Aşklar öyküleriyle güzeldi eskiden, şimdi her aşk bir öykü arıyor kendine; ah benim uman bulunmayan umarsızlığım! Kadının biri ısınma umuduyla dolaştırıyor koynunda ellerini, adam apış arasında arıyor güneşli günleri. Çile yurdu ömrüm benim, komşudan soruyor adresini!... Hüsn ile Nesli, Aragon ile Elsa: Ve gözleri şehla aşkımız olmasaydı on para etmezdi bu bendeki iyilik. Kuşlar kaçıverdiğinde kentlerden -açları doyuramasam bile- cıvıltılarını toplayıp getiriyorum geriye. Duvarın önündeki gözleri bağlı adamım, dilimde sevda türküleri. Biliyorum, yalnızlığa umar değil söz, her gün biraz daha alışıyorum kendime; soluduğunu duyuyorum dünyanın. Kadınlar ki, yeni sürülmüş toprak kokuyor tenleri. Eski aşklara çağdaş öyküler yazıyorum ve habire damarına giriyorum mermerin sevda ile keski ile murç ile... Kışı böyle böyle geçirdim ve sıkıntıları doldurdum ceplerime... 'Yürü ya kulum' sözüyle başladığını öğrendik devinim tarihinin, utanç kılavuzumuzdu! Sarısabı...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"