Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Stephane MALLARME etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

DENİZ MELTEMİ

Brise marine Ah içim daralıyor! Hatmettim bütün kitapları, Oralara kaçmalıl Gidip geliyor kuşların aklı, Ne uzaklar katedip, ne göklerden inmişler !  Artık ne gözlerde tüten o eski bahçeler Ne el sürülmemiş bembeyaz bir yaprak  Üzerine lambamdan dökülen mahzun ışık  Ne de çocuğunu emziren genç kadın, hiçbiri, Geceler Vazgeçiremez denize vurgun şu kalbi. Gideceğim! Ey vapur, hadi, salla direklerini  Ve demir al, gayrı uzak diyarlara gitme vakti ! Acımasız umutların perişan ettiği bir  Keder, Elveda mendillerinin sallanacağı anı bekler  Belki de firtinalara davetiye çıkaran direkler  Kapılır bir rüzgara ve batıkların yanına gider. Direksiz kaldı hepsi, o bereketli adacıklar nerede. Aldırma yüreğim, sen gemicilerin şarkısını dinle. Tournon, Mayıs 1865 Stephane Mallarme Çeviren: Yakup Yaşa 

Zangoç

Sabahın arınmış, saydam, derin havasına Yayıyor yine çan, sesini, aydınlık, duru Okşuyor, lavantalar, kekikler arasına Duasını bırakan küçük bir çocuğu, Çıkmış üstüne eski bir ipi geren taşın, Dilinde dua, zangoç, üzgün, mırıldanarak Dinliyor inişini uzak çınlamaların Bir kuş geçiyor yanından, ona dokunarak. Ben arzulu gecenin o adamıyım. Yazık! Boşa çekiyorum Ülküyü çalan halatı Bir tutam tüy söylüyor soğuk günahlarımı, Çok usul geliyor kulağıma sesler artık! Ve bir gün, yorgun, boş yere çekmekten bu ipi Taşı atıp ucuna asacağım kendimi. Stephan Mallarme

Sıkıntı

Sana geliyorsam bu akşam, ey hayvan, amacım ne bir halkın günahlarıyla dolu gövdeni yok etmek, ne de öpücüğümü akıtan onmaz sıkıntı altında ve iğrenç saçlarında hazin bir fırtınayı eşelemek; Azabın bilinmeyen perdeleri altında uçan hiçliği başkalarından daha iyi tanıyan senin ancak kara yalanlardan sonra tadabildiğin düşsüz ağır uykuyu istiyorum yatağından; Çünkü, katıksız soyluluğumu kemiren çirkef senin gibi beni de kısırlığıyla damgaladı. Ama, senin. bağrında hiçbir suç dişinin yaralamadığı Taş bir yürek çarparken, ben, bozguna uğramış, solgun, kefenimi kuşanmış, kaçıyorum yalnız yattığım zaman ölmekten korkarak. Stephan Mallarme

Savurgan Çocuk

Aşkın, erguvan rengindeki nektarsız eski bir güzel kokuyu saklayan kuru bir portakal olduğu kadınlarda insana günah işleten Sonsuzu aradım, ama, yalnızca, uykuya düşman bir uçurum buldum. -Sonsuz, çalkantısında ağaçları ve yürekleri ince bir kum gibi sallayan gururlu düş! - Şarapla karışık iğrenç bir düzgün selinin yuvarlandığı buruk böğürtlenlerle dolu bir Uçurum! II Sen ey gizemli kadın, ey kanayan kadın, ey sevdalı kadın, mum ve günnük kokularıyla çılgın, İsanın kutsal yüreği tablosunu acıyla yolladığın akşam, seni hangi iblisin bulduğunu bilmiyordun. Hülyalı duaların sertleştirdiği dizlerini ve denizi dinginleştiren ayaklarını öpüyorum; Sinirli kalçalarına başımı daldırmak ve at kılından acı çile gömleğinin altındaki yanılgıma ağlamak istiyorum; Orda, kutsal kadınım, siyah Uçurumun ve sevgili Sonsuzluğun unutuşunda, usul usul uzun ilahiler söyleyip, körpe teninin üstünde uyutacağım yürek sızımı. Mallarme Şairler Prensi / Broy Yayınevi Çeviri : Erdoğa...

Yaz Üzüntüsü

Sen ey, o uykulu savaşçı, kumlar üstünde, Yorgun bir su ısıtıyor güneş saçlarında Ve bir günlük yakarak düşman yanağında, Karıştırıyor bir aşk içkisini gözyaşıyla. Duruk sessizliği ak yalımın, üzüntü içinde Dedirtti, ey benim ürkek öpüşlerim, sana: "Tek bir mumya olmayacağız seninle asla Bu mutlu palmiyeler altında, eski çölde." Ama ılık bir nehirdir işte saçların, Ürküsüz boğmak orda bize tebelleş ruhu Ve bulmak o Yokluğu senin tanımadığın. Akan düzgünü tadacağım gözkapağından, Verebiliyor mu diye ezik yüreğime Duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların Stéphane MALLARMÉ

Hirodiasın Açılışı

Hükümsüz, ve korkunç kanadını boğmuş gözyaşları Hükümsüz havuzun, ki yansıtır telaşları, Kıpkırmızı mekanı çıplak altınla kırbaçlayarak, Seçti o armalara yaraşır tüyler, seçti bir Şafak Ölü külleri taşıyan ve kurban veren kulemizi, O ağır mezarı ki, kaçırdı şafakta kimsesiz bir kaprisi, Güzel bir kuşu, nafile tüyleri simsiyah... Ah, düşkün ve kasvetli ülkelerin malikanesi ah! Çalkantısız! Yatışıyor donuk su, Ne tüy konar diye ne unutulmaz kuğu: Su yansıtmakta güzün terk edişini, Suda söndürürken güz, meşalesinin ateşini: Kuğu gömünce solgun kabrin ya da tüyün İçine başını, taşından toprağından sürgün, Saf elmasını gördü göreli bir yıldızın, Ama eski zamana ait, varolmuş ışıldamaksızın. Stephane Mallarme

Deniz Meltemi

Hayır yok tenden artık; hatmedildi kitaplar. Ah! Bi kaçsam! bilirim, o mest kuşlara diyar, Bir akl'almaz köpükle göklerin arasında. Bir şey tutamaz gayrı, gözlerin aynasında Yanan bahçeler bile, bu deniz kokan gönlü; Tutamaz ne geceler, ne duran o hüzünlü Boş kâğıtlar üstüne iğilmiş kandil öyle; Tutamaz o çocuğunu emziren taze bile, Gidiyoruz! Kalk, gemi! Yalpanı vur şöyle bir, Ve sonra al bir günâ âleme doğru demir! Ümitten onca çekmiş sıkıntı şimdi, dersin, Hayır duasına mı kanmakta mendillerin? Belki de bu direkler, fırtınalara davet, Nâçar bir gün yığılır güverteye...Ne imdat, Ne görünürde ada ve ne kürek ne yelken; Ama sen geçme gine gemici türküsünden! Stéphane Mallarmé Çeviri: Can Yücel İmbat Devirdim sayfaları! gönlümde yine hüzün var. Kaçmak! oralara kaçmak! Nasıl da mutlu kuşlar Göklerde köpükler arasında kanat çırpmaktan! Denizde ıslanan yüreğimi bu yolculuktan Hiçbir şey durduramaz, ne gözlerin yansıttığı O yaşlı behçeler, ne lambamın sürgün ışığı...

Deniz Meltemi

Bütün hazları tattım, kitapları okudum, Ah, kandırmadı; kaçmak, kurtulmak istiyorum. Bir başka köpükle gök arasındaki o kuşlar Orada şimdi kim bilir ne kadar sarhoşlar! Deniz çekiyor, deniz, kim tutabilir beni; Gözlerde aksi yanan o eski bahçeler mi? Geceler! Mahzun ısığı mı yoksa lambamın, Beyaz kağıda vurur, korkar dokunamazsın; Ne o, ne de çocuğuna meme veren o taze; Gideceğim, ey gemi, bilinmedik ellere. Demir al, sallayarak direklerini. Sızlar Yürek ümitle, ama sonra her şeyi anlar. Belki de fırtınaları çağıran direkler, Şu anda, rüzgarla gelecek ölümü bekler, O zaman ne yelken, ne ümit...ama sen yine Kalbim, gemicilerin sarkılarını dinle. Stephane Mallarme (Çeviren: Orhan Veli Kanık) Ten bitirdi hazlarını, tükendi kitap; Kaçsam, kaçsam uzaklara... Üstümde mehtap; Sanıyorum en güzeli mestoluşların Gökle engin arasında uçan kuşların. Kim tutacak denizlere bağlı bu gönlü? Ne gözlere gülümseyen bahçenin gülü, Ne sütbeyaz kâğıtlara aksi lambanın Ne dizi...