Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zeki Bulduk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kendine yetişemeyenin sayıklamaları

adını bilmediğim bir şehirde öleceğim hem de hayatımdan ömürler bölen ellerimle uzun süre sancı çekenlere inat daha da uzatacağım sancımı bir bakış fırlatacağım aynaya tüm görüntülerimi kırıp yerine bir kız çocuğu koyacağım elbet acı sürdürülebilir bir şiir miktarınca o gün isa çölden dönecek ve musa asasını dizinde kırıp eyyup konuşmadan yanımızda oturacak başka dünyalar da vardı diyecek birden malcolm ben senin zencinim ey hayat sen benim her daim ırkçı tacizcimsin kölelerinden olmadım diye yana yakıla geliyorsun trafiği alt üst ederek Nuhun kredi limiti dolmuş karun borç veriyor kırk yaşıma karşılık pencereden içeri bakmayalı yıllar oldu, diyor memik oğlan zaten karlı kış geceleri de yok ben ekranı kapatana kadar bahar geliyor sobalar elim kadar üşüyor hani bilmediğim bir şehirde bilmediğim bir şekilde birlikte öleceğim ellerim var ya bir çingene kızın ölümü kimsenin canını sıkmaz siyasi bir ölü gibi yatıyor kapımızda ayakkabılar aman ayaklarını üşütme diyor ...

dilsiz insan suyu çekilmiş kuyudur

bazen kelimeler seni terk eder. cansızdır dokunduğun, diline düşen sözcükler. o an anlarsın, kelimelerin mezarlığında dolaştığını. insan, dersin, dipsiz bir kuyu... birden fark edersin ki kuyudan çektiğin kovanın içinde su vardı. kör kuyudur bazen insan. çöle kesmiş dünyada kör bir kuyudur dilini kaybeden insan. Zeki Bulduk

bir dost dünyanın dibinde de olsa seni düştüğün kuyudan sesiyle çıkarabilirmiş

üşüyordum. dahası bir kaza görmüştüm. bir öğrencim yerde yatıyordu. ayağı ezilmişti. daha çok üşüdüm. yanımdaki arkadaşımın merhameti o çocuğun ayağını eminim daha çabuk iyileştirecek. üşüyordum ve bankaya uğramak zorundaydım. sıcak günlerde bile bir bankanın içine girdim mi üşürdüm. işimi çabuk hallettim ve eve dönmek için araba beklemeye başladım. soğuktu ve durakta kazık gibi dikiliyordum. zaman zaman tanıdıklarım geçiyor iki üç kelimeyle selamlaşıyorduk. araba gelmedi, soğuk iyice abandı üzerime. içim daha bir başka üşüyordu. içimdekiyle de konuşmuyordum o an. öyle ki iç ve dış hat seferleri iptal olmuş, havalimanının en ücra köşesinde dil bilmez bir yabancı gibiydim. bir telefon geldi. garipti. zira ekranda ara, yazıyor ama ben aranıyordum. yurtdışı araması... telefonu açtım; çok tanıdık, çok uzak çok bildik bir şiveyle sesleniyordu... soğuk bıçak gibi kesildi. içimdeki kulak kabarttı. dışımdakinin ağzı kulaklarına vardı. tahhar diye bir şehirden, bir dost aramasıymış, alt tarafı!...