Ey altmışına sâl-i hayâtının eren âdem; Altmış senelik ömrün, elinde nesi kaldı? Gaflet mi tegafül mü nedir? Neyse uyan bak Bî-hûde güzâr eylemesin müddet azaldı Tahirü’l Mevlevî *** Ben didişmekden usandım savlet-i ağyar ile Cây edindim külbe-i ahzânı kalb-i zâr ile Dem-güzârım şimdi nây-i sîne-i bîmâr ile «inzivada zevk-i halvet buldu dil, dil-dâr ile» *** Ey nâle, yeter çırpınışın tâk-i sipihre Ben öyle sağır mâkes-i şivenden usandım Ey âh-i tehassür, feleğe saçma şerâre Tâbınla olan leyle-i rûşendcn usandım. Ey tîr-i kazadan açılan şerha-i sine Dil-hânedeki perdeli revzenden usandım. Ey mev'’id-i dîdâr, benim olma serâbım Doydum yalana, va’de-i pürfenden usandım *** "Cennet, anaların ayakları altındadır" hadisini açıklayıcı olarak ise şu şiiri nazmetmiştir: Evladım diyerek candan kucaklar Bulsa imkânını ruhunda saklar Bu kadar şefkat, bu kadar sevgi Bulunmaz sanırım babada belki Onun için demiş Nebiyy-i zîşân: Ananın ayağı altında cinân Ey evlâd, ananın bastığı yere...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"