İkimiz birden sevinemiyoruz, gök, kızılken sen maviyken bulutlar. Ahşap çiçekler ekiyorum, hırsımız kurusun telaşımı gömüyorum uykuya ömrümün ikindisi. Ama şöyle düşün ikimiz birden üzülebiliyoruz. buna da şükür. İkimiz birden düşünemiyoruz, düşümüz ayrı. Sen uykudayken ben uyanıyorum ellerimde peynir kokusu ceketimde kağıt mendil unutulmuş, çamaşırlar dilsiz, makinalar ruhsuz. Turum tırak -Nazım’ı okuyan anlasın- İki pencere karşı karşıya iki ayrı kıtada. hiç karşılaşamıyoruz. İkimiz birden konuşamıyoruz, biliyor musun? Taş, kağıt, makas makas kağıt taş. Hala anlamadıysan indiğin otobüse biniyorum ben terk ettiğim bayanı seviyorsun. Ya erkensin ya geç geliyorsun. Buraya kadar okuyucu seni kadın sanıyor. Feministler, bayan lafına takıntılı hey genç kız, bizi tanımıyorsun. İkimiz birden sevişemiyoruz, gülüyor musun? Ayıp şeyler söylemiyorum çünkü sevmek işteş bir fiil olunca kalpleri kararıyor şuursuzların sözcükleri iğfal ettik, tedeka sağ olsun. Yetmişini geçmiş amcanın bir ahretliği ...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"