Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Erdal Çakır etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

O gün, bütün çabalarına rağmen bir tek kişiyi bile tevhidle buluşturamamış bir peygamber evine nasıl bir hüzünle dönerdi?

Şair Erdal Çakır'la Hece Yayınları'dan çıkan " Hüznün Efendisine" kitabına dair konuştuk. Düşüncenin şiire ayna tuttuğu "Hüznün Efendisine" kitabı, aynı zamanda irşad işlevi görüyor. Çünkü peygamber yaşantısının şiirdeki yansımalarına şahit oluyorsunuz okudukça... Şiir dilinizin ifade gücü düşünce ağırlıklı ve bunu tüm şiirlerinizde görmek mümkün. Şiirinizin bir düşüncenin savunuculuğunu yaptığı hususunda neler söylemek istersiniz? Her varlık, kendini ifade etmek ister ve her varlığın bir ifade biçimi vardır. Bu, fıtratın ona yüklediği çok esaslı noktalardan biridir. Kendisini ifade edemeyen bir varlığın sorumluluk taşı(ya)mayacağı aşikardır. Bu sebeple beyan esastır ve beyanı ortaya koyan da dildir. ‘Dil’se, en geniş manasıyla içine doğduğu, varolduğu toprağın, iklimin, düşünce ve inancın sesiyle konuşur. Söz konusu olan şiirse, bu salt bir form ortaya koyma eylemi olarak anlaşılmamalıdır. Her şiir, köklerinden aldığı mesajı taşıyan, ne olduğuna ve n...

Tablo

Yüzümü pişirmiyor içimdeki cehennem yüzyıllarımın uçan sayrısı ağaç dallarında titreyen matem Ben her dem kendim içreyim kehribarî bir füsun dağarcığımda tortulanan arzular. İpeksi bir tutku mayalanır azdırılan her zerremde Ben Hangi çağın kalbine sıkılan ölümüm hangi dirim anından fırlayan en son insan gergin bekleyişler sızıyor ağzımın kenarından bir balona üflenen son direncim büzüşen soluğumdan Nefsimi kurumaya terkettim aşka dair değildi hiç bir şey kreması bol tutkular mezatında vuruldu duygularım düştü fitili Derisi yüzülen günlerle bekledim ellerinde parıltılar taşıyan o sancıyı o sancıyı bekledim o sükun dağdağasını Yüzümü pişirmiyordu içimdeki cehennem Aşk son tablosuydu asrımın gönülden indirilen duvara iğnelenen. Erdal Çakır [Sır Gölgeleri'nden] Kaynak: http://erdalcakirdotnet.wordpress.com/2012/07/26/tablo-6-2/

Sultana Mektuplar 1

Ellerin yüreğin olmakta ellerimde Bir sıcak öyküye yaslanır bu şehrin akşamları Yarı yaşanmış gün ortasından Kopardığımız bir andır göğsümüzde gürleyen ağrı. Her kaçırdığın bakışında kendime yakalanıyorum Utanıyorum ve saklıyorum ellerimi Saklanıyorum senden, kendimden İkindi sonrasından ve tevbemden. Kaybettiğim her adres gönlüne çıkar Ben hep kaybolduğum şehirlerde bulurum kendimi Soruyorum toplayıp bütün sorularımı Bu şehrin kalbi var mıdır senden başka. Gidersem bir ince silüettir hatıraların kalbi Gelmek gitmemektir derim Gidememektir bakışının düşmediği yere Geceye, gündüze ve güneşin doğduğu yere. Erdal Çakır [Sultana Mektuplar, Nisan 2011]