Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ali Lidar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alternatif Kitap Kategorizasyonum

1) Okumaya Gerek Olmayan Kitaplar : Calvino Usta yaşasaydı listenin başına çok satan vampir kitaplarını koyardı büyük ihtimalle. Ayrıca kişisel gereksiz kitaplar listemi zorlayan ikinci gruba bir kaç tanesi hariç Ahmet Hamdi Tanpınar öncesi yazılmış neredeyse bütün Türk romanları girebilir.. 2) Birden Fazla Hayatın Olsaydı Kesinlikle Okuyacağın Ama Ne Yazık Ki Günlerin Sayılı Olduğu İçin Okuyamayacağın Kitaplar : Ayn Rand’ın bütün kitapları bu listeye girebilir. Okumayı çok isterim aslında ama kitapların ebatı her seferinde umutsuzca vazgeçmemi sağlıyor ne yazık ki.. 3) Okumak İçin Değil Başka Amaçlar İçin Yazılmış Kitaplar : Ahmet Altan Ve Cezmi Ersöz’ün yazmış olduğu her türlü çer çöp bu kategoriye sokulabilir. Bu adamlar neden ısrarla yazıyorlar anlamak mümkün değil ama vakit kaybı ve sinir bozumu dışında faydalarının olmadığı muhakkak.. 4) Ş imdi Çok Pahalı Olan Ve Okumak İçin Ucuzlamasını Bekleyeceğin Kitaplar : Ayrıntı Yayınlarının depo kitapları haricindeki tüm kitaplar...

Alternatif Kitap Kategorizasyonum

1) Okumaya Gerek Olmayan Kitaplar : Calvino Usta yaşasaydı listenin başına çok satan vampir kitaplarını koyardı büyük ihtimalle. Ayrıca kişisel gereksiz kitaplar listemi zorlayan ikinci gruba bir kaç tanesi hariç Ahmet Hamdi Tanpınar öncesi yazılmış neredeyse bütün Türk romanları girebilir.. 2) Birden Fazla Hayatın Olsaydı Kesinlikle Okuyacağın Ama Ne Yazık Ki Günlerin Sayılı Olduğu İçin Okuyamayacağın Kitaplar : Ayn Rand’ın bütün kitapları bu listeye girebilir. Okumayı çok isterim aslında ama kitapların ebatı her seferinde umutsuzca vazgeçmemi sağlıyor ne yazık ki.. 3) Okumak İçin Değil Başka Amaçlar İçin Yazılmış Kitaplar : Ahmet Altan Ve Cezmi Ersöz’ün yazmış olduğu her türlü çer çöp bu kategoriye sokulabilir. Bu adamlar neden ısrarla yazıyorlar anlamak mümkün değil ama vakit kaybı ve sinir bozumu dışında faydalarının olmadığı muhakkak.. 4) Ş imdi Çok Pahalı Olan Ve Okumak İçin Ucuzlamasını Bekleyeceğin Kitaplar : Ayrıntı Yayınlarının depo kitapları haricindeki tüm kitapları. Tam...

Susmak mesele değil

Tesirsiz Parçalar 266-271.. 266. Michel Foucault, "Neden her kişi kendi hayatını bir sanat yapıtına dönüştürmesin? Neden şu ev ya da lamba bir sanat yapıtı olsun da benim hayatım olmasın?" diye sorar bir yerlerde. İyi ya da kötü yaşam değildir tabi kastettiği. Rezil bir yaşam da sürseniz bunu bir sanat eseri haline getirebilirsiniz, yeter ki rezilliğiniz size has, sadece sizin becerebileceğiniz türden bir rezillik olsun. Aynı Michel Foucault,"Bugünlerde amacımız ne olduğumuzu keşfetmek değil, ne olmuş isek onu reddetmek olmalı." diyerek de reddin ve inkarın (buradaki inkar düz inkar değil tabi, bir tür ontolojik inkar) insanın asıl gerçeği kavrayabilmek için tek seçeneği olduğunu söyler. Ve yine sevgili Michel Foucault, "Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir." şeklindeki muazzam tespitiyle hepimizin ağzına sıçar ve gülümseyerek çekilir. Kurban olduğumun keli, sağ olsaydın da ikişer duble rakı içseydik seninle, beni bir t...

Öldüğüm zaman, bir daha kitap okuyamayacağım

Kitaplardan bahsetmek istiyorum, kitaplarımdan.. Ama bunu yaparken ne kadar kültürlü ve entellektüel olduğumu anlatmak gibi bir derdim yok. Geriye dönüp baktığımda, genç sayılacak yaşta büyük fedakarlıklarla oluşturduğum kütüphanem hayatta sahip olduğum ve övünebildiğim en önemli şey. Ve üçbinin üzerinde kitapla kurmuş olduğum ilişki içinde barındırdığı masumiyet ve tutkuyu düşündüğüm zaman başka hiçbir şeyle karşılaştıramayacağım kadar özel. Çok küçük yaşlarda başladı hikayem. Kendimi bir türlü kendilerinden biri gibi göremediğim ve bunun aksini ispatlamak için hiçbir çaba göstermeyen büyüklerin ve küçüklerin dünyasından kaçabileceğim yegane sığınağın kitaplar olduğunu anladığımda ilk okula yeni başlamıştım. Başlar başlamaz nefret ettiğim okula gitmemek için hastalık uydurduğum günlerin birinde babamın muhtemelen kapağına bakarak aldığı ve ne yazdığı hakkında hiçbir fikre sahip olmadığı ilk kitabım, bana büyülü, bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı. Gördüm ki istemediğim insanlara ...

Tesirsiz Parçalar

Tesirsiz Parçalar 262-265 262. Şu an her neredeyseniz kafanızı hafifçe kaldırıp sağınıza solunuza bakın bi. Evet aynen böyle. Ve düşünün şimdi. Çok saçma değil mi lan? Ne işim var benim burda demiyor musunuz siz de? Ne işimiz var bizim olduğumuz yerde. İnsanların sadece olmak istedikleri yerde olacakları bir dünya vaadeden herhangi bir lider bulursam bir gün kayıtsız şartsız militanı olmazsam şerefsizim! 263. Herkesin herkese sustuğu anlar olur. Ve bu bazı insanlara iyi gelir. Annesi babası durmadan kavga eden bütün çocuklar ne demek istediğimi çok iyi bilir. Niye büyüdükçe daha çok hata yapıyoruz? Büyümeye tepki mi bu? Oysa her geçen gün daha çok öğreniyoruz lafta. Öğrendikçe de daha çok hata yapıyoruz. Ne öğrendik o zaman bu işten. Cidden, bana bir harf daha öğretenin ağzını burnunu kırarım diye bağırmak istiyorum. Hatalarımızla birlikte pişmanlıklarımız da artıyor. Keşke biri beni beş yaşıma geri götürüp orada boğsa! Yanlış olduğunu bile bile, köpek gibi pişman olacağını b...

Beklerken

Adını verdim sol tarafımdaki ağrıya Kötü bir şey demek değil bu kötü bir şey değil Kötü bir şey değil bu şikayet etmiyorum Bekliyorum.. Sual olunmaz hikmetinden meleklerin Ben özlemek derim hasret derim aşk derim Ne olur bir duble rakıyı paylaşsak derim Sen gülümsersin uzaklardan Ben beklerim.. Bu parkların hepsinden vazgeçebilirim Bu kitapların bu oyuncakların bu meyhanelerin Bunların işte ne varsa hepsinden vazgeçebilirim gelişini kolaylaştıracaksa Ama senin bir saatin var bilirim Bir saatin var senin yüreğime envai çeşit kuşlar konduracak Kolay geçmese de vakit Beklerim.. Çok zor geçmişti çocukluğum bahsetmiştim sana Annemin hep işi vardı babamın hep işi vardı Çok ağlıyordu kardeşlerim hepsinden bahsetmiştim Bunları anlatmıştım şikayet etmiyorum Yeter ki geleceğini söyle bana ara sıra Ses etmem, beklerim.. Yattığın odaları nasıl da merak ediyorum Kokladığın çiçekleri dinlediğin şarkıları Çarşafının kokusunu, tenini ille de tenini Nasıl da merak ediyorum sokak köpeklerini severkenki...

Keşke

"Keşke bir gemide olsak" dedi. "Nereye gittiğimizi bilmeden denizin sonsuz maviliğinde kaybolsak. Başbaşa.." "Peki gemiyi kim kullanacak? Ne yiyip ne içeceğiz? Bu geminin mazotu hiç mi bitmeyecek?" gibi mantık dışı sorularla kafasını kurcalamak istemedim. Gemiye binmekten pek hoşlandığım söylenemezdi, ama gemiye binmemeyi seviyorum da diyemezdim. Bir süre kelime aradım. Sonra 'keşke' dedim. Çok sevdim keşkeyi, Yalan söylemiş olmazsın keşke dediğinde. Söylememiş de olmazsın. Hatta bir şey söylemiş bile olmazsın. Ama söylemişsindir de bir taraftan. Baştan savar bir temenniyle ağır başlı bir istek arasında nazlı nazlı salınan sihirli bir sözcük gibiydi keşke. "Sikeyim gemisini, gel şurada birer oralet içip hiç konuşmadan gelip geçen insanlara bakalım" dedim sonra. Demez olaydım. Benimle hayal kurulmazmış. O an karar verdim, artık keşkeden başka laf etmeyecektim. "Ben gidiyorum" dedi. "Keşke" dedim. Kalsaydı yine keşke diy...

Olmadık Yerde Biten Rakının Ardından Yazılan Şiirdir

İrtifa kaybedip, kazanacağım yerde Alkolün ve kalabalığın verdiği esenlikle Gülümseyerek düşündüm seni, kendimi bir şey zannedip Oradayken sen ve ben buradayken İp gerip aramıza yanına gelirim zannederken Hop! dedi dış ses, kalkalım, rakı bitti! O an hayvan gibi sövdüm Hegel'e ve Heideggere'e Sikerim ulan dedim tin'i de ontolojiyi de Bana ne ulan, bana ne, bana ne, niye? Niye oradasın sen, neden ben buradayım? Neden burda kuşlar salak, neden bizim denizimiz yok? Ve bir yığın soru daha, aynı şeyle biten, niye? Sigaram var, ayakkabım var, rakı bitmiş, sen yoksun Alsın biri ayakkabılarımı, seni bana yürütsün Canım yanıyor be işte, insafın hiç mi namı yok? Ben ağlarım, susarım sonra, kimselere demem bir şey Sen ağlama, susma da ama, bak buna bağlı her şey.. Ali Lidar

Jazz Dinlerken Ben Daha Çok Seviyorum Seni

Jazz dinliyor cemaat cuma hutbesinden önce Haberlerde uçan atlar sokaklar silme manyak Herkes kafayı yemiş seni bulamıyorum Sesin nereden geliyor seni bulamıyorum Yüksek sesle konuş biraz seni duyamıyorum Annem hastaneye yattı köpekler bana bağırdı Fotoğrafın düştü elimden seni göremiyorum Parka girmem yasaklanmış çocuklar korkuyormuş Oysa herkes basıyor ben çimlere basmıyorum Aklım nerde bilmiyorum bana yardımcı olsana Beni düşünmelerini nasıl da seviyorum Gülsene arada bana sıcaklığını alayım Odalar mı çok küçük ben mi çok büyüdüm Duymayınca sesini bir yere sığamıyorum Ruhum doğum sancısında kanatlandı kanatlanacak Kanatlansa ne olacak yanına varamıyorum Tutup elimden kurtarsan ellerin nasıl da güzel Sigaramı tutuyorum elini tutamıyorum Ben seni seviyorum tüm kızmalarına inat Tüm dünyaya söylüyorum sana söyleyemiyorum.. Bir duble rakı koy bana ben saçlarınla oynayayım Meze falan istemem sadece konuş benimle Ne anlatırsan anlat yeter ki eksilmesin Kulaklarımdan...

O, Gelsin Üstümü Örtsün

Eski bir magirus bulsam girip içine ağlarım Ne yana dönsem karanlık bu ne biçim cumartesi İçimde bir gölge Bilmiyorum neyin lekesi Soğuk Ve yorgunum Gitmeliyim Ama yorgunum Susmalıyım artık -ki dinleyen de kalmadı!- Çok yorgunum Boş bir vagon bulsam girip içine ağlarım Tersiz ve telaşlıyım Yolun sonuna doğru Kopup dört yana dağılan Tesbih parçaları gibiyim Ama işte Umut bu Bitsin deyince bitmiyor Ömür gibi Bitsin demek Günah gibi Kırık bir sandal bulsam girip içine ağlarım Bütün unutulmuşluklarımı Tek bir gecede unutup Kabul eder mi beni Tahta Su Ve karanlık Uygunsuzum Ve uykusuz Kesilsin artık sesim O, gelsin Üstümü örtsün.. Ali Lidar

Alengirsiz Şiir

Ben seni seviyorum ve sanırım toplum buna hazır Umurumda bile olmaz nükleer denemeler Bıraktım Nietzsche'yi Kant'ı kafam hiç karışık değil Ruhum en güzel yaşında ve sen yeterince büyüksün Kitaplarda tanıdığım tüm kadınlardan güzelsin.. Ben seni severim ve ikimiz de bundan yararlanırız Şiirler demlerim sana otlar yetiştiririm Beşiktaş'ın maçı olur mesela Diğer kanalda da senin sevdiğin dizi Maç için öbür odaya geçmem Seninle dizi izlerim.. Ben seni severim ve rabbim buna razı olur Diyalektik dediğin zaten kanıtlanmamış bir varsayım Kanıtlansa da fark etmez şu dakikadan sonra Olsa olsa aşkımıza teorik gerekçe olur Ben seni severim gülüm hadi bana iş çıkar İşim gücüm sen ol benim ben seninle çok güzelim.. Ali Lidar

Emrah Serbes Hikayesine Hüzünlü Piç Adını Vermeseydi Bu Hikayenin Adı Hüzünlü Piç Olurdu..

- Seni seviyorum dedi mi sana? - Demedi. Ama seviyor gibiydi. Bana öyle geliyordu yani. Tamam benim gibi sevmiyordu belki ama sevecekti. Benim sevmesi için gereken her şeyi yapıyordum. Tek istediğim umudumu kırmaması ve bana biraz güvenmesiydi. - Öyle olur mu lan? Sevmek denilen şey böyle bir şey değil. Süs bitkisi gibi ışığı suyu sağlayınca yeşertip büyütemezsin onu. Sana karışık gibi görünen şey aslında çok basit. Birini seviyorsan seversin sevmiyorsan da sevmezsin. Bazen de ikisi birbirine karışır. - Peki abi, sevip sevmediğini nasıl anlarsın? - Bak o biraz karışık işte. Bir sevgilim vardı benim. Sürdü bir süre. Geçmiş zaman. Neyse bir hafta sonu beraberdik bununla. Gezdik, yedik, içtik falan. Sonra pazar akşamı trene bindirip uğurladım Ankara'ya. Trenden inince aradı hemen beni. Sanki az önce yanından ayrılmışım gibi değil de aylardır görüşmemişiz gibiydi. Bir ara peş peşe seni seviyorum dedi. Seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum... Çok hoşuma gitti elbet. Biraz daha ko...

Ağlamaklı Şiir

Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime anne dedim, hadi çay koy da içelim.. Ali Lidar

Mütereddit Şiir

Layıksan da bilemem uzağındayım ben sevmelerin Peronlar dolusu küfürüm battım tepeden tırnağa Kimde neyi kınadıysam dolaşıp beni buldu İkimiz bir hatayız sevişmesek iyi mi ne Belki bir tür fanteziyim gerçekte ağır aksağım Bende iyi olan her şey bir tür halüsinasyon Uzaklaş kurtar kendini sonrası dramatizasyon.. Ağaran her tel saçım bin saçmalık bin hata Gel sen günaha girme orta yerde buluşalım Benden eksik kalan yerde kırlangıçlar birikir Susuz kedilere su ver yazın her yer kerbela Adımla müsemmayım kerbelayı iyi bilirim Sen bilmezsin ben hayatta en çok Ali'ye üzülürüm Sen benimle ağlamazsın duyarlılıklarımız farklı Gel sen benimle uğraşma bütün uğraşılar üzülür.. Şimdilik sakinim ama her şey değişebilir Yeryüzüymüş gökyüzüymüş reddetmem bir ana bakar Annemden beridir kimse bakmadı senin gibi Bakma artık bakma öyle sana bakmalarıma Sana böyle bakmalarım çok anlama gelebilir Ali'nin alnına çalınan kılıcım belki de ben Ali aslında olumlu olumsuz bir sürü ...

Hayatın Provası Olmaz

Kaçırdığımız sabahlara ciddi bir özür borçluyuz beraber uyanmadığımız bütün sabahlar bir şey eksikti vardı yeryüzünün haberi yanımızda başka bedenler aklımızda başka hayaller ama aynı güneş aynı gökyüzü ve sen büyürken kimselerin fark edemediği yerlerde gözlerini anlamsızca dikerken en yükseklere durmaksızın seni düşündüğümü söylemem doğru olmaz.. Ama günün başka kimselere anlamlı gelmeyen anlarında bazen onu elli geçe mesela bazen ikiye altı kala çorabımın tekini ararken ya da kaç yumurta kıracağımı düşünürken tavaya mütemadiyen seni düşündüğümü söyleyebilirim. Sevgilim denmez artık uzaktaki sevgiliye sevgilim denmez çok ayıp ama sevdiğim diyebilirim sevdiğim belli olmaz saçma sapan bir zamanda bir çocuk gülüşünde ya da eski bir türk filminde farkında bile olmadan aklına gelebilirim.. Ali Lidar

Müphem Şiir

Al işte düştün sen kendin düş kapımın yan dalı Göğsüm daralsa da biraz yakamda bir ferahlık Taliydin hem izafi as'lolmadan kayboldun Vehimdi zaten mutluluk kaybın sayılmaz vahim Temaşa bekleme boşa belki hayırdır gidişin Yan yana gelmemiz bile bizatihi günahtı Sen Havva'ydın ben elma Adem o ara müphem Mutluluk sandığımız şey nevrotik bir bozukluk Eskiler nevrotiğe ne derlerdi hiç bilmem. Çoksa da telaşa mahal alınma sen üstüne Hint keneviri stokum epeyce idare eder İyi kızlar cennete kötü kızlar her yere Kalbi kırık adamlar cehennemin dibine gider.. Ali Lidar

Helallik Şiiri

Sırtını son kez gördüğümden beri yüzümde, gidiş yönünde tekerlek izleri. Mor gabriel, Neve-Şalom, Sultanahmet. Hepsinin fotoğrafı önünde tek tek allaha yalvardım dinle diye beni. Şaşırma, ne de olsa hepsi aynı allahın evi.. Çok hakkın var üstümde helal etmezsen kul hakkı bu, şaka değil eğer helal etmezsen dua etmeyi bir yana bırak camiye gidip allahın halısına bile basamam utancımdan.. Ailesince dışlanmış cüzzamlı bir kurbağayım. Kendime bile fazlayım bu ayıp bana yeter Büyüklük sende kalsın, beni affet, hem sen affedersen, belki allah da affeder.. Ali Lidar

Güvercin Telaşı

Yaşadıklarımdan hayal ettiklerimi çıkarttığımda Geriye kocaman bir hayal kırıklığı kaldı. Gerçi matematik oldum olası zayıf bende ama konu bu değil şimdi.. Hayattan tamamen ümidimi kestiğim anlarda bile şaşırmaktan alıkoyamadım kendimi yavrusuna yiyecek götürmek için çırpınan serçeye. Ya da her bozulduğunda yuvası dehşetli bir tutkuyla aynı yere çer çöp taşıyan güvercine. Ne var dedim kendi kendime, ne var Ne var da tutunmaya çalışıyorsunuz bu kadar Bu rezil hayata? Çıkamadım tabi işin içinden ve serçelerle güvercinlere havale ettim bütün ontolojik kaygılarımı.. Rakı ya da Kafka ya da Xanax ya da Perec hepsinde aradığım şey aynı aslında. Usanmadan her defasında bozulan yuvasına çer çöp taşıyan güvercinin hevesidir yakalamaya çalıştığım her neyse.. Benden geçen şeylerin farkındayım elbette İçimden geçenlerle ters orantılı hemen hepsi Gölgesine sığındığım rakı şişesinin görkemi Azalsa da o son lanet duble içildiğinde gecenin son saatlerinde İçinde serçeler ve g...

Ay Tutulması

Birlikte oturduğumuz parklara senden sonra da gittim epeyce vakit geçirdim ve kaybettim ve üzgündüm bitiremediğim şarapları diplerine boşalttığım mavi ladinler büyümüş çocuklar gördüm oyunlarına büyük bir ciddiyetle devam eden bağ değil büyü bozulmuş köpek gibi pişmanım.. Aynı anda hem sana hem kendime hem tabiata yerli yersiz küfürler sıralarken bir taraftan öptüğüm diğer kızlar da aklımdan geçmedi değil ama sen başkaydın şarabın içinde aspirin baş ağrısına engel olur diyen tıp öğrencisi niye yalan söyledi olsaydın da konuşsaydık.. Hiçbir yere sığamıyorum oh mu olsun ki bana gidenler bildiklerini de beraberinde götürür ay tutuldu misal dün sıradan bir doğa olayı ama aklım ermedi boş boş baktım havaya olsaydın da anlatsaydın kafam böyle karışmazdı olmadı öpüşürdük aklıma takılmazdı.. Ali Lidar

Gün Doğumu Şiiri

Sen bir şeysin işte, incesin Gün aydıransın, yüz güldüren -İnce belli çay bardağı- En geniş zamanlarda beraber içilen rakının ilk yudumusun. Ses titretensin, hayal kurduran Uykularını kaybetmiş gözlerimi En güzel rüyalarla uyutansın.. Bir şeysin işte sen, bir kendine benzeyen Ay ışığı gibi serin mavi bir ışık -Yoksul evlerinde kurulan kuzine- Baharı selamlayan kardelenler gibisin Koparmak en büyük günah.. Şey gibisin işte şey, tarif edemediğim Ruh sağaltan, iç gıcıklayan Ev yapımı şarapsın, içmelere doyulmayan Boyacı çocukların tırnak aralarına saklanmış umutsun, ekmek parası kadar aziz. Heyy ! Sen, gün doğuran Kutlu olsun gün doğumun.. Ali Lidar