Dalları sokağa taşan armut ağacına, Bir kumru gelip konardı her sabah, Arap şarkısı gibi bitmek bilmeyen İçli içli ötüşüne başlardı az sonra. Büyülü kızıllığıyla şafak sökerken Yine bir sabah erken, Konuverdi armut ağacına kumru. Bir hüzünlü, bir hüzünlü öttü ki sormayın… Henüz dağılmadan tedirginliği, Kumrunun ötüşündeki hüznün, Geldi dayandı kapıya / yelesi pırıl pırıl, Yağız atın koşulduğu araba. Belliydi, son haddini bulmuştu, Kaç gündür evde süregelen telaş. Çeyiz sandığı, konsol, sofra, Döşekler, yorganlar, halılar, Dört sandalye, baba yadigârı masa, Ve birşeyler daha yüklendi arabaya Apar topar. Evde kimin yüzüne takıldıysa gözüm, Hepsi üzgün, ağızlarına kilit vurmuş dersin. Kucaklaşıldı, helallaşıldı sonra, Sonra deh dedi sürdü arabayı arabacı. Ardından yürüdüler ağır ağır, ezginlikle, Ninem, babam, annem, halam ve oğlu… Anılarımd...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"