Tutuşmuş ay üstünde koşuyordu bulutlar Nasıl koşarsa yangın üstünde dumanlar; Korular kapkaraydı bir uçtan bir uca. Yürüyorduk, konuşmadan, ıslak çayırda, Yoğun fundalıkta, arasında büyük çalıların, Altında çorak göknarları gibi göknarların, Sonra gördük birdenbire yerde iri iri, Aranan yolcu kurtların pençe izlerini. Dinledik, soluklarımızı tuttuk,durduk, Ne korunun, ne ovanın sesini duyduk; Gökte fırıldak inledi yalnız yaslı yaslı; Rüzgar çekmişti alçaklardan elini ayağını, Dokunsa dokunsa kulelere dokunuyordu. Aşağılarda meşeler kayalara yaslanıyordu, Uyur gibiydiler dayanıp da dirseklerine. Bir hışırtı bile yoktu, ama birdenbire Avcıların en yaşlısı, hiç yanılmamıştı, Başını eğip yattı, kumlara şöyle bir baktı, Ve alçacık bir sesle, sezdiğini söyledi: Yerdeki yeni izler birer açık haberdi, Geçmişti şimdilerde pek güçlü pençelerle, İki azılı kurt, yanlarında iki enikle. Hep birden çıkardık keskin bıçakları, Yürüdük adım adım, aralayıp dalları, Gizleyip tüfekleri ve ak parıltılarını....
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"