Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ercan Kesal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir damla su

Ben didinirken bir ara yavaşça elime dokunduğunu hissettim. "Oğlum bırak. Bardak doldu artık. Ömrü tamam oldu. Bir damla istiyordu, o da damladı işte." KÜTÜPHANE   Aralıksız yağan kar tüm kasabayı kalın ve şefkatli bir yorgan gibi örtmüş. Halk kütüphanesine çıkan yüksek merdivenlerin sokağa kavuştuğu yerde, sırtımı duvara yaslamış, kapının açılmasını bekliyorum. Az sonra kütüphanenin yaşlı odacısı Yaşar Efendi, yanımdan geçerek merdivenleri tırmanmaya başlıyor. Yan gözle bana bakıyor, hissediyorum. Kütüphanenin kapısında bekleyen cılız bir çocuk! İki üç basamak arkasından, aynı yavaşlıkta merdivenleri çıkarak takip ediyorum onu. Kapının önündeki sahanlıkta biraz oyalandıktan sonra büyükçe bir anahtarla kapıyı açıyor. İki kanatlı ahşap kapının önünde duran, mazgal tarzındaki metal paspasa ayakkabılarını iyice sürterek temizliyor sonra. Bu hareketin aslında bana yapıldığını çok iyi biliyorum. Şimdi içeri girdi ve kapının yanında dikiliyor. Eski ve ıslanmış ayakkabılarımı d...

“Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın. Bu kadar.”

Yetimim, göğsüne yasla Babamın göğsüne başımı gömüp yatıyorum. Dünyanın en güzel uykusunu uyuyorum. Bir daha öyle bir uyku olmadı hayatımda. Babam yok ve ben de yetimim. Derdimi gösterin Emekli olduktan sonra da hastanede çalışmaya devam eden bir personelimizin oğluydu Faruk. Otuzlu yaşlarında, dal gibi bir delikanlı. Sessiz, kendi halinde biri. Çocuğunun doğumu bizim hastanede olmuştu. Oradan hatırlıyorum. Karaciğer kanseriymiş. Geç fark etmişler. Metastaz yapmış. Dopleri yapan uzman arkadaş verdi önce tatsız haberi. Yine de ameliyata aldılar, ‘açıp kapattılar’ o malum deyişle. Delikanlı belediyede çalışıyor. Evli ve sekiz yaşında bir oğlu var. Sevimli, sarı kafalı bir oğlan. Babası yatarken çok sık görüyordum hastanede. Faruk’u her ziyarete gittiğimde, küçük oğlanı, başını babasının göğsüne yaslayıp, yanına uzanmış halde bulurdum. Ameliyattan sonra, ne olduğuyla ilgili kimse cesaret edip, gerçeği söyleyememiş. O da kanserli organın alındığın...