Ana içeriğe atla

Kayıtlar

sahir üzümcü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sahir Üzümcü

Ve ben; Öyle küçüğüm ki, hayatın kollarında. Annemin adı; henüz sadece anne... Sahir Üzümcü

Kalabileceği, gizli bir yeri olmalı

Kalabileceği, gizli bir yeri olmalı, Her insanın. Kimsesi olmadığında gidebileceği. Anılarını değiştirebilmeli, Her insan. Geleceği olmadığında seçebileceği. Rüyalarını unutabilmeli, Her insan. Kimsesi kalmadığında sevebileceği. Bir şiir yazmalı, Her insan. Anlamı kalmadığında okuyabileceği. Uzak bir dağda, bir ağaç dikmeli, Her insan. Kimsesi olmadığında özleyebileceği… Sahir Üzümcü

sevdiğim gözyaşları biriktiriyorum

Cebimde olanları taşıyorum. şaşırmadan sırasını, tek tek ezberleyerek, kayboluşunu düşenlerin. Ruhumda uzaklara götürmeye, topluyorum yerden, daldan, nereden bulsam. Kalabalıklaşan şehirlerden bulup taşıyıp, ne yapıp edip, sevdiğim gözyaşları biriktiriyorum. Sığ bir bataklık oluşturuyorum kendime; yetmez öldürmeye ayakta dursam. Uzanıyorum… Sahir Üzümcü

Aşk belki de sadece bu işte

Bazen biz birbirimize ağzımıza geleni söylesek bile, içimizde bir yerler çaba harcamaksızın hep konuşur, sarılır yine kucaklaşır, şarkı söyler yine gizli gizli birlikte. Aşk belki de sadece bu işte; yüzeyde boğulduğu için, dalmaya devam eden dibe. Mutlu aşk bu işte sadece; içeri sokulan, dışarıda üşüyünce. Bakınca sönen ama içeri yerleşen ateş, başka hiçbir yerde yapamadığında, dile gelmek için en derin yerde, küllerinin içinde. Uzaklık ama neden öyleyse? Aşk hep uzak yerlerdeyken yine. Yani her türlü hesapta bize yine yalnızlıkken kalan. Çünkü bir ihtimal, bir daha hiç yalnız kalınmayan bir aşk şekli var. Ve hepimiz de onu arıyoruz yorulmadan… Sahir Üzümcü

Bi Düşün

Bi düşün bakalım. Sevdim mi sevdim. Gittim mi yoluna, gittim. Kafa tuttum mu dağlara, tuttum. İncik, boncuk, basma, entari getirdim mi her gelişimde, getirdim. Neyim var neyim yoksa, koydum mu masanın üstüne, koydum. Anlattım mı kaç cana kıydığımı, kaç yıl yattığımı, anlattım. Bi koşu gidip ellerimi yıkadım mı, yıkadım. El üstünde tuttum mu, dil üstünde, yer altında sakallı dede, tuttum. Sonracığıma, Deve sürüsünü ıhlatacak kadar yoruldum mu gecelerde, yoruldum. Beş aşığı bezdirecek kadar kandırıldım mı sözlerle, kandırıldım. Hırpalandım mı dağları seyrederken çöllerde, hırpalandım. Balıklarımın başını bırak, tuzum koktu mu, koktu. Gördüğüm şeyi, göremediğimi gördüm mü, gördüm. Bildiğim yolların çıkmayışlarını gözüme soktum mu ellerinle, soktum. Aklımı, aklına bandırıp seni mutlu edemeyeceğimi bildim mi, bildim. En sonunda, Gittim mi yoluma, gittim. Şimdi, Özledim mi seni, Hem de nasıl. Döner miyim, dönmem… Sahir Üzümcü

Rüzgar

"Esmekten vazgeçiyorum." dedi rüzgar.  Kılı kıpırdamadı yaprağın...  Sahir Üzümcü

Çinli Malı Haftası

Ey güzel Allah’ım benim. Sen bizim hepimizi, Çin’de mi ürettiriyorsun? O yüzden mi her birimiz böyle ‘Kullan at’ bir diğerine? O yüzden mi böyle çabucak kırılıveriyoruz biz? İnsan sağlığına zararlı mıyız, kanserojen miyiz? O yüzden mi böyle kanıyor yüreğimiz … Ve bu kadar kanatabiliyor dillerimiz? Çekik gözlü, kirpi saçlı, toparlak suratlı Çinli çocuklar mı dokundu bize? Yoksa onların çocuklukları bizim içimizde mi dondu? O yüzden mi böyle çığlık çığlığa yaramazız O yüzden mi masumiyetimiz gelmiyor geriye? O yüzden mi bu kadar kalabalık içimiz? O yüzden mi bizim yazımızı, dilimizi, Bizden başkası anlamıyor Keşke tembihleseymişsin yapmayın diye, Hepimiz birden zıplasak, Dünya sarsılıyor. Baksana, hep vurdulu kırdılı filmlerimiz Anlasana Allah’ım yakışmıyor işte bize İnsan rolü yapmayı beceremeyişimiz. O yüzden belki bu damak tadı bu iştah, O yüzden çok seviyoruz belki kaplan çükünü. Ey güzel Allah’ım benim. Ucuz Çin Malı mıyız biz? Sahir Üzümcü           ...

insansız hava aracı

Besbelli ben biraz masalsız kalmışım. Kesin ondan bu kadar mecalsiz düşmüşüm. Ve eminim ki bundan kendimi insansız hava aracına benzetişim. Ve galiba bu yüzden ateşli bir imkansız kelimeler sevişistiyim. Sahir Üzümcü

Yeni bir aşk, din değiştirmeye benzer

Yeni bir aşk, din değiştirmeye benzer. Eskisine hala inanıyorsanız, Yenisinde ki cenneti bulamazsınız... Sahir Üzümcü

Esirinin başından kaçamazsın

Esirinin başından kaçamazsın. Sen onun başında esir kalırsın. Kaçacak diye nöbet tutarsın,  Uyku bile uyuyamazsın. Gitmesin istersin, gitsin istersin.  Ne yapacağını bilemezsin, Esir olursun beklemeye, seni salsın istersin. Sahir Üzümcü

"Vaktimiz bitti. Ben artık gitmeliyim"

Belki de biraz daha uzakta bir yeri hedefledikleri için uçmaya devam eden ördeklerin cılız sesleri geliyordu yukarıdan sadece. Az ilerideki gölete konmuş olanlar, serin sularda dinlendirdikleri yorgun bedenlerini hareketsiz bırakmış, ufak göletin kıpırtısız sularının üzerinde topluca duruyorlardı hiç ses çıkarmadan. Yer yer göletin ortasında bile görülebilen sazlıklar, kendi garip çiçeklerinin ağırlığı altında bulabildikleri en ufak rüzgarı bile fırsata çeviriyor ve yavaşlatılmış gibi görünen salınımlarla, yarattığı renklerin uyumu ve ihtişamını sonlandırmakta nazlanan gün batımına eşlik ediyorlardı. Oturdukları yerden, sırtlarını dayadıkları ağacın çok uzun zaman önce köklerini saldığı, belli belirsiz yükselen, önlerindeki tüm manzarayı görmelerine imkan veren tepeden, sazlıkların gölgelerinin vurduğu yerlerde lacivert karaltıların gezinmesine izin veren göletin pembe sularını görüyorlardı. Göz alabildiğine uzanan sazlıkların o çok hafif rüzgarda salınışlarının, sakince silkelenen ...

Arkadaş Kalalım

Sıradan hatalar, düşüncesizlikler, daha yapıldığı anda yanlışlığı fark edilen önemsiz insanca davranışlar ya da insan halleri vardır. Bir de insanın kişiliği ve yolu haline gelmiş tutarsızlıkları, kendine söylediği ve sonra da inanmaya başladığı yalanları, karşısındaki kim olursa olsun oynamaktan zevk aldığı oyunları vardır. Oysa insan, aklında oluşturduğu bir yalana ya da yalanlar dizisine ne ... kadar inanırsa inansın, akıl hiç durmadan sorgulayacaktır kişinin bu kendi yalanını ve daimi bir onaya ihtiyaç duyacaktır inanmaya devam etmek için. Bu durumdaki bir insanın aklını içine sürüklediği sürekli çatışma halinden kurtarabilmek ve umutsuzca ihtiyaç duyduğu sonsuz onayı elde etmek için tek yolu, aynı yalana inandırabileceği bir yol arkadaşı edinmektir çünkü her yalanın, inanacak bir başka insana ihtiyacı vardır. Her iki cinsten insan için de bu yol arkadaşını bulmanın, daha doğrusu elde etmenin en kolay ve zevkli yolu da sevgiyi kullanmaktır. Sahip olduğunuz bazı özelliklerden ...

Çok sevmiştim ben sizi

Çok sevmiştim ben sizi. Bütün memeli yavrularının, Meme emmeyi sevdiği kadar Çok sevmiştim hem de… Kelimelerinize vuruldum ben. Yaşlı, bunak ve sarhoş bir şairin, Kelimelerin yaşlanmayan gücüne duyduğu, Hayranlığa benzeyen bir hayranlıktı benimkisi. Bir de, Benim kelimelerimin kayıp düştüğü yerlerde rahatça gezinen, Benim kelimelerimin üşüdüğü iklimlerde, Don gömlek dans eden kelimelerinizin infilak etkisi… Kaçırmak istedim sizi ben. Kötü senaryolara hazırlıksız acemi bir uçak korsanının, Tik-takları, kalbinin tik-taklarına karışan, Saatli bombayı korumak istemesi gibi... Aşık da oldum ben size. İçkiye ve sigaraya başlamasının sebebini, Aşık olması zanneden yeniyetmenin, Arkadaşlarına sevgilisini anlatırken Dudaklarından taşan, kırık gülümsemesi gibi… Ulaşmak, dokunmak istedim size. Pişman olmak için çok geç kalmış din adamının, Tanrı’nın varlığından duyduğu korkunç şüpheden kurtulmak için, Tanrı’nın varlığının ispatlanmasına duyduğu ihtiyaç gibi… Siz...

Yağmurdan bir ev

Yağmurdan bir ev yapsam sana, Kış güneşinden bir balkonu olsa. Upuzun geceleri, Upuzun sabahları, Upuzun öğleden sonraları, Her biri bir ömür sürecek sofraları, Her biri bir ömre yetecek akşamları olsa. Omzumdan bir yastık yapsam sana. Göğsümden bir yatak. Ellerimden bir soba ısıtsa bebek tenini, Nefesimden bir ninniyle uğurlasam seni uykularına. Her sabah, Sevinç dolu bir sabah olsam sana. Ilık bir duş olsam. Yumuşacık bir havlu. Tazecik bir bahar olsam sabahlarında. Demlenen çayın kokusu olsam, Kümesten alınmış birkaç yumurta, Dağlara bakan bir bahçe, Bahçede tahta masa, Masada bir şişe su olsam. O suyun dağdaki pınarı olsam Bir demet kır çiçeğinin içinden, Bir tanesi olsam ve kendimi saçlarına taksam... Kahve olsam bir fincan, Dumanı, kokusu olsam kahvenin, Sardığım sigara olsam dudaklarında, Bir öpücük, bir öpücük daha olsam. Bir hikaye okusam sana. Bir şiir okusam, Bir şarkı çalsam. Gözlerine baksam, Sessiz kelimelerin olsam, Sesli kelimelerle ...

Daha çok sevdikçe

Gitmeyi bilmeyenlere çıkıyor yollarımız değil mi hep Bekleme salonlarına, kahve köşelerine Kayboluyoruz, kaybolamadıkça, yok ola ola Şarkı gibi söylenmeyi öğretiyoruz hüzünlere Daha çok sevdikçe, daha çok gömülüyoruz sessizliğe Daha yeni kalemler açıyoruz eskiler yenildikçe Yol almıyoruz ya biz izlerimizde artık İzler de artık yol olmuyor bize, Beklemeyi bilmeyenlere gidiyoruz hep değil mi Ayak seslerimizle, boş ceplerimizle Tutmaya, sıkı sıkı sarılmak diyoruz ya biz utana sıkıla Sanki gibi duyulmayı öğretiyoruz en iyi bildiklerimize Daha çok gittikçe, daha çok geri dönüyoruz kendimize Daha keskin bıçaklarla oynuyoruz elimiz kolumuz kesildikçe Kilitliyoruz ya biz kapılarımızı, pencerelerimizi artık, Kapılar, pencereler de artık açılmıyor yüzümüze... Sahir Üzümcü

Hayale benziyor şimdi

Hayale benziyor şimdi sana dair aklıma gelenler. Sana sımsıkı sarılmış olduğumu hatırlasam da, Sanırım aklım oyunlarını oynuyor, Ve kanıyor şimdi kollarımın boş olmasına. Hiç olmadığını, Seni uydurduğumu zannettiriyor bana. Ekleyemiyorum kokumu ve sesimi, Yarım kalmanın, kokusuz ve sessiz anılarına. Sahi, Ben hiç dokundum mu sana? Bir görüntüm oldu mu gözlerinin gerisinde? Bir şeklim? Adımı hiç andın mı hayallerinde? Neye dokunsam, seni düşünürdüm ben Hatırlıyorum sanki hala ve yine de. Hatırladıklarımdan Hatırlamayı acılaştıran, Eksilmeyi hızlandıran bir his kalıyor içimde. Ve düşünüyorum; “Yanılıyor olmalıyım, “O hiç olmadı belki de…” Sahir Üzümcü

Henüz

Döşüne başımı yaslamadım henüz, Kokumu çekmedin içime. Nefesimle titremedin hiç, Kollarımda olmadın, Sıcağım sinmedi tenine. Gözlerimle erimedin daha sen, Saçını dolamadım avuçlarıma, Daha tuzuna batmadı dudağım, Balını süzmedim teninden, Kıvranmadın parmak uçlarımda... Sahir Üzümcü

Hayallerini

Hayallerini yıktığımı düşünüyorsun değil mi? Farkında değilsin oysa, Yıkılan şey gerçekti... Sahir Üzümcü

Yüzün

Yüzün, Zihnimi kul eden zehirli kılıç, Darbe üstüne darbe yağdırıyor gözlerime Sallandıkça daha yakın, Savruldukça daha keskin, En keskin kenarını salıyor üstüme. Varmış işte bir yolu, bulunmuş Cadı çığlığı kazınmış ışıltısına. Savaş yarası yıldırımlar bezenmiş, Çeliğin ateşten çaldıklarına. Saldırdıkça daha sert, Saplandıkça daha derin, Daha da derin yer ediyor yüzün aklımda… Sahir Üzümcü

Konuş benimle ne olur

Konuş benimle ne olur, ben dinleyeyim, Bana sen olmayı anlat, yağmuru özledim. Saçlarım kirli, bütün elbiselerim eski, Ben sana susmaya geldim. Yastığım dizlerin olsun, biraz dinleneyim, Yurdum olsun gözlerin, hanidir kokusunu beklerdim Ne çok söze ses oldum ben, Şimdi sana es olmaya geldim. Bir masal, bir peri, sen anlat ben süsleyeyim, Bir adımda dağlar, bir zıplayışta denizler aşıp, neşeleneyim. Büyülerimi unuttum, kanatlarım yok artık, Ben sende dur olmaya geldim. Senin içindeki ejderha, benim alevim, Yaktığımız kocaman bir ateş, tek başıma söndüremeyebilirim. Sen ve ben, tek bir renk; Morun, en ötesi, Ben sana aşk olmaya geldim. Anlat bana lütfen, ben neyim, sen kimsin? Aynı yere gideceğiz nasılsa, söyle; Seni nerede bekleyeyim? Işıldasın bütün melekler, benimde elimde, yüzümde, Düşlerimde görmüştüm seni Sende bir düş görmeye geldim… Sahir Üzümcü