Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bertolt BRECHT etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yeni Kuşağa

I Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! Saflık sayılıyor dürüst söz. Kırışıksız bir alın Duygusuzluğa yoruluyor. Gülen Korkunç haberi Almamış daha. Ne biçim günler bunlar, şöyle Ağaçlar üstüne iki söz etmek nerdeyse cinayet sayılmada Çünkü sayısız yolsuzluğun üstü bir susuşla örtülü! Şurada kendi halinde yolunda yürüyene Yaklaşamayacak mı dostları artık Başları darda kaldı mı? Doğru: Hayatımı kazanıyorum daha. Ama inanın bana: Sırf bir rastlantı bu. Hiçbiri Yaptıklarının tıka basa doymamı haklı gösteremez. Zarar görmemiş olmam bir rastlantı. (Şansım bir ters gitti mi işim tamam demektir.) Diyorlar ki: Yemene içmene bak sen! Dua et bulduğuna! Ama nasıl yiyebilir, içebilirim, Açların önünden çekip alarak yiyeceğimi, ya İçtiğim bir bardak suyu susuzlar bulamazken? Yine de yiyorum işte, içiyorum. İsterdim ben de bilge olayım. Bilgelik nedir yazar eski kitaplarda: Yeryüzünün kavgasından uzak durmak, bu kısa zamanı Gün etmek korkusuzca Hem de güç kullanmadan başarmak bir ...

Erik Ağacı

Bir erik ağacı durur avluda Öyle cılız, inanmak zor. Çevresinde bir çit var da Kimse ezmiyor neyse. Bizim küçük boy atamaz. Oysa gönülden ister bunu. Ama nerde, sözü olmaz Güneş gördüğü yok ki. Erik ağacı olduğuna inanmak zor Hiç erik vermez çünkü Ama yine de erik ağacı işte Yapraklarından belli. Bertolt Brecht

Zaaf

Senin hiç yoktu Benimse vardı bir tane, Seviyordum.  Bertolt Brecht

Hayat Kadınının Şarkısı

1 Canlarım, on yedi yaşımda Çıktım aşk pazarına Çok şey öğrendim. Kötülükler çoktu Ama oyun buydu. Yine de midemi bulandırdı kimi şeyler (Sonunda ben de bir insandım)             Tanrıya şükür, her şey hızla geçer             Aşk da, hatta keder de.             Nerde dün akşamki gözyaşları?             Geçen yılki karlar nerde? 2 Elbet zamanla Daha kolay gidilir aşk pazarına Ve daha hızlı geçer orda yıllar Fakat duygu Dehşetli soğuklaşır İnsanlar birazcık tutumsuz olduklarında. (Sonunda her stok bir gün erir)             Tanrıya şükür, her şey hızla geçer             Aşk da, hatta keder de.             Nerde dün akşamki gözyaşları?             Geçen yılki karlar nerde? 3 Ve iyi öğretilse bile pazarlık Aşkın borsasında ...

Bu Dünyanın Tadı

Soğuk bir yel esiyordu dört bir yanda Geldiniz dünyaya bir gün minnacıktınız Üşüyordunuz ve çırılçıplaktınız Sonra bir kadın sardıydı sizi kundağa Ne çağıran vardı sizi ne görmek isteyen Kimsede çıkmamıştı arabayla aramaya sizi Yoktu burada tek kişi sizi tanıyan Sonra bir adam tuttu güzel bir havada elinizden Hiç bir borcu yok size dünyanın Gitmek isterseniz paçanızdan kimse tutmaz Birçok insan sizi hiç umursamazken Ne çok çocuk ağlayacak ardınızdan Soğuk bir yelin estiği bu dünyadan Göçüp gideceksiniz bir gün Hepiniz kırık dökük Anlarsınız ne kadar severmişsiniz dünyayı İki avuç toprak üzerinize dökülürken Bertolt Brecht

Kopan İp

Kopan ip, bağlanabilir yeniden Tutar tutmasına ama Kopmuştur işte bir kere Belki karşılaşırız yine, ama orada Beni terk ettiğin yerde Bulamazsın beni bir daha Bertolt Brecht Türkçesi: Kerem Çalışkan

Sesin Rengi

Sen, küçük kutu, kaçışıma yardım et! Böylece senin valfların kırılmaz Bir evden ötekine, Gemiden trene Geçişte… Böylece düşmanlar belki benimle konuşurlar. Benim yatağım, acıma yakın. Gecenin son olayı Sabahın ilk olayı Onların zaferi Benim kaygılarım. söz ver bana, aniden, sessizce gitmeye… Bertolt Brecht Çeviri: Borges Defteri

portakal satın alırken

Southampton sokağı boyunca çöken sarı sisin içinden birdenbire lambalı bir meyve arabası çıktı ve kese kağıtlarını parmaklayan yaşlı bir pasaklı. Aradığını birdenbire bulan biri gibi şaşıp donakaldım. Hep portakal olsun isterdin hani! Avuçlarıma sıcağı hohladım ve araştırdım ceplerimi. Tutarken elimde bozuk paraları sıkı sıkı fiyatına baktım ve düzensiz rakamları gördüm bir gazete kağıdına kömürle yazılı, bu ara hafiften ıslık çaldığımı bile farkettim, ve bir anda baktım acı gerçek apaçık önümdeydi: Bu kentte sen yoksun ki! Bertolt Brecht

Yolcu

Yıllarca önce araba kullanmasını öğrenirken ustam sigara içirtirdi bana. Ve yoğun trafiğe çıktığımda ya da keskin dönemeçlere geldiğimde sönerse cıgaram, direksiyonu alırdı elimden. Ben araba kullanırken fıkralar da anlatırdı ve eğer ben arabayı sürerken kendimi işime kaptırıp da fıkralarına gülmediysem direksiyonu alırdı elimden. Güvensiz hissederim kendimi, derdi. Korkutur beni, şoförün kendini işine gereğinden fazla kaptırdığını görmek bir yolcu olarak. İşte ben de o zamandan beri gereğinden fazla dalmamaya bakarım yaptığım işe. Çevremde olup biten şeylerle de ilgilenirim. Birileriyle konuşmak için işime ara veririm çoğu kez. Bir cıgara içemeyecek kadar hızlı araba sürmekten vazgeçtim. Yolcuyu düşünüyorum artık. Bertolt Brecht

Nasıldı

-I- Önce sevinç uyutmadı beni Sonra üzüntü nöbet tuttu bütün gece. İkisi de gidince başımdan Uyudum, ama ah, her Mayıs gecesi Bir kasım sabahı getirdi ardından. -II- Senin derdin benimdi Benimki senin Paylaşamazsam bir sevinci seninle Yoktu benim de sevincim .. Bertolt BRECHT

Ada

Her insan kendi adasında yaşar Takırdatarak dişlerini ya da terleyerek. Gözyaşları, içer Şeytanın edebiyat bilgilerini Onun dişlerini takırdatması Kimseyi yerinden kıpırdatmaz. Her insan kendi dilinde konuşur Ve hiç kimse anlamaz ne söylediğini Kafasındakı ışığın. Sonra iyi olarak da anlaşılmaz. Düşkırıklığı ve incinmedir Gerçek utanmazlıklar. Bertolt BRECHT

demek ki hiç bi şey anlamadın

Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan, güneşini yakalayıp gözüne yerleştirmek için beyaz yelkenlerin gelip seni almalarını bekliyorsan, yarına inanmak için gün batımına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa, ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa, demek ki hiç bi şey anlamadın... Bertolt Brecht

Sorular

Ne giydiğini yaz bana! Sıcak tutuyor mu? Nasıl uyuduğunu yaz bana! Yatağın yumuşak mı? Nasıl göründüğünü yaz bana! Hep aynı mısın? Neyi özlediğini yaz bana! Kolumu mu? Nasılsın, yaz bana! Hoş tutuyorlar mı seni? Ne bok yiyorlar, yaz bana! Cesaretin yetiyor mu? Ne yaptığını yaz bana! Yaptığın şey iyi mi? Neyi düşündüğünü yaz bana! Beni mi? Elbette sorulardır sana bütün verebildiğim. Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim, mecburum buna. Yorgunsan, uzatamam sana elimi. Ya da açsan, seni besleyemem. Sanki yaşamamışım bu dünyada, hiç yokmuşum. Unutmuşum sanki seni. Bertolt Brecht

aşk n'oldu

O gün mavi eylül ayında Sessiz körpe bir erik ağacı altında Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı Kolumda kutsal bir düş gibi. Ve üstümüzde güzel yaz göğünde Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm Çok beyazdı ve çok yukarılarda Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda. O günden beri birçok, birçok aylar Geçti sessiz aşağı kaydılar Yok oldu o bütün erik ağaçları Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye Sana derim ki: hatırlayamıyorum Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek istediğini. Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun yüzünü. Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum. Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum O bulut olmasaydı orada Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu bile. Bertolt Brecht

Kötü Zamanlardan bir Aşk Şarkısı

Arkadaş olmamıştık birbirimizle Ama oturduk birlikte aynı yerde Ve sarılıp yattığımızda birbirimize Aydan daha yabancıydık birbirimize. Ve karşılaşsak bugün çarşı-pazarda Dövüşebiliriz belki bir kaç balık için. Arkadaş olmamıştık birbirimizle Sarılıp yattığımızda birbirimize Bertolt Brecht

Veda

Kucaklaşıyoruz Benim ellerim pahalı kumaşa değiyor Seninkisi ucuza Acele bir kucaklaşma Sen bir ziyafete yetişeceksin Benimse cellatlar var ardımda Havadan sudan konuşuyoruz ve Sürüp giden arkadaşlığımızdan. Başka ne konuşsak Çok acı olurdu zaten. 1937 Bertolt Brecht

Sabahları Ve Akşamları Okumak Için

Sevdiğim Dedi ki bana, Sen bana lazımsın Onun için Kolluyorum kendimi Yoluma dikkat ediyorum ve Korkuyorum her yağmur damlasından Beni ezecek diye 1937 Bertolt Brecht

Zulümler yağmur gibi yağmaya başladığında

Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi: Gişe çoktan kapalıdır. Yaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak isteyen biri gibi: Ama başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır onu. Dört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı beşinci kez çalan bir dilenci gibi: Beşinci kez aç kalır. Yarasından kan boşanan ve doktoru bekleyen biri gibi: Kan durmaz, hep boşanır. Biz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber veriyoruz. İlk kez arkadaşlarımızın yavaş yavaş katledildiğini bildirdiğimizde çığlıklar göklere ağdı. Yüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde ve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik kapladı ortalığı Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca “dur!” diyen olmaz artık, Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez oluverirler. Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık hiçbir çığlık. Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar. Bertolt Brecht

Buda'nın Yanan Ev Kıssası

Gotama Buda, bağlandığımız hırs çarkını verdi ve şunu öğütledi: Bırakın bir yana tüm hırslarınızı ve girin Nirvana dediğim hiçliğe tüm isteklerden arınarak. Sonra bir gün öğrenciler ona sordu: Neye benzer bu hiçlik üstat? Öğütlediğin gibi, bütün hırslarımızı hepimiz bir bir atabiliriz bir yana, ama söyle bize, bu içine girdiğimiz hiçlik tüm yaradılışla bütünleşmek gibi bir şey mi acaba? Yatarken suyun içinde, bedeniniz ağırlıksız, öğle vakti, tembel tembel yatarsınız suda, hiçbir şey düşünmeden hani, olamadan battaniyeyi, kendinizden geçerken hızla- hiçlik bu tür mutlu bir şey mi acaba, tatlı bir hiçlik mi yani, yoksa duygusuz, soğuk, boş bir hiçlik mi bu hiçliğin senin? Uzun süre sessiz kaldı Buda, sonra, umursuz, dedi ki: Yanıtı yok sorunuzun. Ama onlar gittikten sonra, akşamüstü, meyvaları ekmek olan ağacın altında oturuyordu Buda hala, ve öbürlerine, soru sormayanlara, anlatıyordu şu öyküyü: Geçenlerde bir ev gördüm. Yanıyordu. Alevler çatısını yalı...

Sone

Eskiden beri alışkınım pencerede Suyun ya da ormanın uğultusuna Çabucak uyudum böylece Yatıp kaldım onun uzun saçlarında O acılı geceden çok şey kalmadı aklımda Biraz dizinden, azıcık boynundan Sabun kokusu siyah saçlarında Ve onun için kulaktan duyduklarım Yüzü çabuk unutulur demişlerdi İnce bir şey olduğundan üstünde Yazılmamış boş bir kağıt gibi Yüzü pek gülmez demişlerdi Çabuk unutulacağını bilir kendisi de Anımsamaz kim olduğunu belki, okusa bu şiiri Bertolt Brecht