Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şükran KURDAKUL etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KORKULU YALNIZLIK

Şimdi sen gideceksin, ben kalacağım Her defasında yeniden kaybeder gibi Ya bir iskele kahvesinde Ya bir tramvay durağında Uzaklaşan adımlarına bakacağım. Tarzıevin ya da bir başka vapur Üsküdar iskelesinde dururken Seni deniz aşırı bir yolda Bırakmak dediğim budur işte Zamanlar geçer doğrudur Ama bu vazgeçilmez çırpınışlar Sana doğru sürüklerken beni Yarı düşler içinde geçen her geceden sonra Ellerim dalıp giderse karanlıklara Ellerin karanlıklara dalıp gitmesi Ne demek olur?… Şimdi sen gideceksin Şimdi ben kalacağım Her defasında yeniden kaybeder gibi Ya bir tramvay durağında Uzaklaşan adımlarına bakacağım. Şükran Kurdakul

KIRIK DEĞİRMEN

Bir içimin alacakaranlığında dayanmak meselesi, Bir bu fena İstanbul akşamını yaşamak Nice odaların kapanmış penceresi Gene bana iniyor yalnızlığıma sığınmak. Gene benim, şimdi tek başına, sonra beraber. Bir yanım mağrur sağlam, bir yanım gücüme gider. Bir yanımda karşı koyma, bir yanımda ezilmeler. İkili tutkular gibi canıma okuyacak. Her şeyler devam eder bu bildiğim gidişte. Evli evine giderken yolcu yoluna. Ne rüzgârlar yapacağını yapmış ki bana Kırık değirmenler gibiyim, dönemiyorum işte. Şükran Kurdakul

Acılı Bahar

İpini kopardığım yılların ötesinde Bir cigara içimi konaklamak isterken Düşlerimin haziran denizleri Vurur kayalara, dökülür kayalardan Hangi dalgaya tutunmaya çalışsam Nereye çevirsem gözlerimi Şaşıyorum kendi kendimin ardından. Neredeydi, nasıldı, ne zamandı Düşlerimin çizdiği unutulmaz yollardan Görülmemiş sanılarla geçip gittiğim Tutkuların mevsimlik çiçekleri Kokulardan kokulara uçururken beni Avucumda bir özlem susuzluğu kaldı Ses gibi, ışık gibi ölümsüz duyarlıklardan. Arasaydım, arardım bütün bileşimleri Gizlerinden, giysilerinden soyutlayarak Ne sorular sorardım düşünüyorum da Pencereme yansıyan yaz akşamlarında Evreni koynuma almışım gibi Yaratsaydım, yaratırdım belki En güzel öpücüklerle dudaklarından. İpini kopardığım yılların ötesinde Yalnızmış gibi bir umarsız, bir duygusal Acıya düşmenin son resimlerinde Sırçaköşkler, masallar, varsayımlar Bir bir yıkıldıkça böyle Ellerim bilekten koparılmış gibi Canımın hiç istemediği bir yere Akıp gidiyor...

Kırık Değirmen

Bir içimin alacakaranlığında dayanmak meselesi, Bir bu fena İstanbul akşamını yaşamak Nice odaların kapanmış penceresi Gene bana iniyor yalnızlığıma sığınmak. Gene benim, şimdi tek başına, sonra beraber. Bir yanım mağrur sağlam, bir yanım gücüme gider. Bir yanımda karşı koyma, bir yanımda ezilmeler. İkili tutkular gibi canıma okuyacak. Her şeyler devam eder bu bildiğim gidişte. Evli evine giderken yolcu yoluna. Ne rüzgârlar yapacağını yapmış ki bana Kırık değirmenler gibiyim, dönemiyorum işte… Şükran Kurdakul

Dalgıç

Kendi denizlerimin dalgıcıyım ben Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki Soluğum son aşamalarına geldi Geçtim durdum bilincin dehlizlerinden. Bahçeler mi yoktu, eski ve yeni Şarkılar mı, anılara benzer Gemiler mi yoktu, küsmüş yelkenleri Gözümün önünde eriyip gittiler. Bilirdim çizgen neresiydi, yol neresi Dalardım mavilerin güneşle buluştuğu yerden Hevesleri, coşkuları, sevinçleri Ben yaratmışım gibi dökerdim içimden. Ne varsa doğayla aradığım uyumda Çiçeğe durmuş ağaçlar gibi iyimser... Ve sesinin masalında sevdalı, Bize özgü sözcükler getirdim koynumda. Kendi denizlerimin dalgıcıyım beni Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki Soluğum son aşamalarına geldi, Gidiyorum içimdeki sesin peşinden. Şükran Kurdakul

Yağmurda

Yağmurda parkta oturulmuyor, İstasyon çok hüzünlü; Acaba nasıl geçirmeliyim, Bu koskoca günü? Kitaplar koltuğumda ıslandı, Sigaram söndü sudan, Belki methiyeler yazdığım için, Çok iyilik gördük bulutlardan. Dudaklarımda dostlardan şiirler, Şimdi haykırarak da okusam kimse duymaz; Şehir acınacak halde, Boşalmış bütün caddeler. Hayatımı sürükleyen ayaklarım, Suları kabul ederek neredeyse; ağaçlar benimle alay etmeye başladı, Sokakta kalmadı kimse... Şükran Kurdakul