Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kitap etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Türkiye'de insanlar kitaba para vermez... Eskiden parası olan insanlarda kültür de vardı.

Sahafların kültür ortamında yetişen, akademik çalışmalarını o ortamlar sayesinde eriştiği evrak üzerinde inşa eden Osmanlılar'da Sahaflar ve Sahaflık kitabının yazarı Prof. Dr. İsmail Erünsal'la sahaflığın yakın tarihini ve geçirdiği dönüşümü konuştuk... Prof. Dr. İsmail Erünsal Başlıktaki bazılarımızın hemen itiraza yelteneceği bu cümle, 50'li yıllardan itibaren Sahaflar Çarşısı'na gitmeye başlamış, kendisi de bir dönem sahaf dükkanı işletmiş ve Osmanlı sahafları üzerine kitap yazmış bir isme, Prof. Dr. İsmail Erünsal'a ait. Erünsal, asırlardır süregelen bir geleneğin bugün evrildiği noktaya bakarak yapıyor bu tespiti. Zira meslek erbabı da, sattıkları kitaplar da, müşteri ve mecra da değişmiş durumda. Yeni zamanın ihtiyaçları, kendi tercihlerini doğuruyor. Size de olanı kabullenmek düşüyor... İsmail Erünsal'ın Osmanlılar'da Sahaflar ve Sahaflık kitabı,  15 yıllık titiz bir çalışmanın ürünü. Mesleğin tarihsel gelişimini, dönemlerin yüksek kıymete sahi...

OKUMAK TESELLİSİ

Bir gün, bir dostumla, sevdiğimiz bir şairin cenaze merali siminde bulunuyorduk. O: Kaybettiğimiz bu şâir o kadar çalışkandı ki, gece gündüz okurdu” diyince, ben hayret içinde kalmıştım. Evet, okumak, bazan, muhakkak çalışmaktır. Fakat her zaman çalışmak mıdır? Tecrübelerime göre, okumak, çok kerre çalışmak sayılamaz. Okumak, bilhassa bir faaliyet değil, mutavaattır. Bir külfet, bir zahmet olan çalışmak, okumak değil, yazmaktır. Yazmak, düşünmek, hesap etmek, karar almak, muhakeme etmek, nâdim olmak, tashih etmek, hüküm vermek, yani birçok fikir amelesiyle uğraşmaktır. Okumak, bilâkis, sadece bir kolaylıktır. Kitaplarımızı, etrafımızda en tatlı tembellik âlât ve edevatımız gibi hazırlanmış duyarız. Okumak, yorgunluktan kurtulmak, dinlenmek, kendini unutmak, yaşadığımız zamanlara nispetle daha masûm bir zamana ermek, istediğini düşünmek ve istemediğini düşünmemek, gönül eğlendirici bir devre geçmek, müstesna bir muhitin sükûnuna varmak, başka bir tarihe dalmak, hülâsa okumak bir hodkâm...

KİTAPLARIN VAKT-İ MERHUNU

Mesut bir ömür, hiçbir yangın felâketini görmemeliydi. Muhteşem bir ömür, okunmuş kitaplarının bir tanesini kaybetmemeliydi. Eski kitaplarımızın hepsi yanımızda kalmalıydılar. Dostlarımız, kendilerine okunmak üzere verdiğimiz kitapları iade etmeliydiler. Kütüphanemizin bütün kitapları muhafaza edilmeliydi. Her kitap doğduğu, yaşadığı devrin mânâsı ve hâfızası sayılır. Her okuduğumuz kitap, yaşamış olduğumuz bir zaman, düşünmüş olduğumuz fikirler, duyduğumuz muhabbetler demektir. Onları, ömrümüzün parçaları gibi duyarız. Bir zaman geçtikten sonra, bütün bu kitaplar birer hâtıra sayılır. Görülen gözler, duyulan bir ses ve bir telâffuz hususiyeti gibidir. Bunun için, hepsi de, her zaman gözlerimizin önünde olmalıdırlar. İlk mektep kitapları, ilk şiirler, ilk romanlar, ilk tarihler ömrümüzde en mühim bir devri açarlar. Belki bütün kitaplar arasında bizi âdeta büyülemiş olanlar, ilk gençlik zamanlarımızda okuduğumuz, ilk beğendiklerimiz ve muharrirlerini üstad saydıklarımızdır. Bilhassa ço...

Genelde dar gelirli kesim satın alıyor.

Türkiye’nin son yıllardaki en büyük sorunu -belirgin bir şekilde telaffuz edilmese de- ekonomik kriz. Dile getirmekten kaçınılan bu kriz, hemen her sektörü derinden etkiledi, etkiliyor. Can Yayınları’nın sahibi Can Öz ise kitap pazarında tam aksi bir durumun yaşandığını söylüyor. “En çok, dar gelirliler kitap satın alıyor” diyen Öz, Diken’e, okurun Türkiye’nin sorunlarından uzaklaşarak huzuru nasıl aradığını anlattı… ‘Kitap okuru Türkiye ile dertli olmaktan bıktı’ Türkiye’de ‘sessiz’ bir ekonomik kriz yaşanıyor. Enflasyon ve işsizlik rakamlarında dünyayla kıyaslandığında rekorlar kırılıyor. Kişi başına gelir her geçen gün düşüyor. Halk yoksullaşırken, bu arada kitapçılar da sessiz sedasız kapanıyor. Siz ise kitap pazarının büyüdüğünü söylüyorsunuz. Bu nasıl mümkün oluyor? Mümkün oluyor çünkü yayıncılar krizin çocuklarıdır. Dolayısıyla biz kriz olmasa da, krizdeymişiz gibi yaşarız. Niye? Türkiye’de ekonomik kriz olduğunda, bunun olacağını önceden hisseden, daralma yaşayan ve krizden son...

Türkiye’de yayıncılık: Her şeye rağmen

Çevirisinden basımına, dağıtımından tanıtımına, davasından dijital dönüşümüne; yayıncılık sektörünün sorunlarına detaylı bir bakış. Yayıncılık, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hiçbir zaman kolay olmadı. Üstelik Türkiye’nin kendine has sorunları; davaları, sancıları, dağıtımı, ekonomisi, teknolojiyi kullanma biçimi ve ‘bakış açısı’ var. Tüm bunlar bir araya gelince, son durumun fotoğrafını çekmenin şart olduğuna karar verdik. Sektörün önemli isimleri; Can Yayınları Genel Müdürü Can Öz, Sel Yayıncılık Kurucusu İrfan Sancı, Ağaçkakan Yayınları Yayın Yönetmeni Metin Solmaz, Danışman-Eğitmen Sevengül Sönmez, Yazım Kılavuzu Kurucusu Şeniz Baş ve SimplePUB Kurucusu Bora Ekmekci bize bugünün yayıncılığını anlatıyor: Can Öz: Zorluk diye sayabileceğim şeyler artık bu işin parçaları Can Yayınları, Türkiye’nin en popüler ve güçlü yayınevlerinden biri. Babası Erdal Öz’den aldığı mirası başarılı bir şekilde sürdüren Can Öz, yaşadığı sorunları şöyle anlatıyor: “En zoru, babamdan devraldığım bu işi ...

BATI'DA ÇEŞİTLİ DEVİRLERDE KİTAP TİCARETİ

KİTAPÇILIK TARİHİ ÜZERİNE NOTLAR: BATI'DA ÇEŞİTLİ DEVİRLERDE KİTAP TİCARETİ Matbaacılığın ilk zamanlarında, matbaacıların aynı zamanda kitapçılık da yaptıkları görülür. Bunlar bastıkları kitapların satışı ile bizzat kendileri meşgul olmuşlardır. Daha sonra ortaya seyyar satıcılar çıkmış ve matbaacılardan aldıkları kitapları şehir şehir gezerek satmağa başlamışlardır. Bu seyyar satıcıların 1469 yılından kalma kitap katalogları günümüze intikal etmiştir. Bunlar bir şehre geldikleri zaman, bir hana yerleşirler, arabalarına yükledikleri kitapların isimlerini bir meydanda toplanan kalabalık önünde sayarlar ve müşterilerini yerleştikleri handaki kitaplarını görmeğe davet ederlerdi. Bu tarihlerde büyük kitapçılar da yok değildi. Bu yıllarda Frankfur t, Cologne ve Strassburg canlı kitap ticaretinin merkezleriydi. Bu kitapçıların başında da Anton Koberger gelmekteydi. Onun Nuremberg'deki kitapçı dükkânı o zaman Almanya'nın en büyük kitap ticarethanesi durumundaydı. Yine bu tarihlerd...

Mecanin-i Kütüb

"KÜTÜPHANELERDEKİ KÜTÜPHANE" Tarihin meşhur kitap kurtlarını ve "ayaklı kütüphane lerini" araştırıp kitap eden Dursun Gürlek ustanın yazdığına göre, âlimliğinin yanında kitap okuyuculuğu ve hafızası ile meşhur İstanbul Beyazıt Kütüphanesi'nin "hafız-ı kütübü" olan mütevazı müderris İsmail Saib Sencer 'i de (1873-1940) yâd etmek boynumuzun borcudur. Müsteşrikler tarafından "kütüphanelerdeki kütüphane" nâmıyla yâdedilen ve hiç evlenmeyen Sencer vefatına kadar kütüphanedeki odasında kitaplar arasında ömrünü tamamlamış devrinin şeyhülkitabı 'dır. Beş dil bilen Sencer'in, İstanbul kütüphanelerinin bütün kitaplarını ezbere bildiği anlatılıyor. Sorulan bir bahsin hangi kütüphanede, hangi kitapların hangi bölümlerinde olduğunu ve bâzan sayfalarını da tereddüt etmeden bilen gerçek bir kitap âllamesidir. Osmanlı zamanının ünlü âlim Katip Çelebi'nin, onun yanında bir tilmiz olarak kalabileceğini, Çelebi'nin Keşfü'z Zûnun...