Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haşim Hüsrevşahi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Füruğ Ferruhzad'dan babasına mektup: Mezarında yatan biri gibi yalnızım

Çarşamba, 2 Ocak 1957 Sayın babacığım, umarım iyisinizdir. Muhakkak size uzun bir süredir mektup yazamadığım için incinmiş ve sizi sevmediğimi düşünmüşsünüzdür, ama bu doğru değil. Ben hep size mektup yazıp, sizinle dertleşmek istiyordum. Ama ne zaman mektup yazmağa niyetlensem, kendi kendime soruyorum ne yazayım, sizinle benim aramda oluşan bu arayı ne ile kapatabilirim diye. Ben iyiyim, sağlığım yerinde, siz nasılsınız, ne yapıyorsunuz diye yazmayı sevmiyordum. Tüm yaşamımı, duygularımı, acılarımı ve mutsuzluklarımı size yazmak istiyordum, yazamıyordum ve hâlâ da yazamıyorum, bizim düşünce yapılarımızın temelleri, tüm koşulları ile farklı olan iki değişik zaman ve toplumda olduğundan, nasıl aramızda uyuşup anlaşma havası yaratabiliriz ki? Söyleyeceklerimin hepsini söyleyecek olsam, bir kitap yazmam gerekir ve sözlerimin sizi üzeceğinden korkuyorum , size hoş gelmemesinden. Ancak, bu sözler içimde durduğu sürece ben de memnun ve rahat olmayacağım. Ve sizi gördüğümde kendim olmak isti...

Uyanacağım Senden

ben önce senin mavi kaşlarını sevdim tül perde salınırken sise sonra dilinin ucundaki unutkanlığı hani bir dörtyol vardı ya tef güler şifa istemem derdi sonra şakayıklar ektin avuçlarımıza tek tek susam serptin avuçlarımıza kuşları çağırdın ben deliliğe vurdum senin dişlerinde güneş bir şarkılarından doğdu o kalabalık caddede bir yan dönerken boynundan… ben önce senin mavi sözcüklerini sevdim sonra gözyaşlarımı emerken çırpınan göğsünü hani on dört yaşında bir ekmek asfalta devrildi ya sonra masal gibi kaldın hep gözlerimi ovuşturup uyanacağım senden diyorum olmuyor! Haşim Hüsrevşahi Kaynak:  sardunyalar.com/

Ev Karadır

(Bu film 1963 yılında Oberhausen Film Festivali, Belgesel dalında en büyük ödülü kazanmıştır. Metin yazarlığını, montaj ve yönetmenliğini üstlenen Furuğ Ferruhzad, yapımcı İbrahim Golestan’ın yardımcılığını da üstlenmiştir. Furuğ’un ölümünden sonraki festivalde, festival Furuğ’un adıyla onurlandırılmıştır. Film boyunca arka plandaki şiir okuyan Furuğ Ferruhzad'dır) Kara tahtaya yazı: Ev Karadır Bir erkek Sesi (İbrahim Golestan): “Dünyada çirkinlik az değildir. Bu çirkinlikler daha da fazla olurdu şayet insanoğlu onlara gözlerini yumsaydı; ama insanoğlu çare bulandır! Bu perdeye şimdi bu çirkinlikten bir görüntü, bir acıya olan bir bakış gelecek ki, onlara göz yummak insanoğluna yakışmaz. Bu çirkinliğe çare bulmak ve bu derdin dermanına koşmak ve ona yakalananlara yardımcı olmak bu filmi yapmanın nedeni ve yapımcılarının umudu olmuştur. Çocuk-1: “Tanrım beni yarattığın için sana şükürler olsun! Bana yanan bir anne ve seven bir baba yarattığın için şükürler olsun.” Çocuk...

Benim Sevgilim

benim sevgilim o arsız çıplak teniyle güçlü bacakları üstünde ölüm gibi durdu eğik devinimli çizgiler onun isyancı organlarını güçlü desenlerinde izlemekte benim sevgilim sanki yitik nesillerden biridir gözlerinin sonunda sanki bir tatar bir atlının pususuna yatmıştır dişlerinin taze kıvılcımında sanki bir barbar bir avın sıcak kanına kapılmıştır benim sevgilim doğa gibidir kaçınılmaz apaçık anlamıyla o benim yenilgimle erkin gerçek yasasını onaylıyor. o yabansı özgürdür ıssız bir adanın derinliklerinde o sağlıklı bir içgüdüm gibidir mecnunun çadırının yırtıklarıyla o ayakkabısından caddenin tozunu siliyor. benim sevgilim bir tanrı gibi, Nepal tapınaklarında varlığının başlangıcına yabancı olan o geçmiş yüzyıllardan bir adam güzelliğin soyluluğunu anımsatıyor o,  çevresinde bir çocuk kokusu gibi sürekli suçsuz anıları uyandırıyor o, sıradan hoş bir serenat gibi hoyrat ve çırılçıplaktır o katıksız seviyor yaşamın zerreciklerini topr...

Suyu Bulandırmayalım

suyu bulandırmayalım aşağılarda bir güvercin su içiyor ya da hoş uzak bir köşede bir sığırcık kanat yıkıyor ya da köyde bir testi doluyor suyu bulandırmayalım belki bu akan su gidiyor ayağına bir kavağın yıkasın diye bir kalbin kederin belki bir dervişin eli kurumuş ekmeğini suya banmıştır güzel bir kadın su kenarına gelmiştir suyu bulandırmayalım güzel yüz ikiye katlanmış! ne içimli bir su ne kadar duru akıyor! yukarı insanı ne keyifler sürüyor ineklerinin sütü hep bol olsun, çeşmeleri kaynasın hep! görmedim köylerini çardakları altında kuşkusuz tanrının ayak izleri var orda mehtap kelamı boyunca aydınlatıyor yukarı köyde kuşkusuz örme duvarlar kısadır insanları şakayık hangi çiçektir biliyor kuşkusuz mavi mavidir orada köylüler biliyor hangi gonca açıyor nasıl bir köy olmalıdır bağ yolları hep musiki ile dolu olsun su başındaki o insanlar anlıyorlar suyu bulandırmıyorlar onu biz de suyu bulandırmayalım Sohrab Sepehri Çeviren: Haşim Hüsrevşahi ...

Dokunma Korkusu

Dokunmaya kıyamıyorum sana çimen sana gelincik sana mine çiçekleri sana sümbül Öyle masumsun ki kırlangıç sana getirsin diye gülümsememi bu sevdalı rüzgara veriyorum  Öyle sevdalısınız ki ormanlar dağlar karıncalar ve sen kapımın önünden akan dere  Dokunmaya kıyamıyorum size çakıllar güzelliğiniz var ya var ya bu suskunuz Yanaklarımı veriyorum kulaklarımı senin bahar kokulu esintine sabah serinliği sana ikindi  Ne kadar güzelsiniz bulutlar siz dallar budaklar kıyamıyorum dokunmaya  Ağzımda kök saldınız  Avuçlarımda yürüyüp gidiyorsunuz günler geceler  Sen ne kadar güzelsin ay sen ey yıldız sen güneş sen gölge  O veledizina ordular olmasaydı yanmayacaktınız kediler itler kurtlar  Affedin beni ben ki en akıllıyım ve en vicdansız ve duygusuz  Affedin beni benim dışımdaki güzellikler  Sizden öğrenemedim arılar turnalar zürafalar maymunlar yılanlar  Ama biliyorum ölünce yine sen kollarını açıp ağırlayac...

Furuğ Ferruhzad ve Hamid Musaddık’ın şiirlemeleri!

Hamid Mosaddık Yazdı: bana güldün ancak bilmiyordun ben nasıl korkarak komşunun bahçesinden elmayı çalmıştım bahçıvan peşimden hızla koştu benim elmayı senin elinde gördü hışımla baktı bana ısırılmış elma elinden düştü yere ve sen gittin ancak hâlâ yıllardır benim kulağımda usulca senin adımlarının hışırtısı canımı acıtır ve ben düşünürüm hep neden bizim küçük bahçemizde elma yoktu, neden! Sonra Furuğ şöyle yazdı: ben sana güldüm çünkü biliyordum sen nasıl korkarak komşunun bahçesinden elmayı çalmıştın babam peşinden hızla koştu senin ve sen bilmiyordun komşu bahçenin bahçıvanı benim yaşlı babamdı ben sana güldüm istedim ki gülüşümle senin aşkına karşılık vermiş olayım ancak senin gözlerindeki hüzün ellerimi titretti benim ısırılmış elma elimden düştü yere yüreğim git dedi, git! çünkü senin acı gözyaşların aklımda kalsın istemedim ve ben gittim ve hâlâ yıllardır zihnimde benim usulca senin hayretin ve ağlamaklı halin tekrarlanarak canımı acıtır ve b...

Şimdi Gitmeliyim

            Bu şiiri Vehdan Abla’m için yazmıştım. Kış bitmedi, bahar gelmedi ve o gitti! avuçlarımda yaktığım bu buruşmuş kağıt benim kaderimdir kurşun kalemle yazdım dumanı ondan karadır kaşları çatık yağmur! hep susturulmuş on dörtlük ölü gelinler vardı sesimde duydunuz duymadınız sizinle dağı aşmaya nefesim yetmedi siz gidin bensiz dağın diğer eteğinde beklerim eteğimde yabani vişne dalları gittiğiniz kumsaldan çakıl taşları toplayın benim için duvar kenarlarındaki kimsesiz çiçeklere basmayın onların gözüne benzer benim gözlerim bahar ne zaman gelecek saçlarım söylerdi ama bu kış belki hiç bitmeyecek bahar belki de hiç gelmeyecek bunu gelincikler bilir sarhoş rüzgarda salınan o kırılgan öfke bir daha geldiğimde soframız için kır çiçekleri toplayacağım şiir ezberleyemedim senin için seni ve beni yaktım küllerimizi kalbimin denizine serptim şimd...

Cuma

sessiz Cuma terk edilmiş Cuma eski sokaklara benzer hüzünlü Cuma hastalıklı tembel Cuma sünen sinsi esnemeler Cuması bekleyişsiz Cuma teslim olmanın Cuması boş ev sıkıntılı ev gençliğin baskınına kapalı ev karanlık ev ve güneşin hayali ev yalnızlık, fal ve kuşku evi perde, kitap, dolap ve resimler evi ah ne denli dingin ve gururla geçiyordu garip bir su akıntısı gibi bu terk edilmiş sessiz Cumalarda bu sıkıntılı evlerde benim yaşamım aaah ne denli dingin ve gururla geçiyordu... Furuğ Ferruhzah Çeviri: Haşim Hüsrevşahi

Gülistane’de

Aaah! ne geniş vadiler! Aaah! ne yüce dağlar! Mis gibi ot kokardı Gülistane ne hoş! Ben bu vilayette, bir şeyin peşindeydim: Bir düşün Işığın belki, bir çakılın, kim bilir belki de bir gülüşün. Kavak dalları ardında Sili bir haylazlık vardı, Çağırırdı beni hep! Bir kamışlık kıyısında kaldım, Rüzgâr esiyordu, dinliyordum onu ben: Kimdir benimle konuşan? Süzüldü bir timsah Koyuldum yola ben. Yol üstünde bir yoncalık Sonra bir bostan, sonra renkli çalılar Ve unutulmuşluğu toprağımın. Bir su kıyısında, Çıkardım çarıklarımı ve oturdum, ayaklarım suda: “Bugün aaah, ne denli yeşilim! Ne denli uyanıktır gövdem! Dağın ardından bir hüzün çıkıvermez umarım! Ağaçların arkasında kim var? Hiç kimse! Bir inek otlanıyor! Yaz günü ortasıdır Nasıl bir yaz olduğunu sen gölgeye sor! Lekesiz gölgelere Aydın ve pak bir köşe var Ey duygunun çocukları! Oyun yerleriniz burada! Boş değil asla bu yaşam Sevecenlik var, elma var, iman var. Ah evet Gelincik var olduğu sürece, ş...

kuş sadece bir kuştu

kuş dedi: oooh! nasıl da mis koku, nasıl da güneş! bahar gelmiştir ve ben kendi çiftimi bulmaya çıkacağım kuş taraçanın kıyısından uçtu bir ileti gibi uçtu kuş küçüktü kuş düşünmüyordu kuş gazete okumuyordu kuşun borcu yoktu insanları tanımıyordu kuş kuş havada ve kırmızı tehlike ışıkları üstünde ve habersizlik yükseklerde uçuşuyordu ve mavi anları delice deniyordu kuş, ah sadece bir kuştu. Furuğ Ferruhzad Çev : Haşim Hüsrevşahi

Gazel

benim sesimi taşlarca dinliyorsun taşsın hemen dinlediklerini unutuyorsun ilkbahar sağanağısın ve pencerenin uykusunu dürtü darbeleriyle kaçırıyorsun okşayışın yeşil dalı olan elimi ölü yapraklarla seviştiriyorsun şaraptan daha sapkınsın ve gözü yalazlara oturtuyor döndürüyorsun ey kanımın bataklığının altın balığı hoş olsun sarhoşluğun beni içiyorsun sen gün batımının mor derelerisin ve gündüzü göğsüne bastırıyor söndürüyorsun gölgelerde, oturdu senin Furuğun ve uçuklaştı gölgelerle onu neden karaya bürüyorsun? Furuğ Ferruhzad Çev : Haşim Hüsrevşahi Yeniden Doğuştan

Öpücük

her iki gözünde onun günah gülüyordu yüzüne ay ışığı gülüyordu o suskun dudakların geçişinde sığınmasız bir yalaz gülüyordu utangaç ve silik bir istekle dolu bakışları sarhoşluk renginde olmalı gözlerine baktım ve söyledi: aşktan bir ürün almalı bir gölge eğildi diğer gölge üstüne gecenin gizlisine saklandı bir soluk kaydı bir yüze iki dudak ortasından öpüş alazlandı Furuğ Ferruhzad Çeviren : Haşim Hüsrevşahi