Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mehmet Çınarlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İlk önce harfleri kaybetti

Gönül Çınarlı: İlk önce harfleri kaybetti. Unutkanlık başladı. Konuşamadı, yazamadı, imzasını bile atamaz oldu. Üç ayda hastalık onu bitirdi. Hiçbir ağrısı sızısı yoktu. En iyi tarafı da bu idi. Beyninde fiziki olarak olarak hiçbir bozulma olmadı. Adı konmadı ama bir virüs Çınarlı'yı konuşamaz hâle getirdi. Son bir ayda hiç konuşamadı. Başlamasıyla bitişi üç ay sürdü. Ama son bir ayı çok kötüydü. Vücudunda hiçbir zayıflama olmadı. Tekerlekli sandalyede otururken görseniz, hiçbir şeyi yok derdiniz.... Sandalyesine oturtup, sahile inip dolaştırıyordum. Eve gidelim mi, dediğimde hayır diyordu. Saatlerce sahilde kalıyorduk. Denizi ve insanları seyrediyordu. Ölümüne birkaç gün kala... Eşlerinin Gözüyle Edebiyatçılarımız Tahsin Yıldırım / Selis Kitaplar En çok sevdiği müzik türü olan Klasik Türk Müziği’ni zevkle dinler, tüm eserleri, tüm makamları tanır, bilirdi. Taksim esnasında spor maçı naklen yayını yapar gibi: “Nihavent’ten uzaklaştı, şimdi Hüzzam’da, Hicaz’a doğru gidiyor...

Güneş Rengi Kadehlerle Sonbaharın Bizi Daldırdığı Rüya Geçici

Sonbaharın bizi daldırdığı rüya geçici... Sararan dallarının çizdiği dünya geçici... Ellerin böyle sokulgan, nefesin böyle yakın, Bana dünyaları vadetse de içten bakışın, O ışık kaynağı gözlerdeki mana geçici... Yıkılıp fırtınadan bir gece altın sarayım, Geçecek, belli ki, herşey.. Fakat, aldanmalıyım! Görmeden aşkın, ümidin dağılıp gittiğini, Kalbe ürperme veren, sarhoş eden gençliğini Bu güneş rengi kadehlerle içip, kanmalıyım. Bir bahar şarkısı ahengini vermiş sesine, Saçların rüzgara baş kaldırıyor öylesine... Taze göğsünde, açan son çiçeğin korkusu yok. Hüznü bağlardan içen kalbime yaklaş daha çok, Atalım kahkahalar mevsimin içlenmesine. Sonbaharın bizi daldırdığı rüya geçici... Sararan dallarının çizdiği dünya geçici... Ellerin böyle sokulgan, nefesin böyle yakın, Bana dünyaları vadetse de içten bakışın, O ışık kaynağı gözlerdeki mana geçici... Mehmet Çınarlı

Sorma

Sorma, eski tadı yok dalların, yaprakların; Altında ilk baharım yabancı bayrakların. Beyaz bir taş üstüne oturdum yapayalnız, Uzak bir rüya gibi ellerin, dudakların. Gözlerim yaşarmadan bakamam çocuklara Ve sanki düşmanıyım bütün oyuncakların. Hayalimden geçiyor terkedilmiş bağımız, Beynimde uğultusu upuzun kavakların. Önümden gelip geçen insan değil makine Nerede sıcaklığı o bizim sokakların? İçmek ne hoş olurdu hayatı gözlerinden Böyle bir ilkbaharda, altında leylakların. Muhakkak benimkidir, uykunda zaman zaman Uzaktan bir hıçkırık duyarsa kulakların. Mehmet Çınarlı

Yazlar Az Kaldı

Şimdi zor "bekle" demek gönlüme "bir başka yılı": Yazlar az kaldı gülüm, bil ki baharlar sayılı. Gayrı terketse keder, bitse şu binbir kaygı: Yazlar az kaldı gülüm, bil ki baharlar sayılı. Düşünüp olmayacak şeyleri hep dert ettim. Her zaman dik başımın çizdiği yoldan gittim. Kim ne isterse desin, gayrı değişmek niyetim: Yazlar az kaldı gülüm, bil ki baharlar sayılı. Çağırır cümbüşe yıllar yılı binlerce çiçek. Neyleyim geçti geçen, pek kısa artık gelecek. Şimdi olmazsa, bu Şair ne zaman keyfedecek? Yazlar az kaldı gülüm, bil ki baharlar sayılı. Mehmet Çınarlı

Değişiverdi Her Şey

Esmerdi, sarışındı, beyazdı, kumraldınız; Sımsıcak mektuplarda, şiirlerde kaldınız. Üç gün, üç mevsim süren mutluluklar getirip, Bir ömür dinmeyecek özlemlere saldınız. Ölümsüz bir dünyanın habercileri gibi Heyecan yaratıcı, büyülü, kutsaldınız. Gücümün güç olduğu sizinle anlaşıldı, Yedi kat gökyüzüne çıkardı kanadınız. Sizden sonra öğrendim tek'in eksikliğini; Sizsiz yaşamak yavan, başarılar anlamsız. İnanılmaz şekilde değişiverdi her şey. Sanki hiç olmadınız, sanki bir masaldınız. Bitmeyecek sevgiden bir sözaçan yok şimdi: Sımsıcak mektuplarda, şiirlerde kaldınız. Mehmet Çınarlı