Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sennur Sezer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hergele Şiirler

I Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Söyle Nedir eldeğmemişlik ve ne zaman biter Ve neden daha kolay bir fahişeyi şaşırtmak Yaşlı bir bakireyi hoşnut etmekten Söyle Nasıl altedilir eldeğmemişlik O ulaşılmaz noktada Yeniden yeniden ürerken Sen ki övünürsün Gövden ve sertliğinle Bir bulutu elegeçirdin mi Ve gökkuşağını doladın mı beline... Söyle Bir kızı nasıl ayırırsın bir anadan Göğüslerine dokunmadan Gövdenden kurtulmaktır sevişmek Düşlerinden sıyrılmak Yeni bir etle kuşanmak yaşamayı Ellerini kamaştırır etin Eğilirsin Ve bezgin boşalırsın yatağına Kendine kapalı ırmak Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Usanmadın mi sarılmaktan gölgene Söyle. II Yanılıyorsunuz sayın şair yanılıyorsunuz Söz konusu kadınlar olduğunda Diyelim çok seviyorsunuz, seviliyorsunuz Sevdalısınız hatta Yine de tanımıyorsunuz sevdalınızı - Sizin bildiğiniz bir içbaygınlığı Sevda değil diyebilirim de Neyse... - Bilmiyorsunuz çünkü Nedir ormanla benzeştiren Ve...

Köyünü Bırakanın Ağıdı

Gördüm Bilirim Gülümser cefayla ölenler Yüktür cesetleri cellatlarına Ve sevdiklerinden uzak Mezarsız gömülenler Gözleri yarı örtük Güneşle dönerler Kır lalelerine Vay bana! Sevdiklerim mezarsız Mezarlarım ıssızdır! Bilirim Süsüdür saçı kadının Uzatılır Sevdaya, duvağa ve kefene Örtmez aklı Kestim örgülerimi gömdüm Bahçeme Duvağımın ve sevdamın Kalsın izi Kefenim kimbilir nerde Değer toprağa Ah! Sesim bana düşman Uykum yabandır Sennur Sezer

Yeniden Babaevinde

I İttim açılmadı kapı ittim açılmadı Çitten atladım bahçeyi ot bürümüş çardağın altı boş Asma kocamış, seyrelmiş salkımları Elimi uzattım mosmor güldü sonra avucuma döküldü taneleri ılık, buğulu... ...ekşiden çok buruktu Sis bastı bahçeyi kapı gıcırdadı Annem seslendi Ve yaklaştı koştukça eteklerinden elmalar yuvarlanan kardeşlerimin ayak sesleri II Beşi bitirmiştim Temiz bir elbise giydim Ölmek istiyordum Mis kokulu bir çarşaf serdim yatağa "Okuduğu yeter" demişler "patlıcan biber kızartmayı öğrensin biraz da." Benim yarınımı konuşmuşlar komşuları babamla Hiç patlıcan kızartamadım sonra Parmaklarımdan babama benzer bir damadın kanı sızar hâlâ Sennur Sezer

Meryem'in Dağınık Düşünceleri

Nasıl da yaşlandı ellerim bir çift güvercindi oğlumun omuzunda. Oğlum öyle duyumsar hâlâ... Oğlum, o gözleri sonsuza bakan öküzün önünde doğan çocuk. Oğlum, eşeğimin ıslak soluğu ısınırken ensemde kucakladığım mucize... Oğlum, yüreğimde büyüyen inanç: "Dünya değişecek, değişmeli bu çocuk büyüdükçe..." Tanrım, ne oldu ellerime biçimleri yitti sanki, lekeler, damarlar. Filizlere değen yel gibiydi değdiğinde toprak yeşerirdi yıllar... Oğlum, nasıl da büyümüş... Kim inanır onu doğurduğuma. Oğlumu kucaklasam, bıraksalar ısıtsam süt yürüse göğüslerime doyursam aç bebekleri oğlum... oğlum dirilir mi? Sennur Sezer Dilsiz Dengbej / Evrensel Basım Yayın 2001

Bir Annenin Notları

Çocuklar hayır diyebilmek ölüme haksızlığa yokluğa yasağa hayır demek Kızım güzel şeyler istiyor ille güzel şeyler oğlum ablasının çöreklerini paylaşmak istiyor açlığıyla ve kuşlarla Yok bilmiyorlar yoksul bilmiyorlar Öğretiyorlar başka çocukların da dişleri olduğunu elleri olduğunu şekerlerle oyuncaklara Kaçtıkça uykularım kitaplar arıyorum büyüyen sorularına İncirler neden yıkıntılarda büyür? İncirler mi yıkar evleri kök salıp mermerlere yoksa yıkılmaz umutlar mı ballandırır incirleri Boyna soruyorum kendime yazmadıklarını kitapların Boyna soruyorum kendime sırtımda ağırlaşan bir ölü gibi taşıyıp sıkıntımı nasıl anlatmalı dünyayı anlaması için çocukların Sennur Sezer

Kirlenmiş Kâğıtlar

Bilir misin bekleme salonlarını küçük istasyonların? Akşam saatleri, uzak İstanbul´a, Ankara´ya, Dünya´ya birden iner karanlık. Ve üstüne sinmiş is kokusuyla, hep geç kalırsın artık. Uykusunu alamamış beden, acımış yağ ve tanımadığın bir koku ortalıkta. Belli ki çoktan gelip gitmiş posta. Ve ışık ışık geçen hızlı tren durmaz bu aralıkta. Geç geldin. Bir söylentiyle büyütülür herkes: "Gündönümü şenliklerin ateşleri sönmeden geri döner zemheri. Tipiye karışır erkenci çağla, çiğdem... Savrulur erik çiçekleri. "Boy atamayan ahlat yineler: "Geri döner zemheri..." Ve tadını kalın kabuklar ardına saklar... Kadınlar, ki yoklukları farkedilir olsa olsa. Kadınlar, bir yazma, bir renk, bir devinim... Karıncalar kadar olağan... Payları karıncalar kadar hayatta. Göçerler, trenleri tanımadan. Selvisiz ve söğütsüz bir ıssızda, katar katar gece taşları. Bekleme salonları. Ucuz tütün, mektup torbası ve bir öykü: cılız ışığıyla. Susuz ve ışıksız köylerin kapı...

Hergele Şiirler

I Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Söyle Nedir eldeğmemişlik ve ne zaman biter Ve neden daha kolay bir fahişeyi şaşırtmak Yaşlı bir bakireyi hoşnut etmekten Söyle Nasıl altedilir eldeğmemişlik O ulaşılmaz noktada Yeniden yeniden ürerken Sen ki övünürsün Gövden ve sertliğinle Bir bulutu elegeçirdin mi Ve gökkuşağını doladın mı beline... Söyle Bir kızı nasıl ayırırsın bir anadan Göğüslerine dokunmadan Gövdenden kurtulmaktır sevişmek Düşlerinden sıyrılmak Yeni bir etle kuşanmak yaşamayı Ellerini kamaştırır etin Eğilirsin Ve bezgin boşalırsın yatağına Kendine kapalı ırmak Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Usanmadın mı sarılmaktan gölgene Söyle. II Yanılıyorsunuz sayın şair yanılıyorsunuz Söz konusu kadınlar olduğunda Diyelim çok seviyorsunuz, seviliyorsunuz Sevdalısınız hatta Yine de tanımıyorsunuz sevdalınızı - Sizin bildiğiniz bir içbaygınlığı Sevda değil diyebilirim de Neyse... - Bilmiyorsunuz çünkü Nedir ormanla benzeştiren Ve...

anımsamalar

I. Tek çocuk olduğum günler gibiydi. Yaz tenhası cami avlusunda o öğle saati, annemin tabutuyla .. Annem, yıkadığım bir mum bebekti. Kendine ve bana yabancı. Yabancı son yıllarda tüm çektiklerine. Güleç ve dingin. Ne ellerinin kınalanmasına bir şey dedi ne küpelerinin alınmasına. "Zaten hep uysaldı" sözü uymaz ki ona. Tek çocuk olduğum günler gibiydi. O yaz öğlesi, gölgeli, loş, taş avluda. Annemi kıskandım elbet. Kıskandım bacılarıma bağışladıklarına. Bana yalnız gözyaşları kaldı. Ölmüş görmüştü beni. Düş denmezdi, karabasan da. Helva dağıtmış gece boyu sokak sokak. Şaştık sabah, öyle bir töre yok ki. Üstelik ağıt da yakmış. Ah ince İstanbul kızı. Kızlarının biri sana benzemedi. Tek çocuk olduğum günlere kavuştum, annemin tabutuyla. II. Şimdi o Ispartalı candarma görüşçü listesi yazıyordur. İçinde ağır bir sıkıntı. Neredeyse terhisi geldi. Gezilmemiş bir İstanbul kalacak ardında. Memleketteyse ne bahçe, ne tarla. Kardeşler de birbirine tutkun değil. ...

Eskişehir Şiirleri

1 Kıvılcımlar yay çizerdi gecede savurdukça küreğini ateşçi kıvılcımlar ilerlerdi (Sabah çocuklar rayların arasından toplardı sıcaklığını yitirmiş ateşleri) Kara kuru bir çocuktum, bana benzer çocuklar çalardı kapıları, ellerinde torbalar: “Hanım kömür ister misin?” (Bende yastıkları vururdum sırtıma ve yansılardım yaşıtlarımı) Annemin gözleri kıvılcımlanırdı kıvılcımlar çizerdi geceyi yükselirdi sesi makasa giren lokomotifin (Rayların üzerinde çocuk ayakları rayların üzerinde savaş yılları) Ateşçinin küreği ne çok yıldız savururdu geceye ne çok ekmek… 2. Ben küçükken (Bütün kusurlarım görünür söz ederken kendimden... ) doğduğum şehirde (Ne çok masalı saklayan bir oyuncak sürüklenir derenin birinde) pelin biterdi her bahçede kokusu acı çiçeği sarı (Küçücük bir taş fincandı ninemle kahve içtiğim Babamın fincanıma kattığı sıcak bir acıydı) Nerde bilmem ninemin mezarı (Dargındım babama söylemek zor annemin kefeni solmamıştı) babam da bana dargındı Sennur Sezer

Sesimi Arıyorum

Bir ses arıyorum Yeni bir şiire başlamak için Bir doğum çığlığı gibi kaçınılmaz Çocuğun ilk ağlayışınca güzel Bir ses. Çünkü yüreklerimiz Acılarla şişe şişe nasırlaştı Kızgın demirlere değen ellerimiz Su toplayıp kabarır, nasırlaşır Ateşe ve demire dayanır Yüreklerimiz acıyla dövüle dövüle Çelikleşti. Yalnız orda, ta dipte küçük bir çekirdek Gözyaşı gibi titriyor mavisiyle havanın. Kız çocuklarının perçemleriyle oğlanların afacanlığı Kaynatıveriyor o damlayı. Bir ses arıyorum Yeni bir şarkı için Çocukların ilk sözcüğü gibi umutla, Sevinçle duyulacak bir ses, Çünkü umutsuzluk yasaktır Don vuran ağaç sürgün verecek, Kaya çatlayacak, tohum yeşerecektir. Ama susmaktan sesimi yitirdim Nasırlaştı dilim. Elim ateşten korkmuyor, Ülkemin bütün kadınları gibi tırnaklarım küt Ateşten sıcak bir tencereyi yanmadan alabilirim Köz basarım yüreğime. Yüreğim nasırlarıyla umudu koruyor, Bir küçük ışıltıyla baharı bekleyen Çekirdek ateşten korkmuyor. Sennur Sezer ...

Sus

Sus Kaldır at şu yıpranmış sözcükleri Ellerimde ellerinle büyüsün düşündüklerin İlk yaratıldığın güne dön Sus Ne bulduk iki yüzlülüğünde seslerin Sus büyüsün bu derinlik Büyüsün öğreneceklerin Sus Bu gürültü yıkacak evreni günün biri Sus tükeniyoruz soluk soluğa Buğu gibi Sennur Sezer

Direnç Doğuran Bir Kadına

Tırnaklarını etine geçir bağırma Isır kanat dudaklarını parçala Bırakma yaşamayı bırakma umudu Daha çok yok sabaha Yorulur gövdene inen sancılar Acılar bakır Beklemeyi bil Başkaldırır gövden başkaldırır Susar Önce öleceğim sanacaksın Direnmen bitsin diye uğraşacak sancın Gitgide sıklaşacak kamçılar Sessiz ağlayacaksın Unutacaksın başın nerde nerde ayakların Bin kollu bir boşluk beyninde Dünyadan uzaksın Kim duyar sesini haykırsan Gücünü tüketme Dayan bir sınav bu G ü l ü m s e Sennur Sezer