Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Neşe Yaşın etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Eskiyen Kalp

Eskiyen bir kalbi vardır her âşığın İçinde çiğnenmiş hayal dalgın bir yaz ikindisi Geçip giderken tattığımızdır uzaktan içimize bakan Hatıra daha uzun hayattan Neşe Yaşın

Gölge

Zaman siler uzaklaşan bir gemidir anılar Fırtına deprem ve kasırga hepsini aşar küçük kızlar Sokaklar da bir evdir belki de daha kardeş yabancılar En doğrusunu yürek söyler babalar gidince kendi gölgesini görür çocuklar Sen ki asla bağışlamazdın işlemediğimiz suçları bile senin yazdığın kader defterine uymadım kendimi seçtim -Yaşken eğdin nasıl da nasıl da acıttın dallarımı- Yine de korkuyorum ölürsün diye bir gün kırılmış, ufalanmış kızcığın büyüyor ve yaşlanıyor babalar. Neşe Yaşın

Ölüm Böyle Biter

1.sırlı göl Bedenimin içinde bir uzak yer arzusu derinde saklı iç çeken sırlı göller 2.incik aşk Denizle danseden ikimizin felaketi küçük kıpırtıların uçan çarşafı düşmüş ağlamış incik aşk 3.ipek arzular İçimin gölgesinde öpücük acımış kırılgan gövde ipek arzularında tutuşmuş 4.mavi sızı Gözlerin derinde mavi sızı uykuların gölünde düşsü su 5.deniz şehri Dokununca suların yolculuğu deniz şehrine içimizin akışı öylesine 6.ışık göl Yitişin bulut merdiveni fısıltılar içinde Sevişirken uçtuğumuz gül kanat düştüğümüz Işık göl 7.ikimizin düşü Tapınakta yanan mum ikimizin düşünü anımsar tükendikçe incinen sevdalı alev 8.oda Dalgın gölgeler ikimizin kavuştuğu yer saçımı unuttuğum oda uzakta toynakları ayrılığa koşan günün 9.ayak izi Taşın ağladığı yerde ayak izi ikimizin Ölüm böyle biter. Neşe Yaşın

Yürek Sessizliği

Yağmur damlaları gözlerinin göllerinde derin ve sessiz mercan kayaları balıklar geçer uykularından Ben geçerim senin ıslak kayalarından kuğular geçer Bulutların aşkevi gümüş köprülerinden geçirir beni Uyanmak isteyemem tutup çekersin beni unutuşun saraylarında dudaklarında kışkırtıcı yanılsamalar Gün solar gece senin kollarında doğar boşlukta uçan tüy ürperir Sen yoksun düşlerdir kuran ışık akışı gövdemin pencerelerinden ne acı ki yoksun yalandır bütün ipuçları sana yolculuğum hiç bitmez uzaklaşırsın rüzgar kanadında yüreğim sorduğum sorular yanıtsız boşluklar olur. Yaklaştıkça uzaklaşan yokoluşun tutkusu aynalarda parçalanan kırılgan, korkak ruhum görüntülerine aldanan Çıplak bir gece yıldızları örtünür düşler ağlamasın diye avunurum imgenle Işıklı bir gemi geçer iki kıyıdn bakarız ona yüreksiz ve uzak düşüncelerin sen yoksun Aldanır ruhum sesim şiire tutunur sözcüklerin köpük köpük dalgalanması sesim bir akış senin kıyılarında ...

Savaşa gitme oğlum

Ölmenin ve öldürmenin değil yaşamanın ve yaşatmanın kahramanı ol. Gücünü silahlardan değil sözcüklerden al" Savaşa gitme oğlum. Vatanı seviyorsan onun için ölmeye ve öldürmeye değil yaşamaya ve yaşatmaya git. Vatana hizmet etmek istiyorsan bahçıvan ol; bahçelerini çiçeklendir. Evsizler için evler, gençler için kültür siteleri yap. Bir fedakârlık yapmak istiyorsan yaşlıların bakım programlarına katıl, engelli çocuklar için festivaller, ayrımcılığa uğrayanlar için gösteriler düzenle ama savaşa gitme. Gençleri başka gençlerin katili ya da ölü olmaya gönderiyorlar. Onlara inanma oğlum. Söylenen her şeye inanma. Onların "vatan haini" dedikleri vatanı en çok sevenlerdir. Onlar, yalnızca kendi vatanlarını değil başkalarının vatanını da sevenlerdir. Onlar, yalnızca kendi oğullarını değil başkalarının oğullarını da sevenlerdir. Onlar, farklı düşünme ve bunu dillendirme cesaretini gösterenlerdir. Vatan, üzerinde yaşayan insanlar olmadan nedir ki? Bu insanların çeşitliliği bir z...

Ateş Çiçeği

Seninle sevişirken akışını duyardım damarlarımızdaki nehirlerin Sarsılırdı dünya anımsatmak için bütün çiçeklerini Seninle sevişirken o kıvrak ve doyulmaz ritminde yaşamak adındaki titreşimlerin Bir kuş gökyüzünde okyanusun dibinde balık mırıl mırıl bir kedi Sevişirken ulaşırdım çok uzak bir şehire tarih öncesinde Sarılırdım teninin fısıltılarına gövdem kayan bir yıldızdı kaynayan dalgalara Ağzının içinde ıslak ürperişler çağırırdı düş ülkesine Bir an gözlerini görürdüm o delip geçen büyülü kıvılcımda Yürürdüm içindeki yolda bir çığlık gibi çoğalarak Seninle karışırken titreyip yanarak uçardık bulutlarca yumuşak Güneş açardı ıslanmış yapraklarımıza bir tomurcuk patlardı dalda Eğilip öperdim küçük damlacıkları alnında bir ateş çiçeği denizlerin kıyısında. Neşe Yaşın

Üzgün Kızların Gizli Tarihi

Hiç bir şeyi tam anlatamam bir yanılsamadır anlatı zamanın ağlaştığı ömür zalim, vahşi gerçek ormanı Söz öyle derin acıtıyor ki yüzyıllardır kırdığı yerlerden çürümüş günlükleri kokluyorum bilinmez utançlar devşiriyorum kendimi var ettiğim küllerden Ben ki biraz o başkalarıyım O başkaları biraz da ben ayazda çıplak bir dal yabanıl bir ses uzun geceden Eziyet çekerdi yüzü annemin babam gücünü umarsızlığından alan çocuk peki ben neydim ya da kardeşlerim görmezler miydi ufacıktı bedenim çıtır çıtır ezildim Ateşten bir deftere kazıdım arzumun fısıldadığı sözleri bir garip zulümden azat olsun ruhum sesim ulaşsın diye bir sevgiliye Neden bilmez ki sözyapıcılar ev içlerinde ne hayatlar kurşunlanır yarattıkları kavramlar dilsiz ezik kızların inleyişine Kargacık burgacık yazılarda bir hayal gizlenirdi kaçıp gitmek üstüne sanki bir başka ülke varmış da insandan öte Ev içlerinde solan gülkızcık yalnızlıktan korkardı yine de sonra düşleri çağırırdı sabah ış...

Ürperen Harfler

Bu şiir sana ulaştığında Küskün baktığında ruhuna Bil ki nice kırık zamanlar dokundu ona Issız gecelerde mahzun yıldızlar Sözcüklerin her birinde gizli ürpertiler uzaklardaki soğuğundan geldi Odalara sığmayan yası terk edişin harf olup inlerdi Sen şimdi okurken onu Bilemezsin benimle yaşadığın yerleri Gözlerimde geçtiğin yollar İçimde dolandığın bahçeleri Bu şiir şu an senin yanında Benim olamadığım uzaklığında Gözlerine baksın bir an konuşan gözlerim gibi Neşe Yaşın

Içime Doğan Işık

Kimbilir belki de evimizi öldüren mevzilerde silah çekerken sen bir çocukluk kederinde uyuşurdum ölümler geçerdi iç çekişimden Ta o zamandan bilirdim bir gün ruhumu çalacağını Ben merdiven aralıklarına kaçıp aile cinayetleri için ağlarken geleceğe ait düşler fısıldardı içime doğan ışık Üç melek zuhur etti Biri kızıl bir lale getirdi ikincisi senden bir buse üçüncüsünün boştu elleri sıkılarak baktı yüzüme Sonra şehitlerin hortlakları kanlı giysileriyle koştu ardımdan Tarih öğretmenim cennet kapısında yalan okudu. Öyle çok öyle çok bekledim ki seni ıssız Babil kulelerinde Çikar asker giysilerini ve yanıma gel ölmüşlerin ruhundan üç çocuk ver bana Biri acıları unuttursun diğeri toprağı avutsun üçüncüsü şehri dolaşsın geceleri ağlayan annelerin elini tutsun. Neşe Yaşın

Suda Dalgın Halkalar

Tutku fırtınanın mağrur kralı oturur dağ başında Ömür tenlere siner bir kadın bir adam aynı akışta zor karşılaşır Sonra herkes kendine döner ama izi kalır ürperişte öpüşlere gizli düşüncenin Sıkı tut kirlenmesin kimse bilmesin korku büyür her sevinçte Uyku önceleri yastığımda uzak fısıltıları ateşsözlerin birden uyanırım rüzgarın girer içeri Geriye kalanlar anıların hırpaladığı gövdelerde paylaşılan nektar dudakların büyülü uçuşların kanat çırpışı Gecenin dansı biter yıldız denize iner Suda dalgın halkalar sessizce büyür Sesin derinde kalır Sesin Sesin Derinde. Neşe Yaşın

Sığınak

Bu şiire sığınıyorum bana verdiğin acıları alıp gitsin diye Tedirgin bekleyişler ve yalnızlıkta haykıran sesler sussun diye çağırdım onu En iyi o anlar beni başımı yaslarım omuzuna ve dizeler yaparız fısıltılardan Seni anlamaya çalıştık birlikte sözcükler derinlere insin çözsün diye düğümleri geçtik en bilinmez denizleri Bana hala seni sevdiğimi söyleyip durdu ve hiçbir şarkı çağırmadı yeni bir aşk için Hiçbir avuntu yok artık upuzun bir kumsalda yapayalnız uyuyacağım denizle konuşup sabaha kadar Gün doğacak sonra apaçık çipçirkin sırıtacak gerçek Ve zaman ıç çekerek sürüklenecek Sevincim kırık bir sandalla gidiyor uzaklara Bir masal prensesi gibi yürüyüp aşka bir dilenci olup çıktım dışarıya Neşe Yaşın

Gizli Oda

Gizli bir oda buldum kendi içimde çok uzak çok öte boyutlar içinde hiç konuşmadan ayan beyan oluyordu her şey bir göle dalıyorduk hayat açılıyordu derinlerde ışıltılı cam odalarda kaygıların kaynağı olan her şey Sen beni sarıyordun hiç dokunmadan içimin sesini işitiyordun büyüyle birbirimize bakıyorduk düşünmeler nasıl görürse birbirini öyle bir bakış işte anlamanın gizli sezgisi içinde Ben söylemiyordum hiçbir şeyi sözcükler yanıltan oklarını saplamasın diye bir nur içinde izliyordum seni gövdem yumuşacık ilerliyordu senin akıntının sihrinde Sen o odalara girecektin ve keşf edip birer birer beni üzen şeyleri düğümlenmiş damarlarımı çözecektin usta bir ten dokunmacısı gibi Orada öylece yüzüyordum Senin sevincinin inanılmazlığıyla bin yıldır aradığım birşey varmış da kavuşmuşum gibi sisler ardında Ve ömür kimbilir kaç gündüz kaç gece zamanın ev ödevleri o bitmek bilmez telaş tembel, suçlu bir öğrenci gibi oturuyordum dünyada öfkeyle bağırıyordu öğretm...

Aşk Sarkacı

Beni böldün kanarken kırılıyordum gecenin ortasında içimin şehrinin köprüleri yıkıldı kağıttan bir kadındı Eleni bir tutam boya, biraz hüzün ve basit hikayesi kadınlığın Sen bir aşk sarkacıydın bir ona bir bana dokunan sonra onda durdun yenilginin seçimi (büyü hareketteydi oysa) Gidip geliyordun bir o bir ben acıyarak her dokunuşta Beni böldün kendi acını sapladın bıçak gibi sonra yas tuttun ölümüme Gözlerine bakıyorum hangi uzaklara gittiler sen bana akan aşk damlası bitti diyorsun dikenli teller düşsün araya Boşluğuna bakıyorum öksüz aşkının acıyan yankısına asla galip yok bu savaşta Eleni bir yıkımdır benden beter Sevmek mi? ben de çok erkekler sevdim ve seviyorum hala mucize başka yerde sevmenin öte şehri seni bulduğum ışık içimin içimin içinde Ayrılık deyince ayırdına vardım birden varlığın ne derin bu şehir nasıl da kalabalık bu bağ nasıl kıskıvrak İçimi çekince yangın başladı her bir hücrede anımsadım bir geçmişim vardı benim anım...

Ali'ye

Şimdi sözler herşeyi kirletmeye çalışırken Zamanın içinde parmak uçlarının ince çığlıklarını anımsarım Dokunuşların yazılmaz sözleriyle kaybolduğumuz ormanları İkimizin sığınağı aşkın evinde doyamamak birbirine Denizler ortasında bir salda yolculuk ışıklı bilinmezlere Senin için yıldızlarla dans ettiğim o gece içime bakışlarının nehrini akıttı Şimdi o ana bakarken kırıcı sözlerin almaya çalıştığı kıskanç kırbaçların acıttığı yaralı ceylanımı kucaklarım Seni bana geri versin isterim hayat o gecenin ipeksi soluğunda içimi okşayan bir fısıltı olarak Kendimi yakıyorum yeniden doğabilmek için çünkü böyle bir an bir daha olmayacak Bana kırgın bakışın ve gözyaşların cenneti kapatan kapıdır ve kapı artık hiç açılmayacak. Neşe Yaşın