Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yağız Gönüler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ACIMIZ VE KEDERİMİZ GİDEREK YOĞUNLAŞIYOR

Utancın bin bir türlüsünü yaşıyoruz. Evde ekmek biraz kuruyunca "tazesini alalım" dedik. Çocuklara bisküvi beğendiremedik. Eşyalara, teknolojik ürünlere neler ödedik. Kıyafet desen biri geldi, biri gitti. Aman en iyisi olsun, beğenen fiyatını da sorsun. Şimdi hepimiz utanç içindeyiz. Çocuklarımıza en iyi planları yaptık, neredeyse kaderlerini inşa etmeye kalktık. Şunu giysin, bunu yesin, orada okusun, burada yüzsün. Her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünen, şımarık, kimseyi beğenmez, muhabbet ve merhamet nedir bilmez bir nesil çıkarttık ortaya. Ellerimizle inşa ettik. Şimdi hepimiz utanç içindeyiz. Günlerdir pek çoğumuz içtiğimiz kahveden, yediğimiz yemekten, tıkındığımız abur cuburdan, sıcak duştan, rahat yataktan utanır olduk. Utanç galip geldi. Utanç şimdi bize bir şey hatırlatıyor. Gelip geçicisin, çık kibrinden, benliğe lanet de, vicdanını kuşan, merhametini göğsüne kat diyor. Bir defa daha değil, milyon milyar kez o eski zaman büyüklerinin öğüdü çınlıyor içimizde şimdi...

Görüşürüz İhtiyar

İnsan ömür boyu kendine dolanan bir bağ Gibi konuştu, gibi söyledi, gibi sevdi Seyrek neşe, biteviye dalgınlık, borçlu sabahlar Bir şehrin ortasında hep yaşıyor gibi yaptı İlkeli ve tarafsız bir haber gibiydi yeryüzünde Herkes dinliyor gibi yaptı, çiçekler hariç Hiçbir markaya yer açmadığı göğüs kafesinde Biraz tütün biraz susam kırıntıları vardı Herkes derdi, herkes farklı yerlerinden sancıyor Oysa kader bulanık değil, her şey çoktan olmuş Gibi çekildi, gibi sustu, gibi tek başına Anlatmadı yağmur neden ıslatmıyor toprağı Gitti ama bilseniz kimse görmedi gidişini Koca bir günah gibi yürürdü, öyle durdu Öldü bir suç olarak bir itiraz olarak öldü Çıktığı bütün yollara yüreği dağıldı Yağız Gönüler

Modern insanın süratli yaşamında bir kırmızı ışıktır sigara. Durdurur, nefes aldırır, düşündürür.

Markut Fanzin'den Selma Şipleme, sigara hususunda bir soruşturma gerçekleştirdi. Fakirin payına da bunlar düştü. 1) Sigara içme serüveniniz nasıl başladı? İstanbul 4. Levent’te Türkiye Futbol Federasyonu’na yakın bir park vardır. Orada bir arkadaşımla oturup futbol konuşuyorduk. Galatasaray’ın akıbeti canımı sıkmıştı. Çok efkârlanmıştım. Yaktım bir sigara ve Galatasaray o yıl şampiyon oldu. Evet. 2) Size sigara yaktıran şiir dizesi hangisidir? Şiir sigara yaktırmaz, sigara şiir yazdırır. Necip Fazıl’a atfedilen bir söz vardır. Burada o sözü kullanmak tam yerinde olacak diye düşünüyorum: “Sigara düşünen adamın emziğidir.” 3) Sigaranın yararları nelerdir? Modern insanın süratli yaşamında bir kırmızı ışıktır sigara. Durdurur, nefes aldırır, düşündürür. Atacağı bir sonraki adım için telaş yapmamasını telkin eder, geçmişten ders çıkarmasına imkân sağlar. Ayrıca nikotinin hafızayı geliştirdiğine dair çalışmalar da mevcut. Patlıcanda da bir miktar nikotin olduğu söylenir. Mesel...

Önce Ölür Babalar

Hayat müşterek değildir, müsriftir Önce erkekleri harcar hayat Kombiler, benzinler ve ekstreler yoluyla Patronların evdeki üç çocuğu umursamazlığıyla Bir işçinin yerin en az beş kilometre altında Feci şekilde can vermesiyle ilgilenmeyen işletmecileriyle, sigortasız Çılgın ev partilerinin, lohusaların ve evde kalmışların ıstırabıyla Oklar ve mızraklar hayat babaları Köylere, toplantı masalarına, dağlara Önce ölür babalar Çünkü yalnız çeneleri vardır Koynuna cüzdanlarını alan kadınların Memleketini bir kez görmek isteyen memura Son isteği kızının yanağını sevmek olana Ne Babalar Günü ne de eski bir dostun selamı çâre olamaz Delik çoraplara, ütülenmemiş birkaç fanilaya sorun Kılıçlar ve atlar hayat babaları Evlere, otel odalarına, uzaklara Önce ölür babalar Ceplerinde son çiğnenen sakızdan bir fal kâğıdı Belki de şeyhine götürdüğü bir rüyası Korkunç bir yankı bulmaca sayfalarında Soldan sağa, yukarıdan aşağıya, hep baba Dünyaya gelmesin babaları mutsuz olan çocukl...

Türk Şairi ve Babası

"Oturduk ve anlaştık: Şairler, babalarıyla konuşamayan insanlardır." İbrahim Tenekeci Sadece bir yazar ya da şairin değil, tüm evlatların babalarıyla olan ilişkileri, sanki üzeri örtülmüş ve açmaya korkulmuş bir sandık gibidir. Sönük, sessiz ve pasif ilişkiler saklıdır bu sandıklarda. Bazen de bir kıyıda köşede kalmış, derin sevgi, kederli özlem ve müthiş bir saygı. Sandığı açıp neler var diye bakarken pek zorlanmadım. Çünkü sandıkta saklı olanlar, şiir yolunda yürüyen fakirin de yaşantısından tozları barındırıyordu. Yabancılık çekmedim, hoşgörüyle yaklaştım. Yazımın derdi, şair ile babası arasındaki ilişkiyi ne çok derine inerek ne de çok yüzeysel incelemek. Daha çok, şairin babasıyla yaşantısına uzaktan ama içten bakabilmek. Bizde hakiki şairi ifade etmek için kullanılan " şair-i mâder-zâd " yani " anadan doğma şair " sıfatından mıdır bilinmez, Türk şairi anaya yakın, babaya uzaktır. " Anacı "dır. Bu durum, fakirin iddiası değil, yazıda da...

Kum

Pes edip bir es verip sussalar da Konuşsam ben de biraz aşktan Ah şu yanlış anlamak ve anlaşılmak Neleri bitirir de başlatmaz Tekrarı olmaz anıya dönüşenlerin Çekip vursam kendi başınalığımı Geceye mi sokağa mı dar odama mı çıksam Ama bıraksalar da konuşsam Ve sussalar her fırsatta dilini yutanlar Bir kanıya varsam, kanasam Ha oldu ha olacak ha bitti ha Zahmet olmazsa nefes alabilir miyim Ey hayat, ömrün ne kadar söyle Söyle ki çizelim eşkâlini sitemle Rasyonel bağırıyorum, melankoli yok Geçen gece gördüğüm rüya her şeye gebe Lükse yeltendim cipten indim Amerikan cipsi yedim Kalori hesabı olmuyor doymamışlığın Diyetimi ödüyorum mutlak kinimin Yarılıyor göğsüm, yarılanıyor göğ Bir hevesle başladı devam etti ve bitti Sorsam kendime kırılan hayallerimi Tek mi çift mi ineyim mi artık içime Bir türlü çıkamadığım içimden Neler atamadım da, kum yutkundum Yağız Gönüler http://yagizgonuler.blogspot.com/

Mezar Taşı

Bütün hoşçakallar, Mezar taşlarında saklıdır. Kazınmıştır ince ince, Ama derin derin yazılmıştır. Mezar taşları gibidir hayatım, Mahcup, boynu bükük, sakin. Bir ırmak gibi sessizdir adımlarım, Bir fatihaya muhtaç gibidir lakin. Yağız Gönüler

Sen Bu Şehirden Gidince

Sen bu şehirden gidince ben bir tuhaf oluyorum Ne bileyim ellerimi cebime sokup öyle yürüyorum Gülmeyi geçtim tebessüm edemiyorum. Senin ellerini tutmak, Yoksul bir sahaftan alınmış yirmi beş yıllık kitaba dokunmak gibi. Senin gözlerine bakmak, Dört mevsimin tamamını yirmi dört saat içinde yaşamak gibi. Sen bu şehirden gidince ben bir tuhaf oluyorum Ne bileyim trafik lambalarını siyah beyaz görüyorum Atkımı takıyorum ama boynu bükük geziyorum. Seni doyumsuzca sevmek, Bir annenin; saçını koklayarak kızına şefkat göstermesi gibi. Senin bu şehirden gidişini izlemek, Bir babanın; sırtını sıvazlayarak oğlunu askere göndermesi gibi. Yağız Gönüler

Ölü Doğanlar

keskin rüzgarla kulağımı sıyıran bir mermi sesi çok uzaktan geldi, kalbimle gördüm sıcak hiçbir şey kalmamış o topraklarda, kan hariç gözlerim hezimete uğradı şaşkınlığım karşısında ilk uyarı: şiir en iyi sırdaştır ve fakat ne kadar ortak olabilir bir çocuğun ortadoğudaki çığlıklarına… psikopat bir yamyamı bile yola getirebilir ince ince, alttan alttan gelen kanun nağmeleri kanunlara karşı ölümler hep kıldan ince incelik, annesi ölmüş bir kızın kalbi son uyarı: Sabrın sonu selametse yakındır bundan sonra olacaklardan sorumlu annesiz çocuklardır… Yağız Gönüler

İki Sünnet Üç Farz

bir, aklın yolunda dinlenme tesisi kalptir uçmağa varsa da uçamaz önce kendinden vazgeçmeyen vicdan tümseğinden geçerken sızlamalıdır beyin amortisörleri arada bir duygu nabzı kontrol edilmesi gereken, kalptir iki, lafın belini doğrultan daima nezakettir kibir kişide durduğu gibi durmaz yürür it ürür kervan yine de caymaz istikametinden insanı insana ısındıran ve battaniye gibi saran, nezakettir üç, Allah’ın hakkı kimsede kalmaz yorumsuzdur kulun gördüğü kusur göz kapağının ardında saklanır bayramlar en insani ve ahlaki barış harekatlarıdır hayvanı hayvana vurduran hayvan ise, yorumsuzdur dört, dönsen de aklın alamaz çevrende gördüklerini kainat nasıl süslenmiş lütfen modacılar cevap versin yüksek lisans alçak karakterlerde rönesans kadar sırıtıyor şair bu şiirinde sıkça sorulanları cevaplıyor beş, kardeşlik soyadı hanesinde yazandan çok ötesidir bir evde anne çay, baba ekmektir ne kadar demlenir ve ne kadar pişersin sana kalmış bir an evvel görün, kaderin gözü üzerimizdedir Yağız Gönü...

Yâr’a…

İhtiyacım kadar özlüyorum seni Ne kadarını ne sen sor ne ben Dur söyleyeyim: Kabulü imkan dahilinde bir dua gibi. Olduğu kadar sahipleniyorum seni Ne kadarını ne sen sor ne ben Dur söyleyeyim: Bir vahyin indirilişine şahit olur gibi. Heyecanım kadar bekliyorum seni Ne kadarını ne sen sor ne ben Dur söyleyeyim: Güneş doğarken dolunayı görmek gibi. Bir ayet inceliğinde, Seviyorum seni. Yağız Gönüler