Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hûşeng-i İbtihâc (Sâye) etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şevk Gemisi

Kimse bilmez o rananın beni nasıl değiştirdiğini O rana ki anbean suya ve ateşe atmaktadır beni Sevgilinin kimyasının ümidi daim var toprağımda Eğer yüz kere eritse de beni yine dönüşmem altına Aşk hikayemle her dem gönüllerde yenilenmekteyim Her ne kadar son bulsam da yine baştan başlamaktayım Dolu bir kadehim eğer sevgili dudağımdan öperse beni Güzel sesli bir sazım eğer sevgili elleriyle çalarsa beni Şevk gemisinin yelkeniyim eğer deniz gönüllü biri Tufanlı gecede korkusuz ve pervasızca açtırırsa beni Ne zorluklarla götürmüştü aşk oyununa beni Ne gariptir ki çok kolaylıkla oyundan çıkardı beni Sevgili aynada kendini beğenmekte, Saye de kimdir Öyle bir şekildeyim ki o beni şekilsiz yapmaktadır Huşeng İbtihac

Dert Burada

Ben ne anlatayım bak sine sine burada dert var. Binlerce yakıcı kıvılcım ve soğuk ah var burada Bak, kafeste her ormandan bir aslan! Beluç, Kürt, Lor, Türk ve Gilek burada Bunca kalleşlik ve namertliğin olduğu bir zamanda Hâlâ halkı düşünen mertler vardır burada. Gel ki mesele olmak ya da olmamak değil Kavga, yok ediyor söz ve vefayı burada. Sabaha erişmeyen bir gece kalmayacaktır şu zamanda Sen gözünü açtığında gecenin sabahı burada Bahar duvarın öbür yanında artık ve meltem, Hâlâ bu sarı yaprakların kederiyle burada Ey Sâye’ciğim! Kadından çoluk çocuktan ayrı olmak kolaydır da Seni senden ayırıyorlar dert burada, acı burada Hûşeng-i İbtihâc (Sâye) Tercüme: Cemalettin Taşken

Yaşam

Ne düşünüyorsun? Çamura saplanmış kayığın kırık yelkeni değil midir yaşam? Afiyet renginin kaçtığıbu harabede kapalı yolun sonu değil midir yaşam? Ne korkunçtu olaylar seli! Açtı bir ejderha gibi ağzını Ayrıldı yerle gök birbirinden Yıldızlar döküldü salkım salkım ve güneş battı vadilerin morluğunda. Hava kötü Hangi rüzgârla gidiyorsun sen? Hangi kara bulut sardı göğsünü? Gece gündüz bin yıllık yağışla bile açılmıyor gönlün. Uzak bin yıllardan çıkageldin sen Kanlar fışkıran bu enginlikte Her adımda ayağının izi var. Bu zorlu devler mekanında Yol açan ayak seslerin geliyor her taraftan. Nâm ve ar tuzağının bu geniş engebeleri kanla yazmış sana vefa mektubunu. Bîsütûn'un kulağında hâlâ Keserinin sesleri var. Nice kamçılar sınadı aşkın gücünü senin vücudunda Nice darağaçları şeref kazandı seninle Ne görkemliymiş aşkın uzun boyu! Kaldı sapasağlam her felaketin hücumunda. Bak henüz o uzaklardaki yükseltiler, O ağartı, nur patlamasının tomurcuk tarlası  ...

Hüzünlü Bahar

Bahar geldi ama gül ve nesrin de getirmedi. Nesim rüzgarı Ferverdin’in kokusunu getirmedi. Martı geldi ama gülden de yok bir haber. Neden yoldaş değil martılarla güller? Bu gülistana ne oldu, ne oldu? Neden bahar töreni unutuldu? Neden şimşek bulutları gözlerde feryat eder? Neden bu feryad u figan böyle öfkeyle ağlar? Neden güllerin yapraklarından kan damlar? Ne oldu? Bülbülün avazı böyle nereye gider? Nasıl bir derttir bu? Nasıl bir derttir bu? Nasıl bir derttir? Kim bizim gülzarımıza böyle fitne tohumu eker? Neden her nesimde kan kokusu gelir? Neden menekşenin zülüfleri perişandır? Neden nergis böyle müptela olmuş yakalarda? Neden kumru kimsesizler gibi konmuş dala? Neden kuşların kanatları kırılmış? Neden her tarafa dert tozu sinmiş? Neden mutrıb bir şarkı söylemez? Neden saki bize bir selam vermez? Bu nasıl bir afettir ki sahranın yolunu kana bulamış? Bu nasıl vahşetli bir çöldür ki toprağı kana bulanmış? Neden Ferverdin güneşi kayboldu, battı? Bah...