Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Anne Sexton etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Büyü

Çok fazla hisseder yazan bir kadınbu kendinden geçişleri ve kehanetleri! Bisikletler ve çocuklar ve adalar yeterli değildiler sanki; yas tutanlar ve dedikoducular ve sebzeler asla yeterli olmadılar sanki. Yıldızları uyarabileceğini düşünür. Bir yazar özellikle bir casustur. Sevgili aşk, ben o kızım. Çok fazla bilir yazan bir adam, büyüleri ve fetişleri! Ereksiyonlar ve kongreler ve üretimler Yeterli olmadılar sanki; makineler ve kalyonlar ve savaşlar hiçbir zaman yeterli olmadılar sanki. Kullanılmış mobilyadan ağaç yapar. Bir yazar özellikle düzenbazdır. Sevgili aşk, sen o adamsın. Kendi kendimizi hiçbir zaman sevmeden, ayakkabı ve şapkalarımızdan bile nefret ederek, birbirimizi severiz, yapmacıklı, yapmacıklı. Ellerimiz açık mavi ve nazik. Gözlerimiz berbat itiraflarla dolu. Ama biz evlenince, çocuklar nefret içinde terk ederler. Çok fazla yiyecek var ve hiç kimse tamamen bırakmadı tüm tuhaf bolluğu yiyip bitirmeyi. Anne Sexton Çeviri: Dilek Değerli

Sigaralar ve Viski ve Vahşi, Vahşi Kadınlar

Belki ben diz çökerek doğdum, uzun kışta öksürerek doğdum, merhamet öpücüğünü bekleyerek doğdum, hız için bir tutkuyla doğdum ve hala ilerleyen şeyler gibi, şarampolü ya da lavmanın gazını çıkarmayı erkenden öğrendim. İki ya da üç kezden sonra öğrendim diz çökmemeyi, umut etmemeyi, ateşlerimi yeraltına yerleştirmeyi mükemmel ve korkunç olan bebeklerin dışında hiçbir şeyin olmadığı yere. ölmeleri fısıldanmış ya da ölmeye bırakılmış olan. Şimdi birçok sözcük yazdım, ve birçok aşkın kaçmasına izin verdim, fazlasıyla ve her zaman ne isem hepsiydim- ben aşırılığın, isteğin ve açgözlülüğün kadını, çabayı yararsız bulurum. Aynaya bakmaz mıyım bu günlerde, ve gözlerinin önünden geçen sarhoş fareyi görmez miyim? Ölümün yüzüne bakmaktansa ölmeyi seçmeye ileri derecede özlem duymaz mıyım? Bir kez daha diz çökerim, merhamet gelirse diye tam zamanında. Anne Sexton Çeviri: Dilek Değerli

Yıldızlı Gece

“Bu beni dehşetli bir ihtiyaçtan alıkoymuyor – hadi söyleyeyim – dinden.  Sonra gece dışarı çıkıp yıldızları resmediyorum” -Van Gogh'un kardeşine bir mektubundan Şehir yerinde değil, sıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi yükselip kayan karaşın bir ağaç dışında, Şehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla Ah! yıldızlı yıldızlı gece! Ben böyle ölmek istiyorum Hareket halinde. Her biri canlı Ay bile esniyor turuncu rengiyle sürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden Yaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor Ah! yıldızlı yıldızlı gece! Ben böyle ölmek istiyorum: Atılıp kollarına gecenin canavarının o büyük ejderha tarafından yutularak hayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz ne bir dans ne bir ağlama. Anne Sexton

Meleklerle Arkadaşlık Etmek

Bir kadın olmaktan bıktım, bıktım kaşıklardan ve postadan, bıktım ağzımdan ve göğüslerimden bıktım kozmetiklerden ve ipeklilerden. Hâlâ masamda oturan adamlar vardı, sunduğum çanağın etrafını çevrelemiş. Çanak doluydu mor üzümlerle ve kokusundan dolayı sinekler üşüştü ve babam bile geldi beyaz kemiğiyle. ama cinsiyetle ilgili şeylerden bıktım. Geçen gece bir düş gördüm ve ona dedim ki… “Sen cevapsın. Sen kocamdan ve babamdan çok yaşayacaksın.” Zincirlerden yapılmış bir kent vardı o düşte Jan d’Arc’un ölüme erkek giysileriyle götürüldüğü ve meleklerin doğasının anlaşılmaz olduğu yerde, ikisinden hiçbiri aynı cinsten yaratılmamıştı, birisi bir burunla, birisi elinde bir kulakla, birisi bir yıldız çiğnedi ve yörüngesini kayıt etti, her biri kendine boyun eğen bir şiir gibi, Tanrı’nın işlevlerini yerine getirdi, bir insandan farklı olarak. “Sen cevapsın,” dedim ve girdim, uzanarak kentin kapılarının üstüne. Sonra gevşetildi etrafımdaki zincirler ve yitirdim bil...

Sözcükler

Sözcüklere dikkat edin, olağanüstü olanlarına bile. Çünkü olağanüstü için yapabileceğimizin en iyisini yaparız, kimi zaman sözcükler arı gibi sokarlar ve bir öpücük bırakırlar iğne yerine. Parmaklar gibi değerli olabilir sözcükler Ve kaya gibi güvenilirdir sözcükler kıçınıza sokarsınız onları. Ama hem papatyalar hem de bereler gibi olabilirler. Yine de severim sözcükleri. Tavandan düşen güvercinlerdir sözcükler. Dizlerimde oturan altı kutsal portakaldır onlar. Sözcükler ağaçlardır, yaz'ın bacakları, Ve güneş, ve onun tutkulu yüzü. Ne var ki sözcükler sıklıkla yanıltır beni. Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki, Bir sürü öyküler, betimlemeler, atasözleri, vb. Ama sözcükler yetersiz kalır, yanlış olanları gelip öper beni. Kimi zaman uçarım bir kartal gibi ama bir çalıkuşunun kanatlarıyla. Yine de sözcüklere dikkat etmeye ve kibar olmaya çalışıyorum. Sözcüklere ve yumurtalara özenle dokunmalı. Bir kez kırıldılar mı olanaksızdır Onarılmaları. Anne Sex...

Auschwitz'den Sonra

Öfke, kara bir orak gibi, kuşatır beni. Her gün, bir Nazi götürürdü, sabah saat 8'de, bir bebeği ve kahvaltı için hafif ateşte pişirdi tavasında. Ve ölüm bakar ilgisiz bir gözle ve kazır tırnak diplerindeki kiri. İnsan şeytandır, Bağırırım avaz avaz. İnsan bir çiçektir yakılmamalı, Bağırırım avaz avaz. İnsan çamurlara bulanmış bir kuştur, Bağırırım avaz avaz. Ve ölüm bakar ilgisiz bir gözle ve kaşır kıçını. İnsan minik pembe ayakları ile, olağanüstü parmakları ile bir tapınak değildir ama bir keneftir. Bağırırım avaz avaz. İnsan, bir daha asla bardak kaldırmasın. İnsan, bir daha asla kitap yazmasın. İnsan, bir daha asla ayakkabısını giymesin. İnsan, bir daha asla gözlerini açmasın bu tatlı Temmuz gecesinde. Asla.Asla.Asla.Asla.Asla. Bağırırım avaz avaz bütün bunları. Yalvarırım Tanrı işitmesin beni. Anne Sexton Çeviri: T.Asi Balkar