Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Dilek Değerli etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Büyü

Çok fazla hisseder yazan bir kadınbu kendinden geçişleri ve kehanetleri! Bisikletler ve çocuklar ve adalar yeterli değildiler sanki; yas tutanlar ve dedikoducular ve sebzeler asla yeterli olmadılar sanki. Yıldızları uyarabileceğini düşünür. Bir yazar özellikle bir casustur. Sevgili aşk, ben o kızım. Çok fazla bilir yazan bir adam, büyüleri ve fetişleri! Ereksiyonlar ve kongreler ve üretimler Yeterli olmadılar sanki; makineler ve kalyonlar ve savaşlar hiçbir zaman yeterli olmadılar sanki. Kullanılmış mobilyadan ağaç yapar. Bir yazar özellikle düzenbazdır. Sevgili aşk, sen o adamsın. Kendi kendimizi hiçbir zaman sevmeden, ayakkabı ve şapkalarımızdan bile nefret ederek, birbirimizi severiz, yapmacıklı, yapmacıklı. Ellerimiz açık mavi ve nazik. Gözlerimiz berbat itiraflarla dolu. Ama biz evlenince, çocuklar nefret içinde terk ederler. Çok fazla yiyecek var ve hiç kimse tamamen bırakmadı tüm tuhaf bolluğu yiyip bitirmeyi. Anne Sexton Çeviri: Dilek Değerli

Sigaralar ve Viski ve Vahşi, Vahşi Kadınlar

Belki ben diz çökerek doğdum, uzun kışta öksürerek doğdum, merhamet öpücüğünü bekleyerek doğdum, hız için bir tutkuyla doğdum ve hala ilerleyen şeyler gibi, şarampolü ya da lavmanın gazını çıkarmayı erkenden öğrendim. İki ya da üç kezden sonra öğrendim diz çökmemeyi, umut etmemeyi, ateşlerimi yeraltına yerleştirmeyi mükemmel ve korkunç olan bebeklerin dışında hiçbir şeyin olmadığı yere. ölmeleri fısıldanmış ya da ölmeye bırakılmış olan. Şimdi birçok sözcük yazdım, ve birçok aşkın kaçmasına izin verdim, fazlasıyla ve her zaman ne isem hepsiydim- ben aşırılığın, isteğin ve açgözlülüğün kadını, çabayı yararsız bulurum. Aynaya bakmaz mıyım bu günlerde, ve gözlerinin önünden geçen sarhoş fareyi görmez miyim? Ölümün yüzüne bakmaktansa ölmeyi seçmeye ileri derecede özlem duymaz mıyım? Bir kez daha diz çökerim, merhamet gelirse diye tam zamanında. Anne Sexton Çeviri: Dilek Değerli

Meleklerle Arkadaşlık Etmek

Bir kadın olmaktan bıktım, bıktım kaşıklardan ve postadan, bıktım ağzımdan ve göğüslerimden bıktım kozmetiklerden ve ipeklilerden. Hâlâ masamda oturan adamlar vardı, sunduğum çanağın etrafını çevrelemiş. Çanak doluydu mor üzümlerle ve kokusundan dolayı sinekler üşüştü ve babam bile geldi beyaz kemiğiyle. ama cinsiyetle ilgili şeylerden bıktım. Geçen gece bir düş gördüm ve ona dedim ki… “Sen cevapsın. Sen kocamdan ve babamdan çok yaşayacaksın.” Zincirlerden yapılmış bir kent vardı o düşte Jan d’Arc’un ölüme erkek giysileriyle götürüldüğü ve meleklerin doğasının anlaşılmaz olduğu yerde, ikisinden hiçbiri aynı cinsten yaratılmamıştı, birisi bir burunla, birisi elinde bir kulakla, birisi bir yıldız çiğnedi ve yörüngesini kayıt etti, her biri kendine boyun eğen bir şiir gibi, Tanrı’nın işlevlerini yerine getirdi, bir insandan farklı olarak. “Sen cevapsın,” dedim ve girdim, uzanarak kentin kapılarının üstüne. Sonra gevşetildi etrafımdaki zincirler ve yitirdim bil...

Gece Kelebeği Mezarlığı

Özlem, kokuya deniz, göle dönüşür, gece kelebekleri mezarlığı yatar güneşin arka bahçesinde. Onca akrep akın ederken bulut çağlayan kalbine, cesetler akar kan revan gözbebeklerinin bıçağından. Kabuklarını sıyırmadan önce suskun rüzgârın kollarında giyinir ay ışığı kefenini. Bir ateş yakar yapraklarından ziftli yaranın kanını içer gibi içer gecenin özsuyunu onu öldüreceğini bile bile içer azgın geceyi. İpleri kesik artık uçurtmaların insan yiyen otlar çıkar göldeki sandalından. Ruhu rüzgârın ıslığında bir ney kalbi ise soluk bir kan-taşı olur. Balıklar uyanır kırmızıyla çanların yorulduğu dağdaki mezarında. Ağaçlar bir çingene ateşi yakar ruhunun lacivert şarkısında. Boğanın sırtındaki Kızılderili özlem ateşini içe içe geçer kırmızının yangınından. Dilek Değerli

Düş Beyazı

Kırıldı aşk kabuğu göz taşında, uzun bir gece batımı ortadan ayırdı kül renkli aşkın saçlarını. Hüzünlü bir bakış kadar lacivert hareli düşen kan taşları. Sır odası açıldı, döküldü incileri kuşkunun dizildiler gerçek ipine siyahı kanatıp verdim hayata, boynumda yaşıyor yasemin, serseri bir meleğin tüyden dudakları gibi. Dilek Değerli Gece Kelebeği

Göksefası

Bir bulutluk ömrümde başına buyruk bir dal oldum kendi ateşinde büyüyüp yandıkça sürgün veren. Bir kuğu bulutun içinde ıslanıp bir ters bir düz yazdım. Saatsiz, mevsimsiz gözü kara bir durgunlukta yazdıklarımı ağladı örümcek. Akşamın kenarına oturdum sırtımda karınca yorgunluğu, ışık serpintileri dinerken salyangoz yalıyordu gecenin yağmur şölenini. Güzel bir koku geliyor demlendi mi yoksa hayat? Özsuyum sürüyor saplarıma açtığım göksefası. Dilek Değerli -Yorgun Ruhlar Korosu-