Ana içeriğe atla

Kayıtlar

cesare pavese etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yeniden Doğuş

Ağır, yorgun titreyişiyle  bir başka yitik alevin,  yavaşça çözülüp yok oluşuyla  artık uzak aşkımın  (gene de kanatlandırmıştı beni  dünya üzerinde yükselmem için   ve pek çok tatlı ve gizli şey  söylemişti kulağıma,  yo, daha derine, yaşayan yüreğime,  tatlı, heyecanlı şeyler,  kimsenin asla bilmeyeceği,  bir daha asla söze dökemeyeceğim),  bütün düşlerimin amansız çözülüşüyle,  ölüşüyle başka bir yanılsamanın;  geri döner ruhuma tekdüze ritmi bir zamanların,  korkunç, hep aynı yaşam  ve saldırısı yararsız düşüncelerin,  bitimsiz külrengi arzulayışım  ortasında dünya gösterisinin,  hep aynı  ama öyle gizemli ve korkunç ki  sevinçleri ve acılarıyla,  gözlerini yumdurup içine döndürür insanı,  ani bir uğultuyla sanki  beyinde yankılanan.     Ama böylesine boş ve hüzünlü yaşamda,  çok önceleri dağılmışken o güzel, sakin hayal,  yeniden yakalar b...

Gece Hazları

Biz de durup dinleriz geceyi rüzgârın çırçıplak estiği an: rüzgâr soğuğudur yollar, kokular hep inmiş; burun kanatları sallanan ışıklara kalkar. Bir evi vardır hepmizin, bekleyen dönmemizi karanlıkta: bekleyen bir kadın dayanamamış uykuya: oda sıcaktır kokularla. Habersizdir rüzgârdan uyuyan kadın düzgün soluklarla; gövdesinin ılıklığı içimizde mırıldanan kanın aynıdır. Yıkamada bizi bu rüzgâr, esen derinliklerinden karanlığa açılan yolların; çıplak çırpınmada burun kanatlarımız donmuş ve sallanan ışıklar. Her koku, bir anı. Karanlıkta uzaklardan çıkıverdi bu rüzgâr, yüklenen kente: çayırlardan, tepelerden aşağı güneşin otları ısıttığı hâlâ ve karardığı toprağın kanla ilikle. Anımız keskin bir koku, azıcık tatlılığı deşilmiş toprağın, derinliklerinden kışa yükselen soluğu. Bütün kokular dindi karanlık boyunca ve kentte rüzgârdan başka hiçbir şey ulaşmıyor bize. Bu gece uyuyan kadına döneceğiz, gövdesini aramaya buz tutmuş parmaklarımızla ve kanımızı sarsacak...

Yalnızım

    Yalnızım, yaslanmışım sisin içinde bir yoldaki ağacın gövdesine ve yüreğimde yalnızca senin anın, soluk, engin, yitmiş soğuk ışıklarda, uzak her yerden, ağaçlar arasında.      Ama kimi zaman daha ateşli bir sızı titretir yüreğimi, o zaman eğilirim, kendimi sıkarak, neredeyse uzatmak, daha ateşli duymak, içimde hapsetmek için bu amansız titreyişi.     Senden kalan tek şey, bu acısını çekebilme gücü, soğuk yalnızlıkta, yitik görüntünün, sarışın ruhunun, hüzünlü ateşin varlığındaki, ölen, sonsuza dek ölen benim için.     Tek isteğim yaslanabilmek, boynum bükük, kara bir gövdeye ve acısını çekmek yüreğimde güzel anının, tatlılıkla içimi yakan, ama öyle hüzünlü ve acı verici ki, anınla bir oldu bütün ruhum.     Acı çekmek, tek başıma dünyada, uzak sisin içnde, amansızca çevremi kuşatan, sessizce. (18 Ekim 1927) Caser Pavese (Çeviren Kemal Atkay / YKY / S.262)

Alışkanlıklar

Ağaçlıklı yolun asfaltında sessiz bir göl oluşturuyor ay ve arkadaşım başka zamanları anımsıyor O zamanlar beklenmedik bir karşılaşma yeterdi ona yalnız değildi artık. Aya bakarak geceyi solurdu. Ama karşılaştığı kadının titrek merdivenlerde yaşadığı kısa maceranın kokusu daha taze. Sakin oda ile ansızın beliren hep orada yaşama arzusu doldururdu yüreğini. Sonra mehtapta uzun yorgun adımlarla memnun geri dönerdi O zamanlar kendisiyle çok iyi arkadaştı Sabah uyanır yataktan atlardı bedenini ve eski düşüncelerini yeniden bularak Dışarı çıkmaktan hoşlanırdı yağmura bırakarak kendisini ya da güneşe yıldızlara bakmaktan apansız beliren insanlarla konuşmaktan zevk alırdı Baştan başlamayı bildiğine inanırdı son güne dek her yeni günle birlikte mesleğini değiştirerek Büyük yorgunlukların ardindan oturup sigara içerdi En büyük zevki yalnız kalmaktı Dostum yaşlandı daha çok seveceği bir ev istiyor bir gece dışarı çıkmak ve ağaçlıklı yolda durup aya bakmak ancak geri dönd...

Çalışmak Yorar

Evden kaçmak için yolu geçmeyi yapsa yapsa bir çocuk yapar. çocuk değil ki artık bütün gün sokaklarda sürten bu adam üstelik evden de kaçmıyor. Hani yaz ikindileri vardır meydanlar bomboş uzanır batan güneş altında, geçip gereksiz bitkilerle bir bulvardan durur yalnız adam. Değer mi bunca yalnızlık, gittikçe daha yalnız olmak için? Boştur yollar meydanlar yalnız gezildiğinde. Oysa bir kadın durdurmalı konuşup da birlikte yaşamaya inandırmalı, yoksa hep kendisiyle konuşur insan. bunun için de kimi vakit körkütük olur geceleri ve anlatır durmadan, anlatır yapıp edeceklerini. Böyle ıssız meydanda bekleyerek rastlanmaz elbette kimseye, ama dolaşırken sokakları durduğu olur insanın şöyle bir. Olsalardı iki kişi, başka olurdu ev sokaklarda bile. Kadın olurdu, değerdi dolaşmaya. Gece kimsecikler kalmaz meydanda Oradan geçen bu adam görmez yararsız ışıklar içinden evleri kaldırmaz artık gözlerini. Kaldırımları dinler yalnızca kendininkiler gibi nasırlı ellerin döşed...

Baba Olmak

Gereksiz denizin önünde yalnız adam bekler durur akşamı, bekler durur sabahı. Orda çocuklar oynuyor, ama bu adam isterdi ki bu adam onun da bir çocuğu olsun ve seyretsin onları oynarken. Her gün yıkılıp yeniden doğan ve çocukların yüzüne renk katan bir saraydır suyun üstünde koca bulutlar. Deniz her zaman olacaktır. Yaralar sabah. Bu ıslak kumsalda ağlara've taşlara takılarak sürünür güneş. Çıkar dışarı adam bulanık güneşte, yürür deniz boyunca. Vurup kıyıya artık yatışmayan köpüklere bakmaz bile... Bu saatte, ılıklığında yatağın, uykudadır hâlâ çocuklar. Bu saatte bir kadın yalnız olmasa sevişecek bir kadın uyuyordur yatağında. Uzaktaki kadın gibi çırılçıplak soyunur ağırdan adam ve iner denize. Geceleyin sonra, dağılıp gidince deniz yıldızlar altındaki koca boşluk dinlenir. Kızıllaşmış evlerde çocukların başları düşer uykudan, bazısı da ağlar. Beklemekten yorgun adam yıldızlara kaldırır gözlerini, ama onlar duymazlar ki. Bu saatte bir çocuğu soyup uyuta...

Güney Denizleri

Sessizce yürüyoruz bir gece yamacında bir tepenin. İlerleyen loşluğunda ikindi vaktinin, beyazlar giyinmiş bir dev sanki amcamın oğlu davranışı ağır, yüzü kavruk ve suskun bir dev. Bize bunca sessizliği öğretebilmek için çok yalnız kalmış olmalı atalarımızdan biri - ya aptallar içinde bir büyük adam veya zavallı bir deli Amcaoğlum konuştu bu akşam. Kendisiyle çıkıp çıkmayacağımı sordu. Duru gecelerde tepeden Torino'nun uzak fenerinin yansıması görülür. Torino'da kaldığına göre ... dedi, ... ama hakkın var. Yaşam, doğduğun yerden uzakta geçmelidir. Hem kazanır, hem tadını çıkarırsın ve sonunda da benim gibi kırkında döndüğün zaman her şeyi değişmiş bulursun. Ama durur hep yerli yerinde Langhe denilen bu yerler. Bütün bunları söyledi bana, hem konuştuğu da İtalyanca sayılmazdı, ağır ağır kullandığı yerel ağız, şu tepenin taşları gibi öylesine kuru ki, yirmi yılın başka dilleri ne de başka denizleri bir türlü etkileyememiş. O ise, biraz yorgun köylülerde gö...

Yaşama Uğraşı

Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi. Kadınların her zaman "ölüm gibi acı", kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve "Dalila" oluşlarının temel nedeni sadece şudur: bir erkek, eğer hadım değilse, her kadınla kendini tatmin edebilir. Oysa kadınlar kolay kolay elde edemezler bu özgürlük veren mutluluğu; hiç değilse, her erkekle, çoğu zaman da sevdikleri erkekle ve özellikle onu sevdikleri için gerçekleştiremezler bu mutluluğu. Bunu bir kere tattılar mı da, başka bir şey düşünmezler ve bu zevk anına duydukları haklı özlem yüzünden hiçbir kötülüğü yapmaktan çekinmez duruma gelirler. Sürüklenirler buna. Hayatın temel trajedisi de budur. Çok çabuk tatmin olan bir erkeğin hiç doğmamış olması bile daha iyidir. İntiharı haklı kılacak bir eksikt...

Kaldırım Çiçeği

Nasılsa kaldırımda bitmiş bir çiçeğim, Nasılsa kaldırımda bitmis bir çiçek o Tozları, sesten, ilgisizlikten bunaldığım bir gün Tuttum aşık oluverdim Ben kaldırımın bir ucunda, Tâ öteki ucunda o Cesare Pavese

Ölüm Gelecek Ve Senin Gözlerine Bakacak

Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak- sabahtan akşama dek,uykusuz, sağır,eski bir pişmanlık ya da anlamsız bir ayıp gibi ardını bırakmayan bu ölüm. Bir boş söz,bir kesik çığlık, bir sessizlik olacak gözlerin: Böyle görünür her sabah yalnız senin üzerinde kıvrımlar yansıtırken aynada. Hangi gün ey sevgili umut, bizler de öğreneceğiz senin yaşam olduğunu,hiçlik olduğunu. Herkese bir bakışı var ölümün. Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak. Bir ayıba son verir gibi olacak, belirmesini görür gibi aynada ölü bir yüzün, dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı. O derin burgaca ineceğiz sessizce. Cesare Pavese