Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hrant Dink etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bitmemiş Bir Şiir ve Hrant ve Zahrad

ikna ettiler güvercinleri. Kimse dediler, ateş açmaz üzerlerine. inandı Hrant. Gerçi ürkekçe, inandı bir güvercin olduğuna. Gel gör ki, ateş açtılar işte! Öngörmüştü, birkaç yıl önce söylemişti bana: - Ayakta olacak ölümüm, dimdik, Değil yatarak yatakta ••. Yatıversin ışıklar içinde şimdi. Bize sorarsanız, o hep muzaffer kalacak Lekesiz bir heykel gibi. * Bitmemiş Bir Şiir ve Hrant ve Zahrad Yukarıdaki satırlar, Hrant'ın aramızdan kopartılışının hemen ardından, Zahrad tarafından Hrant için yazılan "şiir"in Türkçe çevirisi... "Şi ir" diyorsam, besbelli bitmemiş bir şiirden, tamamlanamamış bir yazınsal metinden söz ediyorum. "Şiir", çatılamamışlığı ve düzyazı görünümüyle, şairine özgü dilsel ve yapısal özniteliklere muhtaç duruyor. [Sağlığında yayımlanmış kitaplarında] Başlıksız tek bir şiiri bulunmayan Zahrad'ın, şiirde tire dışında noktalama işaretlerini tercih etmediği de düşünülürse, söz konusu "şiir"in bir taslak me...

Ruh halimin güvercin tedirginliği

Başlangıcında, “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca hakkımda başlatılan soruşturmadan tedirginlik duymadım. Bu ilk değildi. Benzer bir davaya zaten Urfa’dan aşinaydım. 2002 yılında Urfa’da gerçekleşen bir konferansta yaptığım konuşmada “Türk olmadığımı... Türkiyeli ve Ermeni olduğumu” söylediğim için “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla üç yıldan beri yargılanıyordum. Duruşmaların gidişatından dahi habersizdim. Hiç ilgilenmiyordum.  Urfa’dan avukat arkadaşlar gıyabımda yürütüyorlardı celseleri. Şişli Savcısı’na gidip ifade verdiğimde de hayli umursamazdım. Sonuçta yazdığıma ve niyetime güveniyordum. Savcı, yazımın sadece birbaşına hiç bir şey anlaşılmayan o cümlesini değil, yazının bütününü değerlendirdiğinde, benim “Türklüğü aşağılamak” gibi bir niyetimin bulunmadığını kolaylıkla anlayacaktı ve bu komedi de bitecekti. Soruşturma sonunda bir dava açılmayacağına kesin gözüyle bakıyordum. Kendimden emindim Ama hayret işte! Dava açılmıştı. Yine...

Hepimiz Hrant'ız

'Hepimiz Hrant'ız' Sevgili eşine yazdığı o, yürekleri dağlayan mektubuyla bu şiire esin veren Rakel Dink Hanımefendi'ye... seni tanımıyordum, Hrant, yeterince tanımıyordum, evet,fakat gördükten sonra o gün küskün bir çocuk gibi orada, kaldırımda, yüzükoyun uzanmış, öyle büyük, destansı, öylesine tıpatıp kendine, özgürlüğe, hak edilmiş onura benzeyen bir erinçle uyurkenki resmini, hani, yalnız kendine değil, hayır, ölecekse, ölümü, iyi, güzel ve doğru şeyler uğruna olsun isteyecek herkese, her ölümlüye benzeyen güzellikte... ve kuşkusuz, en çok da, mahallenin zorbalarıyla baş edemediği için hırsından gizli gizli ağlayan, kendi yüreğini kemiren, gün günden budandığını, yontulduğunu ve lokma lokma yutulduğunu hisseden mahallenin sessiz yetimlerine güç veren dirilikte uyurkenki resmini gördükten sonra o gün, artık diyorum ki, kendime: vursalardı beni de, Hrant gibi,ben şahsen, zaptiyenin örtbas muşambasıyla değil, hayır, Agos gazetesiyle örtsü...