleme reng-i bahârı Koyu menekşeye çalan gözlerin! Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler; Bakışın zihnimi perişan eyler. Bana aşk elinden efsane söyler, Aşka inanmayan yalan gözlerin! Rıza Tevfik Bölükbaşı

Selma...Sen de Unut Yavrum!

Bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti, Anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti. Ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi, Sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti. Adalar'ın denizinde batan akşam güneşi Sönük, ölgün ışığını çamlıklara dökmüştü. Evde yoktun, sonra geldin, dağda kırda gezmiştin; Lâkin bilmem bu yokluğu nerden, nasıl sezmiştin? Güzel ela gözlerine bir öksüzlük çökmüştü, Gözyaşımda dehşetli bir sır arayan gözlerin, Issız kalan vicdanıma karanlıklar serperdi. '-Baba! Annem nerde? ' dedin, hep tüylerim ürperdi: Hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin. O gün bugün 'Annem nerde? ' diye ba'zı sorarsın, Gülümserim gözyaşlarım sakin sakin akarken; Uzaklarda bir şey arar, ufuklara bakarken, Benim dalgın gözlerimde hayalini ararsın. O tâli'siz bi-çareyi bak ben bile unuttum, Gönlümdeki iniltiyi ninnilerle uyuttum. Unut kızım, sen de unut, anma artık adını; Yabancıdır bize, sorma o zavallı kadını. Sorma kızım, sorma yavrum,ben de bilmem ner...

Uçun Kuşlar

Uçun kuşlar uçun doğduğum yere; Şimdi dağlarında mor sünbül vardır. Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır. O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem? Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? Yüce dağ başında siyah tül vardır. Orda geçti benim güzel günlerim; O demleri anıp bugün inlerim. Destan-ı ömrümü okur dinlerim, İçimde oralı bir bülbül vardır. Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok; Öyle akar sular, öyle hava yok; Feryadıma karşı aks-i seda yok; Bu yangın yerinde soğuk kül vardır. Hey Rıza, kederin başından aşkın, Bitip tükenmiyor elem-i aşkın, Sende -derya gibi- daima taşkın, Daima çalkanır bir gönül vardır. Rıza Tevfik Bölükbaşı

Hummayi Aşk

Hastayım, yalnızın, seni yanımda Sanıp da bahtiyâr ölmek isterim. Mahmûr ı hulyâyım; câm ı lebinden Kanıp da bahtiyâr ölmek isterim. Bir olmaz emelin düştüm peşine Vuruldum hüsnünün şen güneşine Elâ gözlerinin aşk ateşine Yanıp da bahtiyâr ölmek isterim. Tâliin kahrı var her hevesimde, Boğulmuş figanlar titrer sesimde, O nazlı ismini son nefesimde Anıp da bahtiyâr ölmek isterim. Rıza Tevfik Bölükbaşı

Tramvayda Birisine

Efendi! Yan gözle hor bakma bana, Senin baban kadar benim yaşım var Belki tuhaf gelir şu halim sana: Geçinmek uğrunda çok savaşım var. Halimden hoşnudum; düşkün değilim. Süste senden elbet üstün değilim! .. Bahtıma mağrurum, küskün değilim. Ne korkum, ne hırsım, ne telâşım var. Elimde kuvvet var; eldivenim yok. Yakamda gülüm yok, yâsemenim yok. Zengince bir dayım, bir yeğenim yok, Benden daha fakir bir kardeşim var. Esirci değilim, esir değilim. Sizin kumpanyada müdir değilim. Üç tuğlu, beş tuğlu vezir değilim, Başımda sorguç yok, fakat başım var! Her neyse muradım, ben ona yettim: Değersiz ömrümü hayra sarfettim. Kâbe-i maksûde dosdoğru gittim, Benim “namus” gibi bir yoldaşım var. Şu açık alnımda kara istemem; İzzetinefsimde yara istemem! .. Zillete mukabil para istemem, Evimde yiyecek bulgur aşım var! .. Zâhire bakanlar belki yanılır; Kisbinden sorulup kişi tanılır. Feylesof Rıza'yım adım anılır, Dünyada malım yok..Mezar taşım var!  Rıza Tevfik Bölükbaşı