Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Muharrem Özcan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Pas Sarısı Kaos Söylentileri

Kaprisi diyete durmuş vardiya amiri kadar Başka kim mahpus ki başka içlere Naftalin basmayı sevdiğim teniydi yalnızlık ölülerimin Bu kötü: belki çığ düşer elime Harç olmuş tek duanın duvardaki yansımasıyla Paranoyanın öte ucuna çıkıyor gölgem, boy verince su… Revaklı ahşap saçlarıma tüneyen cennetin leşine rağmen Egzama korkusundan türemiş kadın kokusu solumaktan geliyor bilincim Bu-kişisel düş uzamı- göğüs çatalına dudak serinliği çöküşü. Bir iç çöküş esnası enkazı. Reşit olmayan gerilla ateşi başımdaki kaos Bu hiçten daha az bir şey olmalı İç savaştan geriye kalan Ne olursa artık, ağzı tüten silah koksun yeterdi Narın erotik melankolisi, metafiziğin skandal sandalı Sis heykeli ve flamalar: kök sanatı – kan şekeri Burası hafriyat sahası Şelaleler arka fonda: sus sanatı ve havari fişek gösterisi Duygusal vebanın uzaylı yeşil tebaası Fırtına düdükleriyle kazanılan penaltı atışı: binbeşyüz () yüro Kurutulmuş çocukluğumdan bütün bu haz ayinleri Isk...

(1) Number One

düelloya benzeyen ilişkiler çağında silahı önce kendime çekerim el kararıyla öperim kendi tenimi uyandırırım ateşlerimi üstünkörü aldanırım öpüşlere her biri meşe ağacından dökülür denizlere denizler gözlerim kadar derin... bazen olmadığım yerleri, yapmadığım şeyleri düşünüyorum kendimi güçsüz ve emekli hissediyorum sevince acıkıyorum acılarıma yine de hep gözüm başka hayatlarda kalıyor... neşemden, yüzümdeki bitki köklerinden rengarenk serbest dizeler yazarım gözlerime palamutlarım döküldükçe ağacımdan sâkiler testi dolusu şarap getirip uzatır tırnaklarım kadar yaz günlerini... başka hayatların izmaritlerini topluyorum sokak adamıyım derin uyku buluyorum üçün birini seçerken dahi ikilemlere düşüp bir numaralı formaya alkış tutuyorum... 1 numara (number one)!.. kaleci... *_* penaltıya sebebiyet - hatalı gol - yan top *_* dünyada ki ilk tecrübem ne de olsa sonraki gelişlere hazırlanıyorum mutlu olunabilecek sote yerleri biliyorum yeniden doğmakla ilgiliyim ...

Sorular Tıpadır Deliklere

Başımda sorular var. saç diplerime kadar sinmiş. Bit, kir ve kepek yerine soru... (?) işaretin kıvrımlarına anlamlar yükleyip okyanuslara salıyorum düşüncelerimi ve annemden her şeyi bekliyorum Otur,ayıkla..olabilirdi ama duvarlar ören ustalara sonsuz saygımla vurmak geliyor soruları, duvarlara... Vurdukça saatler uyanıyorum, geçmiş zamanın yorgunluğu ve insanların yorgun tenlerine yapışan hazımsız kokuları kendime yük bilip de... Soru işaretlerine yüklediğim anlamlarn benzerini içki şişelerine yüklüyorum... Kadına benzetmek mümkündü... Yalnız bu şişelerin deliği işe yarardı!.. Peki ya kadınlarım, düşte kalan?.. Anlayışı çok geciken, çözümleri sunulunca ellerine kaçışan kadınlarım.. tıpası içine kaçmış şişeler gibi kaldıysam gürültüsüz deliklerimi yoklayıpta her yaklaşmada ateşler buluyorsam soru işaretlerimi sonsuza kadar uzatacaksam, hayata dair ölmedim, daha erken gitmek için... Şişeleri şişe dizmek gibidir terk devam cesaretini bulamayıpta, yorgun düşmek.....

Aşkın Sıcak Olabileceği İhtimali

Susan bir umudu emzirdim, kan aktı karşılıklı susarak doyduk, kirpik tanelerinden çiy tanesi ile ıslanıp sonsuz bir uykuya dalıyoruz esirgeyen bakışlarınla sesin bir çağlayan oluyor ve her göz değmesiyle imlâm bozuluyor... Kurşuna dizilen bahar gelmez artık buralara ve çoğalıp durur sokaklarda fahişeler yalın ayak toprağa dokunuşlarımız baharı geciktirip dursun ve geciktikçe baharımız unutmayalım aşkın sıcak olabileceğini... Bir çöl rüzgarına sığınıp avuçlarımıza hep doğmakta olan sıcak güneş sokaktaki fahişeleri de üşütsün hayatı kollasınlar birazda kurşunaskerlerim kitapların altı çizilen cümleleri kadar diğer dizginleri kopan kelimelere haksızlık edelim... Ve yine kelimeler rüzgarın ıslık gibi titrek olduğu bir vakit gelip kulağıma sevgi sözcükleri fısıldasın ardından bir kahkaha alsın beni uçurumun eteklerinde bekçi olayım atlayacak ilk aşığı yorgan-döşek bekleyen... Ilk dönemeçten üzgün kent gözüktü gözüme yanımda geçmişten bir ses iki nokta kadar yakın...

Istifa(de)

Hayattan istifade etmeden, alnında ki ateşle yakmandır: korkum Hayattan istifa etmeden, yanan alnına yanağımı dayamaktır: cesaretim Zamandan istifade ancak kekeme bir bakış atmandır gözlerime Zamandan istifa ancak göçebe bulutun maskarası olmaktır Bulut düşün rengini suistimal ededursun, benden istifadedir bu Buluta doğru giden çocuk sevinci yüklü uçurtmalar ancak yalandır, kuyrukludur ve istifadır düşten geçen için. Düşten geçip istifa(de) etmiştir acıdan, bir elinde zaman diğerinde uçurtma saçlı kızın maviye zilleri çalan bakışları... Şimdi kürek mahkumudur, bedenim yağlı küreği bir kendine çeker, bir iter iyi itemezsen, iyi çekersin Çekmekte bir baştacı yeni gelin beyazına... Çekildikçe ızdırap... Uzayan yolun çilesi de uzun... Kısa süren hep cesaret... Bir korkak o satırları yazarken ancak ağlardı, istifadeydi hayattan... Bir yandan ağlarken acıyı damardan almaktır cesareti,istifaya benzeyen Antikorları antika durumdadır aşkın... Durum demişken inşa eden mühen...