Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Jan Ender Can etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kırmızı

senden sonra delirmiş bir acıyı ifade etme çabasına buzlar yağıyor mahsus intiharlar sızıyor ve eli silahlı kara eşkıyalar doluyorsa bunu bilme bunu bilme ki şu an ölmedim ama benden sonra can sineması kapanıyor! hoşçakal, adaletsiz büyük senaryo! hoşçakal, sevgilim! kutsal olan hiç kimse çingene olmayı kendi seçmez bu akşam tutar kendimi bir yere asarım eğer ölmeye gücüm yetmezse söz! yarın sabah yine erken kalkıp seni özleyeceğim Jan Ender Can

Beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla

sadakatin masalından silindiği gecelerde şeyh galip bilmez pazarlıksız sevmeye kanla karışık yağmur yağıyordu zeval altındaydı kalp beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla itten köpekten yapılmış meyhaneler deviriyordum emektar garsonlarını incitmeden beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla seni uzayın karanlığından alıp dünyaya getiren anneni gözyaşlarımın gözleriyle gördüm beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla sana yıkımla çizilmiş kanserli babalarını unutmamak için denizi seyreden emsalsiz gece çocukları getirmek istedim beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla biz gecenin bir vaktinde birbirleriyle son kez ayrılmak için ilk kez karşılaşan iki sistik beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla her gittiği yere yüreğiyle gidenin aklı beladan kurtulmaz unutma beni nasıl öldürmek istersen öyle hatırla eğer sana dokunmak hiç bitmeseydi dinlerin ve devletlerin adlandıramayacağı kadar delice uzasaydı acaba o zaman aklımın adı ne olurdu? beni nasıl...

Farkında mısın?

hikayenin başından sonuna doğru bakarsak ben haklıyım hikayenin sonundan başına doğru bakarsak sen haklısın ama birileri hikayenin kalbinde duran insafla ikimizin de yüzüne bakarsa işte o an aynı evi soyarken yanlışlıkla birbirlerini bıçaklamış iki hırsız kadar şaşkınız farkında mısın? Jan Ender Can

Veda Notu

sen kalkıp onlara gittikçe kendine hiç gelmeyeceksin sen kendine gelmedikçe de ben seni hiçbir zaman bulamayacağım ve ben olmayan oğluma bıraktığın çölde delirmiş dilsizlerin dilini öğreneceğim merak etme,olanlara kimse ağlamayacak bu hikaye aşktan anlamaz belki saati sormak için bile çıkmayacaksın karşıma veya yalnış bir adresi çünkü sevgiyi belirten bütün soruları çoktan cevaplamıştım ben Çin kadar kalabalıktım Mars'ın yüzeyi gibi itinayla yalnız bana sevişerek dokunamazdın hüznü kullanacaktın yapmadın şimdi eminim,içindeki korkunun annesi sensin ben babası değilim,dönmeyeceksin Jan Ender Can

Kör

babası erken ölen her çocuk gibi dinsel şeyleri düşünmeyi benden daha çocuk olanlara bıraktım aşka,devlete ve sağ elimde tuttuğum şu kaleme artık inanmıyorum avucumdaki hiçliğe alkollün bana verdiği piçliğe ve asla olmayacak olanın benden aldığı gözyaşına artık alıştım kimseye kırgın değilim susuyorum ve susuyorsam kelimeleri insanlardan daha çok sevdiğim için susuyorum Jan Ender Can

Quantum

benimle konuşmayı çok mu istiyorsun? yaklaşan yağmura bak geçip gittiğinde solup giden çiçeklerden kalbim hakkındaki her şeyi öğreneceksin henüz erken, henüz nisan, henüz çok erken şimdi sorsan sana anlatacağım her şey sonbahardır yaklaşan yağmura bak iyi düşün, çocuksun çölün ıslanmaya yetmeyecek ama susarsak belki zamanla her şey değişir Jan Ender CAN

El Die Cover

ah! her gün akrep sürüyorsun saçlarına oysa herkes bir gülü hak ettiğini düşünür böylece deliliğin başka delilere vardı aşk değişti ölüm moru gecelere çıkıyorsun tek başına rujun iblis öptüğün kıyamet kalbin yüzünden yüzün yüz değiştiriyor kendimi öldürmeden seni tanıyamaz oldum bu dileğinle akıl karanlıkta ışıkları açmadan oturur gerçek körlerin görebileceğinden daha da karanlıkta elbette kaybolanlar kaybedenlerden daha trajiktir çünkü kaybolanlar yazısız olmalarına rağmen kaybedenlerden daha da epik bırak beni bir eşkıyanın silahını suya bıraktığı gibi suya bırak beni yedi kere yasemin kokan ellerinle sus! büyük bir utancın sahibi olmayan kişi asla aziz olamaz artık esrara tapan sözlerle konuşuyorsun konuşunca sana verdiğim sırlardan bir bıçak yap saplansın yazgıma son tebessümün nefret edilecek bir ur gibi açılacağım kötülüklere hakkımda mosmor söylentiler çıkacak yıkılış! hasar! şimdi! aşkınla adını cehennemde anmamak hiçbir zaman! kendimi öld...

Jelardis

Unheilig - Stille Nacht heilige Nacht eşliğinde okunacak öldü parmaklarımın arasına bıraktığı boşluk saatlerdir delirmek için susuyor onun için dua etmiyorum yas tutmuyorum o mevsimsiz çiçeklerden de gönderecek değilim hepsinin yerine ve geride kalan hiçbir şey için domuz gibi içiyorum köpek gibi içiyorum bana yetmiyor gidip henüz yeryüzünde varolmayan varlıklar gibi de içiyorum ve böylece senin için üzüldüğüm tüm Tanrıları hızla geriye alıyorum bana dokunma,Jelardis unut git,kendi gölgeni bile benim olmadığım bir kainatta yaşa seninle anlaşalım bir gün olunca duyarsın Vera Cruz yakındanlarından geçen bir gemiden kendimi denize atacağım artık kadınları Tanrı'ya hatırlatan dinlere dünyayı kadınlara unutturan aşklara hiç inanmıyorum geride kaldım ama gittim mi Santa Marialı fahişelere? yemin ederim ki hayır! kanayan yaralar para karşılığında sevişerek kapanabilseydi dünyanın herhangi bir kerhanesindeki herhangi bir fahişe şimdiye kadar ölüm...

Opus 4

içeri girdiğimde dışarda kaldığım bir oteldi yalnızlık olduğum tarafta gece olmadığım tarafta gündüz çünkü mutsuzluğumuz Tanrı'nın kutsal şehirlerden büyüktü her yeni hükümetin ağzı kan kokarken kanla olanları görmenin derin gecesinde dişlerimizin içine kadar üşürdük Ey güzel Moria ölüler klasik sever,yaşayanlar caz hüzüne kıyısı olan her çocuğun içinde ölüme giden gizli bir gemi vardır bu kış benim evim,alışırsan kal alışamazsan boşuna gülümsemeni üşütme yarın söyleyeceğim sözlere emanet ol ve git Jan Ender Can

Setubal Yalnızı

Adım Setubal Yalnızı insanları onlara gönderilen kutsal kitapları ve kendi elleriyle yaptıkları yasaları reddedebilecek kadar yakından tanıdım belki senin yaşadığın şehirde yaşasaydım bir memur olurdum herhangi bir gün evlenir bambaşka bir gün ölürdüm belki bende kadın için para para için de kumar biriktirerek kendimi delirmekten korurdum o evlerde çoğunun hali vakti ve şerefsizliği yerindedir ama artık hiçbirinin bir diğerine mektup yazacak bir kalbi bile yok erkek olmaktan daha fazlasını olamayan erkeklerin dokunmasını beceremedikleri kadınlarından yükselen yanık kokusunun kapladığı senin şu lanet şehrinde benim ne işim var? gören görür ben gözlerimle uzayda bir yerlere kahkaha çiçekleri ekerim bir simsarın kanının yere döküldüğü an benim kahkahamın başladığı andır senin merhametin annesi olmayan bir annenin çocuğuna olan yakınlığı taşıdığı için bende haçsız ve hilalsiz geçerim içine doğru açılan aşkların önünden aşka inandım sana güvendim bir g...

REQUIEM 10628

-Ey! karanlık şairleri anlaya anlaya bitiremeyen budalalar! susun! şimdi boğazı kesilerek uyandırılmış bir çocuk konuşacak içinizden özellikle bu gece ölecekler olanlar bunları asla dinlemesin- ben bugün dünyaya senin anlayamadıklarından geliyorum. korkulara bölünmüş zaman dilimleri asılacak boyuna. jilet ve vesvese ile geçecek ömrün. ve bir gün kesinlikle Tanrıyla çarpışacak bindiğin otobüs ölüm, aşkın ödemesi gereken bedel uzaklığından daha uzakta olduğu için sen, zamansız yıkılmış krallıklardan çok daha fazla üşüyeceksin aşk gitti aşk, yarattığımız en büyük domuzu senin koynuna alarak gitti adaların, ölümlerin ve acil servislerin sonsuzluğu uzar kolunda taşıdığın ölümlü saatin kadranında kime yazsan hamile iken dul kalacak yazdığın mektuplar peşine düşmeyeceğim üç bira içip sarhoş olmanın peşine düşmeyeceğim rahimleri köpek gibi uluyan kadınların peşine bile düşmeyeceğim seni öldürmenin bana yazma kendine yaz nasıl olsa sileceksin bana yazma kim oku...

Nicomedia - Troya Hattı

28. Ah! Çocuk Ah! sana sonsuzluk hiç çıkmayacak baktırdığın fallardan ele alınamaz en güzel intihar mektuplarını yazdığın halde taptığı aşklarda kendi hayatı kendine hiç okutulmamış birisin sen kendime tabutlardan tabut sana gelinliklerden haziran beğendim birbirimiz hakkında her şeyi bilmeyelim henüz yola çıkmadan önce merhamet değmemiş uzaklara gideceksek kaçmak daha kolay olsun ikimizi de aynı düş büyüttü ikimizi de aynı şey delirtti ben akıllanırken bir iki kere Paris’i hatırladım sen akıllanırken her şeyi büsbütün unuttun şehirden geri çekilirken alkol kaplama çılgınlıklarım olur ağzımı burnumu kamyoncu küfürlerine bırakırım gece gözlerini gece yarılarına vura vura unuturum kör yalnızlığıma kör bir fahişe ararım illaki bulurum veya bundan sonra seni ilk gördüğüm yerde eğer hatırlarsam kendimi vururum Jan Ender CAN

Uzak Fesleğen

cevapla ömrümü sevmezsen en ihtiyar yerinden tut eskicilere ver seversen menekşelerin kadife düşlerine gizle ama içimizden ve içimizde ne ölürse ölsün yalnızca yağmurlu günlerde sana yazılan bu mektubu okunma günü gelmeden delirmek zorunda bırakma sana yazdığım gökyüzünü yalnız bırakma, uç! cevapla ömrümü ben senin balkonunda oturum sen benim defterlerime bakarsın içimdeki uçurumun dibi ayağa kalkar içindeki dağın doruğunu öper sevdiğin şarkıları dinleriz sevdiğim küfürleri edersin sana dokunurum sen dokunmamı avuçlarına yaslayıp yemin edersin sen yemin ettikçe benim kalbim sarsılır benim kalbim sarsıldıkça senin dudakların uzar çayırların manasını çatlatmak için koşan taylar gibi koşarsın aklımda delirmek için adını öpüp uyanırım cevapla ömrümü gidersem korkudan ayakların eriyinceye kadar peşimden gel gidersen seni göremediğim her günün ortasına gözlerimi doğrarım ve biz kaybedersek sonumuz bir fesleğen için kimsesizliğin ağzını ağzına alıp k...

Ağlama Meleği

kaya sansarlarını saklayan ormanlar ağlıyordu dolmuşlar,unutulmuşlar ve çarşamba günleri ağlıyordu baktığım her şeyi öldürüp öldürüp bırakmıyordu ağlamak kalbim.bana günahlarımı hatırlat. ben onun gözyaşı olabilmek için sana ne yaptım içimde vahiyler ağlıyordu içimde sevdiğim kadının içi ağlıyordu ben ağlıyordum garipti gidişi, tarihin çizdiği bütün haritaları yalanlar gibi tarihin olmadığı bir yere gitti kim oraya doğru bakıp bir soru sorsa gidip de geri dönmemekten kendini geri alamaz ben onun arkasından giden değildim suçluydum bir daha tekrar edilmeyecek olandım o an gelip geçmişti o yüzden cehennemin cehennemindeyim hiçbir tren yolculuğu dindirmeyecek yüzümdeki yaralı hayvanın sesini seninle hiçbir yere varamadığımızda fark ettim dünyayı unutmak için yanlış aşkı seçmişim duy! bayan q. şimdi intihar etmek çocuk işi çekip gitmek cesaret unutmaksa karavana kalbim pavyona satılmış bir kadın gibi anneliğine geri dönüşsüz kalbim jet ceset kalbim artık beni un...

Zakkum

-Bu bitkiyi yiyen, ölmüş hayvanların etleri de zehirlidir- sağ elinde seni İstanbul’a götüren tren bileti sol elinde sabaha kadar kestiğin dört kirpik üçüncü elinde senden sonra içeceğim kilometreceler tütün tonlarca alkol yüz binlerce yalnızlık yani sen demesen de ben anladım gözlerinden okuduğum acıyla şimdiye kadar ok…umadığım kitapları da anladım Romeo, Shakespeare’i öldürmeli Romeo, Shakespeare’i öldürsün! kan tükürüyorum girdim her meclise oksijen bile bana dokunuyor artık ciğerlerim bölünüp her gece yetmiş bir afrika çıkıyor içimden aklımda sen aklını yitirinceye kadar aç kalıyor afrikalı siyah çocuklar Romeo, Shakespeare’i öldürmeli Romeo, Shakespeare’i öldürsün adını duyan gün nüfus kağıdını gören devlet memuru ve anlamlı şarkılar hala insan mı diyor sana? bu yalan!bu yanlış! bir milim bile acımıyorum artık gözyaşına Romeo, Shakespeare’i öldürmeli Romeo, Shakespeare’i öldürsün! kalbini seccadelerin üstüne koyup dua ediyor musun? yoksa Baba’...

Elveda

beni Allah’ın konuşmazlığına kapadılar çocuktum çıldırdım babamı bir şirket aldı, annemi nevroz kardeşimi ise ordu tek başıma kaldım, alıp götürdüler beni kapitalizmin kıçına kapadılar asgari ücretli kimsesizlik çarpı çaresizlik hiç de eşit değildi aşk bölü ölümle gece vardiyalarında baş aşağı çarmıha gerildim şimdi çıldırmış şairlerden sana doğru koşarken orospuluğun erkekleri bilir mi? senin aşktan anladığın benim yağmurdan anladığım sen ıslanırken ben yandım beni yazmadığım bir intihar mektubunun içine kapadılar orda kırık dökük adamlarla şarap içtim yırtık yüzlü çocuklarla tiner çektim ve peri kalpli fahişelerle yattım, yatınca beni kalbimin dışına kapadılar ben sevginin kim olduğunu biliyordum o artık benim kim olduğumu bilmiyor küçüktüm üşüdüm beni güzel olan her şeyin dışına kapadılar çocuktum küstüm gidiyorum Jan Ender Can

seni çok özlüyorum, elan...

-bu şiir yalnızca yaşlı atların genç insanların insafına karşı vurulabildiği gece yarılarında the cure-this is a lie eşliğinde okunacak- kalbim kanlı çakıl taşlarıyla dolu seni çok özlüyorum, elan... beni alıp doktorlara götürüyorlar haplar,otlar,boklar veriyorlar bana kendine bile hayrı olmayan tek çocuklu ahırlar ve dualar veriyorlar her gün aklımda kalan simsiyah gözlerine tutuna tutuna yarı ölü bin bir halde eve dönüyorum... içimden küfür dolu kamyonlar geçip cehenneme gidiyor ya geri gel... ya da seninle birlikte düşebileceğim bir uçurum çiz ayakucuma... seni özlüyorum, elan... istediğin o kaybolma makinesini yapamadım yaşarken de biliyordun yeteri kadar olan hiçbir şeyimiz yoktu işçi çocuğuyduk kalorifersiz evlerde kesile kesile büyüdük biz sen neden kayboldun, elan? evet, hala en çok sevdiğim yazar franz kafka en çok sevdiğim film cennet sineması ve en çok sevdiğim kadının adı hala elan... artık seninle bu dünyada kavuşmak için h...