Yahya Kemal, bir gün Kadıköy’de bir dost evinde Tanbûrî Cemil Bey’i dinlemiş ve mest olmuş. O günkü izlenimlerini sonradan Cemil Bey’in oğlu Mesud Cemil’e anlatan Yahya Kemal izlenimlerinin sonunda şunu söylüyor: “ O zaman karşımda altından bir kapı açıldı. Memleketime bu kapıdan girdim. ” Gerçekten de öyledir; ruhunuzun aç olduğu, arayışınızın devam ettiği bir zaman, ansızın ya bir musiki eserinin içinde bulursunuz kendinizi ya bir ince davranışın karşısında, ya da şöyle bir fotoğraf karesinde, sizi ‘altın kapı’dan içeri buyur eden: “Eskiler tekin değildir diye gerekmedikçe aynaya bakmazlardı. Öyle ki o gümüş işlemeli oval aynalar duvara ters asılırdı. Aynadaki suretine bakmaya çekinen bu eski zaman adamları fotoğraf makinasının objektifine, o soğuk nesneye nasıl bakabilirler? Elbetteki tedirgin olarak. Çünkü makina onların suretini çıkaracak. Asılları orada dururken bu suret ne işe yarayacak? Yansıyacak suret endişelendirir Tedirginlik bazen had safhaya ulaşır. Fotoğrafı çekil...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"