Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ibrahim tenekeci etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şairler mutsuz insanlardır. Mutlu insanlar şiir yazamaz.

Şimdi ben öksüz bir kitabeyim bir mezarın başında bana çarpıp geçiyor günün kambur kuşları Uğulduyor kalbim, nasıl da uğulduyor, sanki arı kovanı  ** Bir merhaba gönder bana, suratıma kan gelsin Çıkmak için bu kırılgan yokuşu ** Çocuklar yarı yolda bırakır bizi Tanrım Kendine gel diyorsun, gelsem olmaz mı sana ** Bir serüven ki Bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri Ve terk etti bizi huzur denen sevgili Kalakaldık şaşkınlığın avuçlarında Billur bir kuş gibi. ... İçimden dedim, gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu Beraber yürüyelim olur mu  ** Güzeldim galiba, bunu nasıl söylesem Eline sağlık Tanrım, Leyla çok güzel olmuş Tanrım eline sağlık dünya da güzel olmuş Keşke biraz ölmesem... ** ıskalıyor beni annemin duaları ** kırlar ki dünyanın en güzel elbisesi dinle, mırıldanıyor dünya: kurulu bir düzenim var bu kıyamet neyin nesi ** elimdeki gülü kaldırıp mezarlıkta sağlığınıza dedim, hepinizin sağlığına ** yavru bir kuşun daha ilk denemesinde tutunmaya çalışması gibi göğe ** ve s...

Terden Bembeyaz

iki kere yoruldum, ateşe atılırken bir ismailin gözünü bağlarken bir de, ey kimsenin istemediği dedim, seni bana versinler ödül olarak bir kuş olup uzağında durayım bakayım içine uykumu açıp kuzular çiğdemler ıhlamurgiller ve güzel havalar, bu değil elbet. bir şey geldi bize, bereketi olmayan ekmeksiz yenilen yemekler gibi şu sıkıntı, ne kadar düşkün bana titriyor üstüme bile annemden en dar vakitleri esirgemiyor bozulmuş planları görülmüş hesapları ne olmak isterim, manzara olmak bakanlar bakınca titresin diye hepsi bu. ne çabuk bozuldu ekmek almaya giden paçamı sıvadım ısırmasın diye su. dünlerin biriktiği bu yongalıkta seni de severim yolumun üstündeysen kar olur yağarım terden bembeyaz nedensiz sevinçler alırım sana görsem de bakmam, aşk gibi kurnaz gün bitti ve şaşırdık, bir kez daha kaldırıp baktık, birer birer evlerin ve dağların denizlerin altına. seni yoksulken gördüm, daha güzeldin gel ey mahcubiyet, saklan arkama. İbrahim Tenekeci

Gündüz Ağacı

Seni sevmeye dağlardan başlıyorum Kalbine yenilmek diyorlar buna. Yürürsem yakındır, bakarsam uzak Derinleşiyor birden, evet, yaşamak. Ahmet Murat der, meyvenin hayatı Dalların ucunda bir tutam heves- İnsandan insana geçiyor ömrüm Mezar yeri aldım dünyadan bugün. İbrahim Tenekeci

Siper Sanatı

Alışmak geliyor, çıkmıştır yola Bıkmadan ölmek yok, insanlarından. Geçmiş aradan şu kadar zaman Burada hayat var mıdır, vardır Hiç kimse olmasa da. Üzülürüm diye gitmediğin yer Doğduğun sokak, büyüdüğün ev- Göç alan şehirler gibi gözlerin Yeşil bir harmandan dönersin her gün Hep aynı sevinçle, pek bilmediğin. Güneşi ezanla alıp bırakan Senin tertemiz dilin ve dinin Geçerken içinden dağ köylerinin Dünya durdukça dönecek olan Görürsün orada kalplerden derin Şiirler yazıyorsun şimdi sadece Kendinden habersiz akan ırmaklar. Diyelim hayat, nasılsın edebiyat? Güzeller ortadan yürüyüp gider Dokunamazsın ona, merhaba keder. İnsan insana anlatamaz derdini Denedin, olmadı, değil mi? İbrahim Tenekeci

Neyi ararsanız onu bulursunuz. Burada ironi arayan ironi, hüzün arayan hüzün bulur.

Şair olduğunuza sizi inandıran neydi? Şair olduğuma beni inandıran, Mustafa Kutlu'nun mektubu oldu. Yanılmıyorsam 1993 yılıydı, Dergah dergisine şiir göndermiştim. Cevap olarak, Mustafa Kutlu imzalı bir mektup geldi. "Bir şair hassasiyeti taşıdığımı" söylüyordu. Çalışır ve ısrar edersem, bu iş olacaktı. Mustafa Kutlu böyle diyordu. O mektuptan sonra, gece yarılarına kadar, her gün saatlerce şiir çalıştım. Üç Köpük'teki şiirleri yazmak için masaya oturduğumda 62 kiloydum ve vücut geliştirme çalışıyordum. Üç Köpük'teki 27 şiiri bitirip masadan kalktığımda, daha doğrusu kalkamayıp kaldırıldığımda, 48 kiloya düşmüştüm. Yine de her zaman şunu söylüyorum: Şiir beni hiç üzmedi. Peki, neden şiir yazmaya ihtiyaç duydunuz? "İhtiyaç" kelimesi şiiri tam olarak karşılamıyor. Tuvalete gitmek veya su içmek, bir ihtiyaçtan dolayıdır. Buna, ihtiyaç gidermek deriz. Üstümüze kıyafet, ayağımıza ayakkabı almak da öyledir. Fakat şiir, bambaşka bir şeydir.  Onun ihtiyaçl...

Üzülmek İçin Gerekli Malzemeler

Yaratılmışım demek sudan ve bahaneden Ama kurumuyor bir türlü günlerin ıslattığı Bu değil sadece beni derinden üzen Bulanıyor gökyüzü taş atınca bir kuşa Bir mümin gibi kapanmış dünya Kendi aşkının ayaklarına Ben de şayet aşkıma bir ırmaktan yağacaksam Bu ırmağı yağdırandan razı olsun mu Allah Söyleyin yağmura beni görmeye gelsin Üstüme yağsın ve anlasın ki Kusursuz olmak yakışmıyor insana. Sessiz olmalıyız bir bıçak gibi Çünkü biz buradan gidince gitmiş olmayız Bir şeyler bırakırız belki bir kırık nesne Evden çıkarken aynaya bakamayanlar utançtan Güneşe bakar gibi bakarlar ona Bir yaprağı kim çizer ağaçtan daha iyi İşte gök, bu mavi kumaştan dik ikimize bir elbise İşte aşk, yüz vermeyen her tebessüme Oysa bizim gibi değil onlar Gidenler gidiyor gidenler gidiyor gidenler… Mevsimleri kapatıp giden kuşlar gibi Gidenler gidiyor gidenler gidiyor gidenler… Oysa biz öyle değiliz Benim hüzne yetecek malzemem var Giderken bırakırım belirsiz bir nesne, yani gitmiş ...

Bensiz Gittiğin Yerler

Kuşlar uçmuyor arkadaşlardan Konulan şeyler gibi, suya, akşamdan, Baktım elime, herkes birikmiş- Demek ki kendini seçemez insan Akşamın annesi vardır babası Belki de incecik arkadaşları, Ölürsen o vakit, nasılsın olur Ey kalbim, anladın mı? Herkesin adını biliyor taşlar İmtiyaz diyorum ben buna kuşlar, Yol geçmez, konuşmazsak, hatırlatılır; Burası dünyadır, dır, dır. Ağzımı arıyor kırk yıldır hayat; Dokuz ekim pazar, ekmeğin gürültüsü- Günlerin gözüne baktım da baktım, Ölümün ev hali, son gecenin örtüsü... Yağmurda koşan bir çocuk olsam Vedalaşır gibi bildikleriyle. Kendinden mahrum kalır mı insan? Kalsam. Duralım burada, güzel esiyor! İbrahim Tenekeci

bir buğdayın içini dökmesi

Yaşadığımız devirde, bir insanın dürüst ve ahlâklı kalarak mutlu olması neredeyse imkânsız. Sorumluluk sahibi bir insanın rahatsızlığı gibi bir şey bu... Zengin ile fakir arasındaki uçurum her geçen gün açılırken, ahlakî çürüme tehdit boyutlarını bile aşmışken, bölücü terör dolayısıyla güzel vatanımız tehlike altındayken, İslam dünyasında şunlar ve şunlar olurken; mutluluğu ancak "durgun su" olarak ifade edebiliriz. Bu şartlar altında mutlu olan biri varsa, onun bizden olmadığını düşünüyorum. Evet, mutsuzluğumu, tedirginliğimi, çaresizliğimi, olan biten karşısındaki şaşkınlığımı, öfkemi şiire döküyorum. Fakat bu, ağlayıp sızlayarak değil de, bir buğdayın içini dökmesi şeklinde oluyor. Ayrıca mutlu insanların şiir yazamayacağına inananlardanım. ... Şiirin nasip işi olduğunu düşünüyorum. Hesabı temiz olanın yüzü ak olur. Mehmet Akif'ten Ziya Osman'a, Ahmet Muhip'ten Behçet Necatigil'e, İsmet Özel'den Süleyman Çobanoğlu'na kadar iyi şairlerin yüzle...

Barut Hakkı

Şaşkınlığımı gizleyecek bir yer bulamadım! şiirden başka... Rabbim ne der? Camiden eve dönerkenki ferahlık... Sadece müminlerin bildiği... Şiir böyle bir şey mi? Ne güzel dökmek şiirle içini? Aynaya bakarken okunacak o dua... Güzel yarattın beni ahlâkımı da... Güzel kıl namaz gibi... Canımı yakıyor dünyanın güzelliği... Yetmiyor ömür o büyük şiire... Rabbim ne olursun... Sözümü kesme!... İbrahim Tenekeci

Kapalı Mekân

Ne kadar güzeldi, kirazların Türkçesi Ekmek ören kadınlar, bahçenin sesi- Giderken görürdük kimi kızları Ellerinde baharın şaşkın dalları! Bir gül düşün, gönülsüz açan Olan her şeyi solduran zaman; Çocuklardan önce yatan babalar Gelmiş ve kalmış o yorgunluklar... Artık durmadan kırk yaşındayım Cebimden çıkmıyor dünyanın eli, Nereye dokunsam eskiyor hemen Günler günleri örtmüyor şimdi. Kimsenin gücüne gitmesin diye Ezberledim yolları, sulardan önce- Bir kusur aradım, yalnızlığıma; Ağaçlar gövdesinden tanınır, baba. Böyle tanıdım o şairleri Gündüzün uzaması, boyuma kadar- Çınlasın adım, sözün kulaklarında Ziyan olmasın güzel havalar. Üzerinde göz var diyorlar bana. İbrahim Tenekeci

Yıkım Kararı

Şu sıralar çiğnenmiş bir vasiyet gibi üzgünüm. Anladım ki, adına dünya denilen şey, bana göre değil. Bütün ışıkları yanıyor üzüntümün Gitmek istemezken gittiğim o yer Güneşin yok saydığı çelimsiz günler, Bir anlık öfkeye verdiler beni; Dünya zemin kat, yüksek kader… İbrahim Tenekeci

Düş ve Dua

yağmura, nisana ve yaşıma aldanıp uçurumları kıyı sanarak ve dağlar erişilmeyince acı verir sözünü unutarak kaf dağına gitmek istedim ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara bir derviş olup yürüdüm uzaklara yanıldı denektaşım geriye döndüm Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp ipeksi bir sessizliğe büründüm: bir hayat,mahçup ve duru Tanrım, gülleri ve sessiz harfleri koru. İbrahim Tenekeci

Kar Yağarken Pencere

dilinin ucunda ne varsa insanın işte ben ona inandım. yavru bir kuşun daha ilk denemesinde tutunmaya çalışması gibi göğe ne bulduysam abandım ve uça uça karasular indi kanatlarıma oysa bütün insanlar eşittir direksiyon başında ama biri var ki şimdi yok aramızda huzur yazıp da bulamayan tanpınar inleyip duruyor narmanlı handa dünya tuhaf değil mi kızarmış ekmeğe tereyağ sürer gibi çocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için. bir istek ki dövüp duruyor bizi oynaşıp duruyor bizi oynaşıp duruyoruz kapkaranlık sularda kirletmek için o bembeyaz gömleği dizlerinden vurulmuş bir adam ki o benim ne kadar benziyorum emekleyen çocuğa bir anda yıkılıyor cana yakın ne varsa yemeğin etini seçmek gibi mesela. dünyanın soluğudur kar yağarken pencere silinen bir vazoya tozun konması gibi ey dokunma duygusu sensin bu bahçenin sahibi. kar tutmuyor artık şehirleri nedense sesini teybe çekip sonra da beğenmeyen her kimse; ona benzetiyorum ben, bu tuhaf ilişkiyi. ki insan mütercim...

Bir Ki Deneme

zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi. pır pır diye ses çıkardı yürürken yüreğimden denizleri sulardım tozmasın diye deniz sporu çok severdim çiçeğe yem vermeyi kuşlara binerdim ve kaçardım basından bak buraya yazıyorum diye milyar kelimeyi ziyan eden de bendim hem de hiç sıkılmadan. güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem: eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş keşke biraz ölmesem. İbrahim Tenekeci

Önce Özetler

Seni sayıyorum, işte ellerim! Ey ima edenler, iman ediniz! Bütün rekorların kırdığı kalbim, Günlerin dün olduğu yerdeyiz. Denizin suyuna giden gemiler, Uzunları yakmış geliyor kader. Yoktan yonga kopmuyor demek Kağıt üstünde kalan o şeyler… Çayımdan çıkan uzun boylu misafir; Bir çiçeğin açarkenki üslubu, Ceylanların dünyaya dokunuşu Demeden daha, bitmeden şiir; Başka neler anlatır? Geceye geçen adamların içine Günleri, güneşleri yürüten hatır Aşk ile biliyorum seni ben; Çocuklar daha eski acıkır. Canının peşinden koşan insanlar Zincir çok kısa, yaşamak kadar. Gülleri güldüren hatır olmasa Bir ırmak niye akar? Kızım sana aldığım o oyuncak Uzaklardaki birçok fakirin Dalından düşen yaprak, Ne güzelmiş, gözlerin! İbrahim Tenekeci

Kırkı Çıkmamış Sevdamıza Şiir

paylaşılan mutluluğu severim engin denizler kadar güzeldir o I bana ait olmayan cesetleriyaktım bütün gece küllerini savurdum dans ettim ay kaydı yıldızlar gülüştü pervasızca ve saçlarımdan bir demet düştü suya aldım öptüm gözbebeklerinden cazibesini yitirmiş bir kadındın sen seni ben güzel yaptım II davudi bir sesim vardı sonra kayboldu yıldızların üzerine çığ düştü ve ellerim damıttı ellerini-utandın-demek ki biliyorsun ah,tarihsiz duyguların ilk resmini bulutlara çizilen gözlerine çiy düşmüştü üşümüştün aldım ısıttım seni III ben uzaktan severim seni de öyle sevdim bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza kuş kanadı bir tutam bıraktık korkularımızı uçtuk gittik İbrahim Tenekeci

gelmeyin,burası derin!

kar yağarken serçeleri seyrettim çocuklarım geldi birden aklıma sabırsızlanıyorlar büyümek için gelmeyin,burası derin! İbrahim Tenekeci

Susma Durağında İnecek Var!..

Susma Durağında İnecek Var!.. Madem şu çiğdemin bir fikri; şu serçenin özel eşyası; şu taşın yarına kalma kaygısı yok, bunların hiçbiri bende de olmasın... Diye çok düşündüm. Hatta kendimce birtakım kararlar bile aldım. Ama olmuyor. Bir yandan yazdıklarım vasıtasıyla fikir beyan ediyor, bir yandan olmadık şeylerin koleksiyonunu yapıyor, bir yandan da yarına daha fazla kalabilmek için tüm gücümle şiire abanıyorum. Özlediğim veya heves ettiğim dünya ile içinde bulunduğum dünya arasında, kabul etmek gerekir ki, dünya kadar fark var. Doğrudur, bir otun bile iddiası vardır. Fakat bunu asla dile getirmez. Doğrudur, havaya attığımız taş bile tekrara düşmez. Bir kar tanesi bile kendini tekrar etmez. Ama biz ederiz. Çocukluğumun sokağında, küçükler suyun, yetişkinler ekmeğin, büyükler de ölümün sözünden hiç çıkmazdı. Bir de 'ciddiyet'in sözü tutulurdu. Çocukluğumun sokağında, insan olmanın ilk şartı, temiz olmaktı. Temiz olmayan, bozuk demekti. Evi dağıtıp kirletti...

Kalbime sığmaz oldun

Sende kendime ait birşeyler buluyorum. Bir resim, gizemli bir gülüş, naz, kapris, güzellik. Hayır, bunlar sen değilsin. Sen bu değilsin. Farklı birşey. Biblolar, kitaplar, kartpostallar, şiir defterin. Hayır, bunlar da değil. Evet sende kendime ait birşey buluyorum. Şu çılgın fikirlerin, ya da umarsız davranışların. Yapılmaması gereken şeyleri yapman, yolda sigara içmen mesela. Ne bileyim, renkler eklemek istemen kırlangıcın kanadına, her akşam balkonunda dudak payı bırakılmış hüznü yudumlaman. Bazen de yüzünde bir karış melalle görmem seni. İşte bunlar sensin. Bitmez tükenmez hayallerin, merakın, hobilerin, yakınmaların, aşıkların ve her seferinde sana yenilen gözlerim. Konu-komşu, dedikodu kimin umurunda. İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin. Yine de seviyorum seni, aklının eremeyeceği kadar. Kalbime sığmaz oldun. İbrahim Tenekeci/ Üzgünlük

Mırıldanmalar

içimden dedim beraber yürüyelim olur mu varsın gemilerimizi taşıyamasın sular varsın yarı yolda uyuya kalsın bize gönderilen bahar. içimden dedim beraber yürüyelim olur mu varsın gölgemiz olsun hüzün dilediği gibiuzatsın canevimize ayaklarını varsın annemiz olsun tütün hayat daha sert vursun yumruklarını. içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi nedir yalnız bize yakışan bu serüven. bu serüven ki bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri ve terketti bizi huzur denen sevgili kalakaldık şaşkınlığın avuçlarında billur bir kuş gibi. içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu beraber yürüyelim olur mu. İbrahim TENEKECİ