Şüphesiz ki insan, kendi kendini izleyendir. Sense dağ yolları gibisin, kırlardan geçen ben seni böyle böyle ezber ettim, ismimi unutarak, sabah sisi kalkar gibi bir bağ bozumu neşesi. Gözlerini aralıyorsun tutunduğun uçurumların bir yar korkmaz kendine düşmekten oysa, ve suçlu gözleri ancak bir sevgilinin gözleri affedebilir, iki zirve gibi birbirine dokunmadan. Sende yeniden doğan'ım, yalçın kayalar üstünde kanatları rüzgârla sevişmelere açık, bir mırıltıyken serin dağ suları. Sen sesini rüzgârlara taşıtırsın sıcaklığın derimin altında bir yangın gibi tüterken. Bir keman gibi boynuna sokulmak düştü bana ellerine bakarken ellerimi anlamak; bir aşktan geriye hangi suskunluklar kalırsa, öyle bakakalır durgun bir göl kendine, içine bir zümrüt düştü sanır, ben senin esrikliğin sanırım içtiğim şarabı. İşte bu havayla dönüyorum şimdi şehre, ağır ağır akşam oluyor, ben akşama doğru olmayı tanırım, öptükçe dilinin nasıl da şiirim olduğunu öyle sonsuz sarılırım kolla...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"