I./ Yontular, hepsi dağılıyorlar. Ağ olup dağılıyorlar. Öptüğün an. O yerde; ırmağın denize döküldüğü, bildik bir çiçeğin koparılmadığı, bir açalyanın varlığından habersiz, kuşların kısacık öttükleri ve öldükleri, kimsesiz çocukların ırmak– ırmağın sürüklediği akağaçları topladığı ve yonttuğu o kıyı, o kıyıda; yontular, hepsi de ağ olup dağılıyorlar, o kıyıda, güneş– güneşin sürüldüğü ve ırmak denize dökülürken kopuk denizcilerin içki şişelerini kırıp uzun, gözalıcı dalgakırana gittikleri o kıyıda, dalgaların durmaksızın vur- vurdukları-bir şeyleri karaya vurdukları, o yontuların, çocukların şekillendirdiği o ağaçların, sürgün güneşin batıp kırık akşamların yaşandığı, piyanoların kapak- kapaklarının hafifçe örtüldüğü, kıyısız bir deniz mi artık, hangi kıyı, ırmağın denize döktüğü yontu- yontular dağıldıkça, serseri bir deniz adamının, hiçbir zaman elinde lavtası, oturup Bach’ı çalmayacağı, güneşin göğe sürüldüğü, uçsuz kıyıda, esrik ikindiler, eyağ- eyağ...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"