Ana içeriğe atla

Kayıtlar

arif damar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kiraz Dalı

Haziran’da kiraz dalı Çocuklar uzansın diye Yere doğru Eğilir Arif Damar Şiir bana annemin çocukluğuma dair anlattığı bir anekdotu hatırlattı.  Annem bahçede babamla beraber kiraz deriyorlarmış. Bende o sırada 2-3 yaşlarındayım ve bahçede oynuyorum. Önümde mama önlüğü varmış ve onunda ön tarafında cebi bulunuyormuş. Bir süre sonra babamın yanına gelmiş ve kiraz ağacının alt dallarından topladığım henüz olgunlaşmamış kirazları göstererek; "baba bak torbamı doldurdum" demişim. Annem, "o an sana kızıp bağıracak diye çok korktum" diye de eklemişti. Babamsa gülümsemiş aferim deyip yanaklarımı okşamış.

Sarmaşık

Arsız bir sarmaşık gibiyim Ta çocukluğumdan Binbir düşe Umuda Sıkı sarılan Güzde bütün yapraklar Sarardıkları zaman -Hemen dökülecekler- Benimkiler güneş vurmuş Kızıl bakırdan. Arif Damar

Şair

bir şair kendinden başka nereye gidebilir ki Arif Damar

Suçluluk Duygusu

Böyle uzun yaşamak iyi de Sık sık Bir suçluluk duygusu uyanıyor içimde Halit Asım gibi hemen usuma gelen Türküsü yarıda kesilen Genç şairlerin Yıllarını Yıllarını mı çaldım Yoksa ben. Arif Damar

Zara'da

Ayaklarının ucuna basa basa sokul, dur arkamda, ellerinle gözlerimi kapa. Topu topu kaç defa göz göze geldik, kaç defa tuttum ellerini… İnan ki, ister İstanbul'da olayım, ister Zara'da aklıma gelmez bile… Askerim, nöbetteyim, vakit gece, bölük uyur, insan, olur olmaz şeyler kurar tek başına kalırsa bir gemici feneriyle. 1949, Zara Arif Damar

1949

Ne zaman yüreğime eğilip baksam eski aşkımdan kalan kırıntıların parıldayıp söndüğünü görürüm Bir yaz gecesinin karanlığında gözlerim ilerde yan yana duran iki gölge seçer istasyon binası köprü merdivenler rumca söylenen bir şarkıyı dinlemek için kulak kesilir sonra bir tren gürültüyle gelip geçer Ne zaman yüreğime eğilip baksam İstanbul, 1949 Arif Damar

Hissen Yok Bu Akşamda Senin

Hissen yok bu akşamda senin, sen öğleden beri bu renk renk bu çeşit çeşit söylenen şarkının artık haricindesin. Tankın gölgesi uzandı üstüne kadar, nerdeyse, habersiz gün batacak. Tamamen çekmiş göğsünden akan kanı büyük ve mütehammil toprak. Her şeyin ne kadar şikâyetsiz, saatin hâlâ işliyor bileğinde, onu akşamdan akşama kurardın, tabii biraz sonra duracak. Bugün günlerden cumartesi, dün yazdığın mektup, ancak, dört gün sonra eline değecek karının. Senin orada eskisi gibi sesin işitilecek, sesin teselli edecek düşünür gibi gülecek, kısaca: Yaşayacaksın. Çocuğun o akşam yazdığı cevapta bahsedecek çiçek açtığından bahçenizdeki ağaçların. Güneş battı, yıldızlar doğacak biraz sonra, şimdi karnın acıkmış olacaktı. Çantanda tayının ve konserven var, cebinde, yemekten sonra içecek sigaran. Düşman bozguna uğratıldı arkadaş, mısralarımda olsun uyan!.. 1945, Ankara Arif Damar

Kars 1946

Dirseği fesleğen saksısına dayalı Elinde yeşil bir soğan Yemiyor da Isırıp ısırıp bırakıyordu Ben sigara içiyordum Ama durmadan O beyaz dumanların en uzak ötesinden Bir bakıyordu bana Bir de bakmıyordu Ben her zaman yaptığım gibi Bir düşü iyiye yordum Olan oldu Ayaklandık devrildik sarmaş dolaş Kapattı üstümüze fesleğenin kokusu Seviştik bir kilimde –mor çizgili– Yağmurlu bir sokakta bir güneş Dolaşmaktan yoruldu Nasıl oldu gözüm ilişti Anlatsam aklınız durur Şairim İnanmazsınız ki Saksı düşmüş Fesleğenler açılmış Yeşil soğan yitip gitmiş elinden Bir mor zambak Açıldı açılacak Geçmiş yerine Ben ne derim Ankara’da Günel’e Arif Damar

Güney Hastalığı

Ben dostum vaktiyle bir güney şehrine gittim, Yanımda – sevince öyledir! – dünyanın en güzel kızı vardı, Ama neyleyim ki içimde yine o garip sızı vardı, Sonunda, o güzel günlerimi berbat ettim. Eylüldü dostum, aylar içinden Eylüldü, Ateşi düşmüştü artık hummalı kalbimin, İyileşmiştim dostum, sonra o akşam üstlerinin Her saati bir altın yaprak olup döküldü. Uzanmıştım boylu boyunca güney düşüncesine, Bilirsin aşk havaları insanı sarhoş eder, Bir şarkı tutturur insan, ezberler gider, Gariptir, inanır böylece, vurulur kendi nağmesine. Ben de akıp gidiyordum gökyüzü üstünden, Bir Güney denizi, bir güney güneşi ki, bilemezsin, Yalnız olamazsın elbette, orada yalnız olamazsın, Biz de içiyorduk sarhoş oluyorduk aynı kadehten. Hâlâ nasıl özlerim bilir misin, bir akşamı her akşam, Antalya deyince bir portakal düşer, Ah, bilemezsin hâlâ, o hatıra güneşler, Yalnızlığının karlı vadisinde dinlenen adam. Orada güneyde eski bir şehir görmüştün dostum, Yıkık tiyatrosu kalmışt...

Büyük Hüner

İnsanları sevmek kolay değil, bir hürriyet bu çetindir memleketimde. Ben ille varım dersen bir gün pusuya düşersen, insanları sevmek büyük hüner. Bu dünyada yaşadığın şu kadar yıl, gerçekten, güzellikten, yiğitlikten payına düşeni alabilmişsen, vermişsen payına düşeni gerçek için, güzellik için, korkusuz direnirsin. Bilirsin, bir kere korku düşerse adamın içine, bir kere koparsa sevdiklerinden, mümkünü yok gitti gider. Söner gözlerinde güzelim ışık kararır, çirkinleşir yüzü önceleri utanır belki sonra vızgelir umurunda olmaz dünya. İnsanları sevmek büyük hüner insanlarla beraber. Arif Damar

Yaprak

Annem yaşlanırken, Büyürdüm ben de.. Kahvesini çekerdim el değirmeninde, İpliğini İğnesine geçirirdim, Saat Kaç sularında Söylerdim, Gözlüğünü bulurdum Koyduğu yerde, Su küpünü Suyla doldururdum, Öperdim ellerinden.. Teyzelerine gördüm böyle işleri.. Annemin dargın Yaprağıydım ben… Arif Damar

Gece

Gece seni birdenbire hatırladım Nasıl bakarsa sürüye dağdan bir canavar pencereden dışarıya öyle baktım Dışarda seni benden ayıran hayat dışarda lodosa çevirmiş hava eriyor günlerdir yağan kar Bir görülmez düşmanın üzerine yürümek ve düşüp ölmek sonra birkaç adım atarak Arif Damar

25 Haziran 1981

Yoktun ya burda Burda yokken Daha sıkı tuttum ellerini Daha yakından baktım yüzüne Daha iyi daha çok Gördüm dinledim seni Takıldım peşine sonra Gözlerinden geçen bulutların Yere düşmüş bir gülün Belki senin önündeyim şimdi Arif Damar

Kuytuda

Işığın benim için yanmıyor geceleri Benim sesimle uyanmıyorsun uykularından Doğan günle canlanan sevincin benim için değil Yenilenen güzelliğin dinlenen elin Benim sevdam koduğun gibi kuytuda saklı durur Suçlu. sen suçladın Elden günden utanır Kulağı ayak sesinde senin ayak sesinde Arif Damar

Saat Sekizi Geç Vurdu

Kime ne desem Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum Düşünmeden biliyordum deniz ılıdı Dökülen çelik katı Yürüyenler yan yana Yüzümü güneşe dinlendirsem Dağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç Kurtulurdum Çok köprülü sular gibi git git bitmedi Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum Saat sekizi geç vurdu Giden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna Düşünmeden biliyordum Arif DAMAR

Gitme Kal

Nice nice acıları aklına getir Bunca yoksulluğu aklına getir Gözyaşlarını aklına getir "GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir Gitme aklına getir Kıraç mı kıraç toprakların üstüne Güneşler açar yağmurlar kesilince Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı Dağların kuytusunda bir uslu çiçek Dağıtır mavisini kendi kendine Gitme beraberlik içinde Nasıl sevinirdik aklına getir Her şeyi her şeyi aklına getir Gece yarılarını aklına getir Söylediklerini aklına getir Sinsi yağmurlar yağıyordu Soğuktu Yaktığımız ateşi aklına getir Nelerden geçiyorsun aklına getir Gitme dünyamızın her yerinde Yorgun eller gülleri derleyince Ellerin sevincini aklına getir Güllerin sevincini aklına getir Ne çok severdik seni aklına getir Arif Damar