inadı tuttu, astı suratını yüzü büyük ormana dönük gitti çitlerin dibine oturdu hayat oralı olmadım gölgeye çektim ben de masamı kıyısına iliştim, eski çalılıklara baktım o sırada çaldı telefon yerli malı haftası’nda şiir okuyan çocuk anlattı durdu söylemedim ona yüzünü unuttuğumu sesin mandalina kokuyor da demedim dedim ki kirlenmiş bir yakayla dolaşma ortalıkta sonra ağzı kırık şişelerden esanslı gazozlar içtim göğüs cebi mendilli ceketler giydim daha birçok şey işte, çekirdek yerken çıkardığım sesler falan düğmelerimi çapraz iliklediğim günler birden babam öldü gitti biraz daha öteye oturdu hayat ben de bir şeyler yaptım masamı topladım boncuklu suyla yıkadım telvesi kurumuş fincanı döküp durdum dalgınlığıma avcumda bulduğum çayı başka bir şey, ölüm belki de sarıyordu beni yavaş yavaş geriye daha da öteye gidecekti, bana bak dedim hayata yukarı çıkan merdiven iniyor aşağıya da Nuri Demirci
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"