Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sait MADEN etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

GÜNEŞ TAŞI

billûr bir söğüt, bir su kavağı, yelin büktüğü yüksek bir fıskiye, iyi dikilmiş bir ağaç, ama oynayan, çukurlaşan bir ırmağın ilerleyişi, uzanan, gerileyen, çevrilen ve yetişen boyuna: usul bir gidişi yıldızın ya da evinçsiz ilkyazın, göz kapakları kapanmış su öngörülerle kaynaşan bütün gece, hep birlikte çalkalanan var oluş, dalga dalga örtünceye dek her şeyi, alacakaranlıksız, yeşil egemenlik, göz kamaştırmasınca kanatların geniş göğe açıldıklarında, gelecek günlerin çalılıkları arasında bir ilerleyiş ve uğursuz patlayışı felaketin tıpkı kuş gibi taşlaştıran ormanı ötüşüyle ve nerdeyse gelecek mutluluklar arasında. yok olan dalların, kuşlarca, gagalanan ışık saatleri şimdiden, parmaklar arasından kaçıp giden yoralar, bir var oluş beklenmedik bir şarkı gibi, şakıyan yel gibi yangında, asılı tutan bir bakış dünyayı dağlarıyla denizleriyle, bir akikten süzülen ışığın cismi, ışığın bacakları, ışığın karnı, koylar, güneşsel kaya, renkli cismi bulutun, sıçrayan hızlı günün rengi saat parıl...

İştar'a Yakarı

Yalvarırım sana tanrıçalar tanrıçası, İstar, ölümlüler ecesi, kılavuzu insanların! En ulusun sen, güçlüsün, yücedir adın. Ey yerlerin, göklerin ışığı işit iniltilerimi! Gör nasıl çırpınıyorum Kötü rüzgârda kalmış bir deniz gibi. Yardımıma gel, uzaklaştır benden kötülüğümü isteyenleri. Babil - M.Ö. 2000

Yolculuk

                              Maxime Du Camp’a I Kendini resimlere, haritalara vermiş Çocuğa evren doyma bilmezliği kadardır. Lamba ışıklarında, ah! Yeryüzü ne geniş! Anılarında gözünde yeryüzü nasıl dardır! Açılırız bir sabah, beynimiz alev dolu, Kabarıp hınçlar, acı isteklerle ruhumuz, Yola düşeriz, uyup çalkantılara, sonlu Denizlerde sallanır duru sonsuzluğumuz: Kimi, rezil bir yurttan kaçtığına sevinir; Kimi, doğduğu yerden iğrenmiştir, kimiyse, Bir kadının gözünde boğulmuş müneccimdir, Bir kadın, ürküten kokusuyla zalim sirse*. Hayvana dönmeyelim diye esrikleşirler Havadan, aydınlıktan, yanan gökyüzünden; Güneşler pişirirken onları, ayaz dişler, Silinir gider öpüş izleri yüzlerinden. Ama gerçek yolcular gitmek için giderler; Yürekleri balonlar gibidir, hafifçecik, Ve, niçin olduğunu bilmeden, derler, Yazgıları önünde boyunları hep eğik. Bulut biçimindedir onların istekleri, Ve d...

İnsan (1916)

O bütün günahları bağışlayan, o dünyayı kutsallaştıran güneş avucunu başıma koydu. Bütün rahibelerin en dindarı gece de örtüsünü omuzlarıma  koydu. Öpüyorum sevdamın bin sayfalı İncilini. Acı ve çın çın öten dualar ettim aşka, ruhum bir başka gelişi beklerken, duyuyorum yeryüzü senin «Esenlikle git şimdi!»*ni ben. Gemisinde gecenin ben yeni Nuh bekliyorum aba dalgalan arasmda gelsinler, gelsinler de beni götürsünler diye, bölsünler diye tan kılıçlarıyla yeryüzü düğümünü ikiye. Geliyor tan. İşte! Büsbütün açıla yayıla. Her yere ışıkları girmiş de tırmalıyorlar her yeri. * ihtiyar Yahudi Simeon’un tapmakta çocuk İsa’yı gördükten sonra sevinerek söylediği sözler. (Luka İncili, n , 25). Ötüyor büklümleri ve günler yavaşça kayıyor içlerine çalkanıp duran bağa kabuklarıyla. Güneş çağırıyor yine ateşten voyvodalarını. Trampet çalıyor tan ileri, yeryüzü çamurunun üzerine! Güneş unutma sakın hiç yoktan çığırtkanın olduğumu. MAYAKOVSKİ’...

Lethe

Göğsüme gel, sen acıma bilmez, sağır can, Tapılası kaplan, aldırışsız ifrit, gel; Gönül ister ki titrek ellerim şu tel tel, Derin yelenin içine dalsın bir zaman; Senin rayihanla dolu eteklerine Acılı başım gömülüp kalsın isterim, Yok olup giden sevgimin koklasam derim Tatlı küf kokusunu derinden derine. Ölümden daha tatlı bir uykuya varsam ! Uyuyuversem ! benim neyime yaşamak Yüreğim titremeden, bakır gibi parlak, Pürüzsüz tenini öpüşlerimle sarsam. Dingin hıçkırıklarımı boğup yutacak Tek yer senin kucağının uçurumudur ; Ağzında hep o yaman unutuş durur Ve öpüşlerinden Lete boşanır ancak. Yazgıma, ki bütün zevkim oldu şimdiden, Boyun eğeceğim sonuna dek saygılı; Uysal kurban, işlenmemiş suçtan yargılı, İşkencesi coşkusuyla daha artan ben, Kurtulurum elbet çektiğim bu azaptan, Nepentes*ler, baldıranlar emerek bütün O güzelim uçlarından dimdik göğsünün, Ki altında yürek olmadı hiçbir zaman. Charles Pier Baudelaire Çeviren: Sait Maden Lethe Yırtıcı ve sa...

Ölü Çocuklara Ninni

Ah, bulur mu yeni bir kucak sizden yerde kalan oyuncak, gömleğiniz üşümez mi, loş köşelerde sessiz, içi boş n'eyler, ah çocuklar, yalınız topunuzla ayakkabınız, ya cebinizde kalan şeyler, az bir sicim, kırık bir şeker, saçınızdan kayan kurdele sizi en son okşayan ele? Bunlar işte benim tek varım, hergün alır alır okşarım, öperim göğüs geçirerek, yanağıma sürerim tek tek; ah çocuklar, hayıflanmayın, kendinizi yanımda sayın... Saçlarını bir güzel ördüm bozduğunuz bebeklerin tüm, diktim özenle mini mini yırtık ya da söküklerini; iç çekmeyin çocuklar, susun, hepsi derin derin uyusun... Boyadım sizin yerinize yüzlerce kuş defterinize, sizin sesinizle şakırlar, aynı gülüş onlarda da var, yüzleri hep sizin yüzünüz, ses etmeyin, ürkütürsünüz... Onardım inceden inceye trenleri işleyinceye vapurları yüzünceye dek, arkalarından üfleyerek; ah çocuklar, üflemeyin siz, birdenbire kabarır deniz. Çemberiniz koşuyor yine boş arsada kendi kendine, ...

Gökten ve Denizden Daha Güzelsin

insan sevdi mi gitmeli ayrıl karından ayrıl çocuğundan ayrıl dostlarından kadın erkek sevdiğinden ayrıl sevgilinden ayrıl insan sevdi mi gitmeli yeryüzü kadın erkek zencilerle dolu kadınlar erkekler erkekler kadınlar güzel mağazalara bak bu araba bu erkek bu kadın bu araba ve bütün güzel mallar hava da var yel de dağlar su gök toprak çocuklar hayvanlar bitkiler ve taşkömürü öğren satmayı almayı bir daha satmayı al ve boyuna al ver insan sevdi mi bilmeli yemeyi içmeyi şarkı söylemeyi koşmayı ıslık çalmayı çalışmayı da öğrenmeli insan sevdi mi gitmeli ağlama gülerken memeler arasında barınma soluk al yürü al başını git güzelce yıkandım ve bakıyorum ağzı görüyorum bildiğim eli bacağı gözü güzelce yıkandım ve bakıyorum orada hep yeryüzü bütün şaşırtıcı şeylerle dolu yaşama eczaneden çıkıyorum yeni tartıldım daha 80 kilo çekiyorum seni seviyorum. Blaise Cendrars Çeviri: Sait Maden

Şiirin Dip Sularında

1 Yeni bir dize'yi pencereden uzatıp, güneşe doğru tuttunuz mu akşam üzeri, hava esintiliyse eğer, pır pır ettiğini görürsünüz ışıltılar saçarak yer yer. Kimi kez elinizden kaçtığı da olur; tepe, göl, koru, tarlalar, karşı dağlar derken bulutlara karışır gider. Boş kalır şiirdeki yeri. Artık dilinizde bir soru : Nerde benim düş kelebeğim, ışıktan kuşum? Neydi zoru? Yokluğunu gidermek için ararsınız yeni bir şeyler. Zaman geçer. Bilinmedik bir yerde, umulmadık bir gün Üstünüze bir ışık düşer, aydınlanır çevreniz bütün: yüz güneşin hep birden at sürdüğü aynaya döner deniz. Bir de bakarsınız gökten aşağı bin kollu bir avize : sayısız billuruyla parıltılar saçan o yitik dize! Der gibidir size: Her zaman bu şiirin bir yerindeyiz! 2 Kendi yolumu bulurum, düşünme beni; her sözcüğün arasından, ağaç, kor, sülün, serçe... kolayca geçerim, serin, mor, yeni.. ne gelirse aklına ... Bak, diken'in, gül’ün bütün dönemeçlerinde ayak izim var. Yolda bulduğum her şeyin tadı...

Artık Kimse Yok

Artık kimse yok, hayır, ne ses, ne ağız, ne gözler, ne eller, ne de ayaklar: herkes gitti, duru gün bir çember gibi koşuyor, çıplak bir metaldir soğuk hava. Evet metal su ve hava, ne sarı çiçek öbeği salkımında öyle sık, onun o yapışkan kokusu bir de, eşsiz kalıtı bu toprağın. Nerde gerçek? Anahtar şaşkındırdır bir kapılar ordusu içinde arasında başkalarının bulamadan kilidini bir türlü. Artık işte bunun için yok yitirileceği yer anahtarın gerçeğin ya da yalanın Burada ne sokak var; ne kimsenin kapısı, yalnız kum açılıyor titreye titreye. Ve bütün deniz açılıyor; bütün sessizlik sarı çiçekleriyle boşluk toprağın kör kokusu açılıyor ve hiçbir yol olmadığından kimse gelmeyecek bir çanın çalınışı gibi çınlayan yalnızlıktan aşka. Pablo Neruda Kara Ada Şiirleri / Çev: Sait Maden

Düşman

Üç beş yerine parlak güneşler vuran Karanlık bir fırtına oldu gençliğim; Bitik bahçemde yıldırımla yağmurdan Tek tük pembe yemiştir bütün derdiğim. Vardım düşüncelerin güzüne demek, Suyun yer yer mezarlar gibi oyduğu Sele gitmiş toprakta düzlemem gerek Kürekler, tırmıklarla her bir oyuğu. Gelişir mi bilinmez bir güç bulurda Düşündüğün o yeni çiçekler burada, Kumsal gibi yıkanmış yerde kim bilir? -Ey acı! Ey acı! Varlığı yer zaman, Yitirdiğimiz kanla büyür, serpilir Bağrımızı kemiren o sinsi düşman! Charles Baudelaire Çeviri : Sait Maden Düşman Gençliğim bir karanlık fırtına oldu, Birkaç yerinde parlak güneşler açan; Öyle harap çıktım ki bu fırtınadan, Bahçemde kızarmış tek tük meyve kaldı. İşte fikirlerin güzüne ulaştım, Suyun mezarlar gibi çukur açtığı sel basmış toprakları durmayıp gayrı, Kürekler, tırmıklarla onarman lazım. Boyatacak mı ki sırrî gıdayı bulup hayal ettiğin yeni çiçekler acap Bir kumsal gibi yıkanmış bu topraklardan -Ey acı! ey a...

Biten Yaza Şarkı

Eğ yüzün şu gölgeye. Konuşma. Geniş bir çarşaf gibi yay sessizliği öyle düz, beyaz üzerine bu dingin, çıplak ölünün. Konuşma. Saç sözlerini eski, silik sikkeler gibi toprağa. Yanımızda yazın çıplak ölüsü bir dağdan öbür dağa. Ey üzünç! Yanımızda göz göz unutmabeni Çiçekleri... Dokunma. Dokunma. Öldü nicedir canınla beslediğin yaz ve dindi su. Parça parça akıyor güneş. Akıyor yüzün elimden. Eğil. Kulak ver ağır ağır buruşmasına bir yüreğin. Yoo hayır. Değil hiç kimse. Yanımızda yüzükoyun yaz. Kal biraz. Üzerime ger sessizliği bir serin çarşaf gibi. Sınırsız. Beyaz. Öldü yaz. Akıyoruz kuşla, yaprakla dalgın gecesine bir uçurumun. Sait MADEN