Ana içeriğe atla

Kayıtlar

orhan veli etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anlatamıyorum

"Bu şiiri size adayabilseydim şayet Acım bir nebze olsun dinebilirdi" Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum!.. Orhan Veli

Hicret

I Damlara bakan penceresinden Liman görünürdü Ve kilise çanları Durmadan çalardı, bütün gün. Tren sesi duyulurdu, yatağından Arada bir Ve geceleri. Bir de kız sevmeye başlamıştı Karşı apartmanda. ** Böyle olduğu halde Bu şehri bırakıp Başka şehre gitti. II Bu şehri bırakıp Başka şehre gitti. * Şimdi kavak ağaçları görünüyor, Penceresinden, Kanal boyunca. Gündüzleri yağmur yağıyor; Ay doğuyor geceleri Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda. * Onunsa daima; -Yol mu, para mı, mektup mu?- Bir düşündüğü var. Orhan Veli

Pembe Yalı

Kızlar vardır kıvırcık salata gibi Ağızları burunları kıvır kıvır Bacak bacak üstüne vapurlarda Rüzgâr eser oraları buraları görünür Baktıkça fık fık eder adamın içi Vay canına tükürdüğümün İstanbul’u Bir oynak olur Fındıklı önlerinde Elimde yüz iğnelik çapari Poyraz gibi dalarım palamutlara Altımda Turgut Reis motoru Rumelihisarı’nda Orhan’ın mezarı Ne gittim ne gördüm gitmek de istemem Taze ekmek bir parça beyaz peynir Şimdi olsa şuracıkta rakı içer Denize mi bakar kim bilir Ben rıhtımdan suya atlarım Altımda balıklar Üstümde bulutlar Ağzımın kenarında çırpıntılı Boğaz suyu Pembe yalıya doğru yüzerim Oktay Rifat

Karmakarışık

Bir okla yaralı kalbim, Boyacının sandığında; Güvercinim kâğıt helvasında; Sevgilim kayığın burnunda; Yarısı balık, Yarısı insan; İn miyim? Cin miyim? Ben neyim? Orhan Veli

Hapisteki Genç Kadın

Başak gelişir, oraklar biçmeye kıyamaz; Üzüm, içer fecrin nimetlerini bütün yaz, Ezileceğini hiç düşünmeden. Ben de o kadar gencim, bende de var o füsun, Zaman ne kadar kötü, tatsız olursa olsun, Ölmek istemiyorum erkenden. Varsın koşsun ölüme, gözü pek Stoalı; Ben de o kadar gencim, bende de var o füsun, Başımdan esen kara bir poyraz. Zaman kötüymüş… Gün iyi de olur, fena da; Hiç acısı olmayan hangi bal var dünyada? Hangi denizde fırtına olmaz? Göğsümde bereketli bir hayal dünyası var; Boşuna, beni boşuna sarar bu dört duvar; Kanatlarım var benim, ümitten. Zalim avcının elinden kurtulursa eğer, Bülbül daha bir canlı, daha bir mesut öter, Gök kırında süzülüp giderken. Ben nasıl ölürüm? Rahat yatıyorum işte. Uyanıyorum gene rahat. Uyanıkken de, Uyurken de huzur içindeyim. “Günaydın” diyor her tatlı bakış sanki bana; Halimle, ümidimle kasvetli alanlarda Neşe yaratan bir meşaleyim. Güzel yolculuğumun sonuna daha çok var. Yürüyorum, yolumun kenarında ağaçlar; ...

Oaristys

Ey hatırası içimde yemin kadar büyük, Ey bahçesinin hoş günlere açık kapısı Hala rüyalarıma giren ilk göz ağrısı, Çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük. Ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk, Kanımın akışını yenileştiren damar, Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar İçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk. Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi Ve havaları seslerimizle dolu bahar, Koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular, Kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi. Duyup karşı minarede okunan yatsıyı Yatağıma sıcaklığını getiren rüya, Denizlerinde onunla yaşadığım dünya Ve ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı. Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı Ve o ilk yolculukla başlayan hasret, zindan; Atları çıngıraklı arabanın ardından Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı. (Ankara, Haziran 1936 / Varlık, 1.12.1936) Orhan Veli Kanık

Helene İçin Sonnet

Siz de ihtiyarlayacaksınız, gün gelecek; Yün bükecek bir mum ışığında, hayran hayran, “Ronsard ne kadar da çok öğmüş bir zaman!” Diyeceksiniz, mısralarımı söyliyerek. Bu söz üzerine hizmetçiniz irkilerek, İşte yorgun düşüp bir kenarda uyuklayan Ve adımı duyar duymaz yerinden fırlayan Hizmetçiniz… Ömrünüze dualar edecek. Kemiklerim bile kalmamış, o toprak altında, Rahat olacağım ben o gün ruhlar katında; Sizse ocak başında çömelmiş bir ihtiyar. Eski günleri o zaman ararsınız, arar; Hemen yaşamaya bakın dinlerseniz beni; Dem bu dem, devşirin hayatın çiçeklerini. Pierre de Ronsard Türkçesi: Orhan Veli

Sone

Bir çiçek demeti gönderiyorum size, Kendi elimle kopardım bu çiçekleri; Yarına kadar hepsi döküleceklerdi, Biri çıkıp akşamdan onları dermese. Size güzel bir ders olmalı bu hadise; İstediğiniz kadar güzel olun şimdi, Kaybedeceksiniz elbet bu güzelliği, Bu çiçekler gibi solacaksınız siz de. Zaman geçiyor sultanım, geçiyor zaman. Zaman değil geçen, en güzel çağı ömrün; O büyük dalga bizi de alacak bir gün. Göçüp gittiğimiz gün biz de bu dünyadan Unutulur sevdiğiniz, sevildiğiniz, Sevmeye bakın geçmeden güzelliğiniz. Pierre de Ronsard Türkçesi: O.Veli Kanık

İçerde

Pencere, en iyisi pencere; Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa; Dört duvarı göreceğine Orhan Veli

Öykü

İşsizlik kötü şey vesselam. İşsizliğin kötü olduğunu da yalnız aç kaldığım zamanlar, düşünüyorum. Can sıkıntısından bunaldığım sıralarda da düşünsem ya. Olmuyor. Bu bahçeye de hep böyle zamanlarımda gelirim. Neden acaba? Etraftakilerin de çoğu işsiz. Bu bahçe sadece kaderleri bu yolda ortak olanları mı çekiyor dersiniz. Olabilir. Vakit öğleyi geçiyor. Açlıktan bahsettim ama pek de aç değilim. Bununla beraber, neden bilmem, etrafımdakilerden utanıyorum. Herkesin yemeğe gittiği bir saatte benim, parasız pulsuz buralarda dolaşmam bir suçmuş gibi geliyor bana. Boş sıralardan birine oturdum; düşünmeye başladım. Bereket versin sigaram var. O da olmasa felaket. Bilmem ne dağındaki petrol arama kampında bir iş teklifi etmişlerdi. Gitseydim kötü mü olurdu sanki. Enayilik işte, parayla pulla değil ki. Bir odam olurdu, hiç olmazsa; ev kirası düşünmezdim. Sabahları acı kahvemi içebilir, öğle, akşam yemeklerini kampın tabldotundan yiyebilirdim. Tabldotu düşünür düşünmez karnım guruldamaya başla...

Mahzun Durmak

Sevdiğim insanlara Kızabilirdim, Eğer sevmek bana Mahzun durmayı Öğretmeseydi. Orhan Veli

Bir Şehri Bırakmak

Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır geceleri. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında.. Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Bu şehirdedir Valsler, foksrotlar altında Suman'dan, Bramsdan Parçalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist. Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir. Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Bu şehirdedir işim gücüm, Ekmek param. Fakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir. Papirus, 1967 Orhan Veli Kanık

İnsanlar II

Her zaman, fakat bilhassa Beni sevmediğini Anladığım zamanlarda Görmek isterim seni de Annemin kucağından Seyrettiğim insanlar gibi küçüklüğümde... Orhan Veli  

Sere Serpe'nin Hikayesi

Yer Ankara’da Sabahattin Eyuboğlu’nun evi, yıl 1946. Ev halkı ve misafirler salonda otururken küçük odada genç bir kız sedire uzanmış, isteksizce ders çalışıyor. Odanın öbür köşesinde, şair, kâğıda bir şeyler yazıyor. Sonra genç kıza uzatıyor kağıdı: “Bak, senin için bir şiir yazdım.” Okuyor genç kız: SERE SERPE Uzanıp yatıvermiş, sere serpe; Entarisi sıyrılmış, hafiften; Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor; Bir eliyle de göğsünü tutmuş. İçinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama… Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! Evet, şairimiz Orhan Veli, genç kız da Bella. Aslında tanışmaları iki üç yılı bulmaktadır, ama arkadaşlık ve samimiyetleri daha yenidir. Bella, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde İngilizce dersi vermektedir, bir yandan da liseyi bitirmek için kalan birkaç dersini çalışmaktadır. Bella (Kent kızlık adı) 1923’te İstanbul’da doğmuş. İlk ve ortaöğrenimini değişik okullarda sürdürmüş. 40’lı yıllarda Ankara’da yaşayan ablası Dora’yı sık sık ziyaret eder. Dora, Gü...

Gangster

Şiir yazdım bunca senedir, Ne buldum ? Eşkiyalık edeceğim bundan sonra. Haberi olsun yol kesenlerin: İş yok artık kendilerine Dağ başlarında. Mademki ekmeklerini alıyorum Ellerinden, Buyursunlar onlar da benim yerime. Münhal var edebiyat âleminde. Orhan Veli

Galata Köprüsü

Dikilir köprü üzerine, Keyifle seyrederim hepinizi. Kiminiz kürek çeker, suya suya; Kiminiz midye çıkarır dubalardan; Kiminiz dümen tutar mavnalarda; Kiminiz çımacıdır halat basında; Kiminiz kustur, uçar, şairane; Kiminiz balıktır, pırıl pırıl; Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra; Kiminiz bulut, havalarda; Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı, Şıp diye geçer Köprünün altından; Kiminiz düdüktür, öter; Kiminiz dumandır, tüter; Ama hepiniz, hepiniz... Hepiniz geçim derdinde. Bir ben miyim keyif ehli içinizde? Bakmayın, gün olur, ben de Bir şiir söylerim belki sizlere dair; Elime üç beş kuruş geçer; Karnım doyar benim de. Orhan Veli

Sol Elim

Sarhoş oldum da Seni hatırladım yine; Sol elim, Acemi elim, Zavallı elim! Orhan Veli

Macera

Küçüktüm, küçücüktüm, Oltayı attım denize; Üşüşüverdi balıklar, Denizi gördüm. Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım; Para kazanmak gerekti; Girdim insanların içine, İnsanları gördüm. Ne yardan geçerim, ne serden; Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama… Bırakmıyor son gördüğüm, Bırakmıyor geçim derdi. Oymuş, diyorum, zavallı şairin Görüp göreceği. Orhan Veli

Eskiler Alıyorum

Eskiler alıyorum Alıp yıldız yapıyorum Musiki ruhun gıdasıdır Musikiye bayılıyorum Şiir yazıyorum Şiir yazıp eskiler alıyorum Eskiler verip Musikiler alıyorum. Bir de rakı şişesinde balık olsam Orhan Veli Kanık

Sakın Şaşırma

Gemliğe doğru Denizi göreceksin; Sakın şaşırma. Orhan Veli