Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Lord BYRON etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

AYRILDIĞIMIZDA İKİMİZ

Mahzun, yarı kırık yüreklerimiz Yıllarca uzak kalmak üzere O gün, ayrıldığımızda ikimiz Sessiz ve gözyaşları içinde; Solduğunda, soğuduğunda yanağın Öpücüklerin buz tuttuğunda Çoktan çalmıştı saati acıların, Kader ağını örmüştü orda. Sabahın o serin, ürperten çiyi Alnımda donuvermişti, O çiyler belki bu hüzünlerimin Gözyaşlarımın işaretiydi. Ettiğin yeminler bir bir bozuldu Gölge düştü güvenilirliğine; Paylaştığım yalnızca acı oldu Senin adını işittiğimde. Adını andıkları zaman yanımda Kara haberdir benim için, Bir ürperti dolanır bedenimde Niçin bu denli sevdim, niçin? Senden söz edip duran insanlar Tanıştığımızı bile bilmiyor Yürek kırgın kalacak nice yıllar Öyle derinden, anlatması zor. Gizlice buluşmuştuk seninle... Sessiz, hüzünlenirim şimdi Çünkü ruhun aldattı ruhumu Yüreğin unuttu yüreğimi. Eğer bir gün, uzun yıllardan sonra Karşılaşırsak ikimiz yine Nasıl bakabilirim, nasıl sana? Sessizce ve gözyaşları içinde Lord Byron  Otuz sene olmuştur bu şiirin tam metnini ...

Lord Byron

Yaşadıklan sırada, birinci ve ikinci kuşak Romantikler arasında en ünlü şair, daha doğrusu özellikle Avrupa'da tek ünlü şair, Lord Byron'du. Goethe, Byron'un ölümünden bir yıl önce, kendi yanında ancak Byron'a yer verebileceğini söylemişti. 1 859'da bir Ingiliz edebiyatı tarihi yazan tanınmış Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine, William Blake'in adım bile anmazken, Wordswonh'ü, Coleridge'i ve Keats'i bir iki türnceyle başından savarken, Byron'a upuzun bir bölüm ayırmıştı. Kendi ülkesinde de Byron'a duyulan hayranlık akıl almaz boyutlara varmıştı. Gerçi onu beğenmeyenler vardı. Alay ederek, ondan "Lord Hazretleri" ya da "Soylu Lord" diye söz eden, çağın en önemli eleştirmeni Hazlitt, şiirlerinin basmakalıp düşünceler ve duygulardan oluştuğunu söylemiş ve onu bir "sublime coxcomb" (yüce bir züppe) diye tanımlamıştı. Deneme yazarı Charles Lamb mektuplanndan birinde, Byron'un kişiliğinden hiç hoşlanmadığım, şiirl...

Olayların oyuncağıdır insanoğlu gerçekte

17 "Ancak üzme canını: Senin yaşındaki birisi için Dönek bir kadındır ya şans dönek olmasına, Yine de zor bırakır peşini sıkıntılı günlerinde senin, (Karın olmadığı içindir o da) Alınyazısıyla çekişmeye girmesi insanın Karşı koyuşuna benzer buğdayın tırpana; Olayların oyuncağıdır insanoğlu gerçekte Olaylarla oynuyor görünse de." 19 "Fırtınalı denizlerde, ancak şu son darbe -" Ve durakladı yine, yüzünü çevirdi. "Vay," dedi arkadaşı, "Ben de bu işin içinde Bir kadın olduğunu anlamıştım sanki, Bu gibi şeyler gözyaşı döktürür kişiye; Senin yerinde ben de olsam gözlerim yaşarırdı: İlk karım öldüğü gün ağladım ben de Bir de ikinci karım beni bırakıp gittiğinde:" 20 "Üçüncüsü" - "Üçüncü mü?" dedi Juan dönerek ona, "Otuzunda ya var ya da yoksunuz üç karınız mı var yani?" "Hayır - yalnızca ikisi yaşıyor şu anda: Birinin üç kez kutsal bağla bağlandığını Görmek pek de olağanüstü olmasa gerek ya!...

Hafifletmek ister gibi

87 İki de baba vardı bu korkunç tayfa arasında, Yanlarında oğulları da vardı, birinin oğlu Daha sağlam ve güçlü görünüyordu ya, Daha önce öldü ve yanındaki Sofra arkadaşı bildirdi bunu babasına, "Tanrı acı çektirmesin, elimden bir şey gelmez." dedi babası Bir an bakarak oğluna ve cesedin denize atıldığını Gördüğünde ne bir gözyaşı döktü, ne de bir ah dedi. 88 Öteki babanın oğluysa Ana baba kuzusuydu ve , İyi dayandı ancak, ılımlılık ve sabırla, Geciktirdi onu izleyen alınyazısını, Gülümsedi arada sırada, Babasının yüreğinde büyüdüğünü gördüğü Ölümün onları ayıracağı duygusunu Hafifletmek ister gibi. 89 Ve babası eğildi oğlunun üstüne, Yüzünden ayırmadı gözlerini ve solgun dudaklarındaki Köpükleri silerek uzun uzun baktı ona, Ve sonunda diledikleri yağmur geldi, Parladı oğlunun gözlerindeki donuk tabaka Bir an için kımıldar gibi oldu, Babası sıktı paçavrayı, azıcık su damlattı Ölmekte olan çocuğunun ağzına - ne ki boşunaydı. 90 Can verdi oğlan...

Üstüne titrediklerimizin ölümü

Kalbin o soğuk ağırlığını, yoksa mide Mi demeli, duydu da yazık! Böylesi şeylere Çare bulamaz en iyi eczacı, Aşkın yitirilmesine, dostların ihanetine, Üstüne titrediklerimizin ölümüne ki, Onlarla bizim de bir parçamız ölür çılgın umutlar bitince: Kuşkusuz ki daha da acıklı olabilirdi Juan'ın durumu, Ancak güçlü bir ilaç gibi yatıştırdı deniz onun bulantısını. Lorde Byron Kanto II / 21

Şurası kesin ki yaşama isteği uzatır yaşamı

Şurası kesin ki yaşama isteği uzatır yaşamı, Hekimlerce bilinen bir şeydir açıkça, Hastalar atlatır en umutsuz durumları, Başlarının etini yiyen karıları ya da dostları yoksa, Umutlarını yitirmemişlerdir daha çünkü, Ne cerrahın neşteri, ne Atropos'un makası görünür onlara, İyileşmekten umut kesmek kısaltır ömrü, Ve kısa yoldan sona erdirir insanın acılarını Lord Byron Çeviren: Halil Köksel / YKY Kanto II/64

Ancak şimdilik, ey kibar okuyucu!

221 Ancak şimdilik, ey kibar okuyucu! Ve Kitabımı satın alan daha da kibar kişi! Şair -yani ben- elinizi sıkar izninizle Ve kulunuz köleniz olarak hoşçakal! der ki Birbirimizi anladıysak eğer karşılaşırız yine, Yoksa denemeyeceğim sabrınızı, Bu kısa örnekten sonra bir daha, Başkaları beni örnek alsalar da. 222 "Çık, küçük kitap, bu yalnızlığımdan! Seni sulara bıraktım, git yoluna! Ve eğer inandığım gibi, iyiyse damarın Bulacak dünya seni günler sonra." Southey okunursa, Wordsworth anlaşılırsa bir gün, Elimde değil bu iddiamı sunmamak övgüye- İlk dörtlik Southey'indir tamı tamına, Tanrı aşkına ey okuyucu! Benim olduğunu sanma. Lırd Byron Çeviren: Halil Köksel

Geçti benden, geçti ah!

214 Geçti benden, geçti ah! Bir daha üstüme Düşemez çiy gibi serinliği kalbin, Gördüğümüz bütün sevgili şeylerden de Güzel ve yeni duygular özümseyen, Arı kovanı gibi vızıldayan, göğsümüzün içinde: Bu nesnelerden mi çıkıyor bal dersin? Yazık! Onlarda değildi bal, gücündeydi senin Tatlılığına tatlılık katmak için bir çiçeğin. 215 Geçti benden, geçti ah! Bir daha artık Tek dünyam, evrenim olamazsın kalbim! Her şeyimdin bir zamanlar, şimdi başkasın ancak, Ne esirgenişim, ne de lanetim olamazsın: Hayaller bitti sonsuza dek, Duygusuzsun, ancak kötü değil bu inanıyorum Çok yargılara vardım senin yerine Tanrı bilir nasıl yerleştiklerini içime. 216 Bitti aşk dolu günlerim, artık aklımı Alamaz eskisi gibi başımdan Kızların, evli kadınların, dulların çekiciliği, Terk etmeliyim o hayatı eskiden yaşadığım, İki kafanın uyuşabileceğine inanan o saf umudum geçti, Geçti aşırı şarap kullanmalarım, Yaşlı bir beyefendiye yakışacak bir günah için Sanırım para tutkusunu arkada...

Erkeğin yaşamı bir yandadır, aşkı bir yanda

192 "Duydum ki karar verilmiş yola çıkmana: Akıllıca - güzel, yine de acı, Geçmez artık sözüm genç kalbine, Kalbimdi kurban, yeni baştan da olurdu, Kullandığım tek hüner çok sevmekti - işte Aceleyle yazıyorum bunları, bir leke görürsen kâğıtta ki Gözyaşı değildir göründüğü gibi, çünkü gözyaşlarım Yok artık, yansa da zonklasa da gözbebeklerim. 193 Sevdim, seviyorum seni, çünkü yitirdi bu sevda Görkemi, yerini, cenneti, insanlığın saygısını Ve saygınlığımı, pişman değilim bana kaça patladığına, Öylesine aziz ki daha o rüyanın hatırası, Ancak övünmek için değil suçumu alışım ağzıma , Hiç kimse bana kendimden sert davranamaz ki: Yerimde duramayışımdan bu sözleri şu kâğıda çiziktirişim, Yoksa ne sitem ettiğim var, ne de bir dileğim. 194 Erkeğin yaşamı bir yandadır, aşkı bir yanda, Kadının tüm varlığıdır aşk. Erkek nasılsa uğraşır Sarayla, siyasetle, kiliseyle, denizcilik ve ticaretle, Kılıcı, cüppesi, kazancı ya da görkemidir, Ki gurur, ün, yükselme tutkusu s...

Biliniyor her şey ve yeni bir şey getirmiyor yaşam

127 Ancak bunların hepsinden, her şeyden tatlı olan İlk ve tutkulu aşktır - bir yeri vardır apayrı, Düşüşünü hatırlaması gibi Âdem'in; Yaprak yaprak yolundu tüketildi bilgi ağacı - Biliniyor her şey ve yeni bir şey getirmiyor yaşam Ölümsüzlük veren bu günaha yaraşır gibi Bundandır masallarda hep öyle gösterilişi, bizim için Cennetten çaldığı o bağışlanmaz ateş gibi Prometheus'un. Lord Byron

Bir sevgilisi var denirdi

19 Hiçbir şeyi tasa etmeyen bir ölümlüydü, Sevgi duymazdı bilgiye de bilgine de, Takılırdı sağa sola aklına estiği gibi, Karısının kaygılandığını düşlemezdi bile: Dünya bu, her zaman ki gibi bir ülkeyi, bir evi Çalışır kem gözle tersyüz etmeye, Bir sevgilisi var denirdi, ya da iki denirdi Karı-koca kavgasına biri artar da yeterdi. 26 Bir zaman mutsuz bir hayat sürdüler Don Jose ve Donna Inez, birbirlerini Boşanmış değil de ölü görmeyi dilediler, Davranışları aşırı terbiyeliydi, Yaşadılar bir eş olarak saygıdeğer, Dışa hiç vurmadılar içlerinde olup biteni, Ta ki bastırılmış ateş parlayana dek Ve işi kuşkuya yer bırakmadan rotayı sererek. 32 Arkadaşları çalıştı aralarını bulmaya Sonra akrabaları -ki daha da kötü ettiler işi- Buna benzer bir durum daha Bulmak zordu akıl danışılacak, ki Diyeceğim yok arkadaşlara da akrabalara da: Boşanma için avukatlar yaptı ellerinden geleni, Ancak iki taraf da ödememişti avukatlık ücretini Ölmeden önce Don Jose ne yazık ki. ...

Yok Artık Sandalla Çıkmak Mehtaba

Yok artık sandalla çıkmak mehtaba, Bitmese de gece kolay kolay, Gönlümde aşk ateşi yansa da hâlâ Ve hala tepemizde parlasa da ay. Eskitir zamanla kılıç kınını, Yıpratır insanı şu deli gönül, Kalp bile bir an keser hızını, Dinlenmeye yatar gül ile bülbül. Aşkın anayurdu olsa da gece, Ve dört nala koştursa da sabaha, Yağsa da bir ışıltı ince ince Yok artık sandalla çıkmak mehtaba. Lord Byron Çeviren: Haluk Şahin

Ah. öpebilseydim o ateşten gözleri

Ah. öpebilseydim o ateşten gözleri. Bir milyon yetmezdi arzumu söndürmeye: Batırıp dururdum dudaklarımı sevince. Kalırdım her öpüşte bir çağ boyu; Yine de doymak bilmezdi ruhum. Öperdim durmadan, sarılırdım sana: Hiçbir şey ayıramazdı öpüşümü öpüşünden; Öpüşür dururduk, öpüşürdük sonsuzca. Öpüşlerimizin sayısı geçse bile Sarı hasadın sayısız tohumunu. Boş bir çaba olurdu ayrılmak: Ayrılabilir miydim? - Ah! Asla - asla! Lord Byron

Uzun Yıllardan Sonra

Mahzun, yarı kırık yüreklerimiz Yıllarca uzak kalmak üzere O gün, ayrıldığımızda ikimiz Sessiz ve gözyaşları içinde; Solduğunda, soğuduğunda yanağın Öpücüklerin buz tuttuğunda... Çoktan çalmıştı saati acıların... Sabahın o serin, ürperten çiyi Alnımda donuvermişti, O çiyler belki bu hüzünlerimin Gözyaşlarımın işaretiydi. Ettiğin yeminler bir bir bozuldu Gölge düştü güvenilirliğine; Paylaştığım yalnızca acı oldu Senin adını işittiğimde... Gizlice buluşmuştuk seninle... Sessiz, hüzünlenirim şimdi Çünkü ruhun aldattı ruhumu Yüreğin unuttu yüreğimi. Eğer bir gün, uzun yıllardan sonra Karşılaşırsak ikimiz yine Nasıl bakabilirim, nasıl sana Sessizce ve gözyaşları içinde LORD BYRON Uzun yıllardan sonra Sana bir daha rastlarsam Seni nasıl selamlamalıyım Susarak mı, ağlayarak mı?

Artık Gezmeyeceğiz Başıboş

Artık gezmeyeceğiz başıboş, bunun için Gecenin içine bu kadar geç vakit, Hâla sevse de kalp, Ve hâla parlak olsa da mehtap. Çünkü kılıç kınını yıpratır, Ve ruh göğsü eskitir, Ve kalp mola vermeli nefes için, Ve aşkın kendisi dinlenir. Gece başıboş gezmek için yapılmış olsa bile, Ve gün çok erken dönse de, Artık başıboş gezmeyeceğiz gene Yakınında ay ışığının biz. Lord Byron Çeviren: Vehbi Taşar

Gözyaşını Gördüm

Gözyaşını gördüm –iri, saydam gözyaşını O mavi gözden akan; Ve sonra düştüğünü gördüm Menekşe çiy tanesinin; Gülücüğü, safirin ışığını gördüm Senin yanında soldu Güçlü ışınlarla dolu bakışının Yeri doldurulamadı; Bulutlar uzaklardaki güneşten Akşamın karanlığını Ürküten koyu, tatlı bir renk aldığında En karamsar insanlara İlettiğin o kıvançlı, şen yanını Gökten usulca siler; Oysa gözlerinin arkasındaki ışık Solmaz yüreklerden. Lord Byron (Çev.:Tozan Alkan)

Elveda! Boşa Gitmeyecek Dualarım

Elveda! Gitmeyecek dualarım boşa Gökyüzüne taşıyacak ismini senin Eğer Tanrılar aldırıyorsa dualara Bizlere mutlu bir hayat sunmak için. Sözcükler, iç çekişler, hıçkırıklar boşa Kanlı gözyaşlarından daha fazla şey söyler Feri kaçmış ve suçlu gözlerde gizlenen Bir elveda sözcüğü, - Elveda! – Elveda! Bu dudaklar suskun, bu gözler kupkuru Ama yüreğimde, beynimin içinde Bitmek tükenmek bilmeyen bir ağrı Uykuya dalamaz bir daha düşünce Ruhumda ne bir yakınma ne taviz Acılar, tutkular ayaklansa bile Tek bildiğim şey boşunaydı aşkımız İçimdeki tek söz: - Elveda! – Elveda! Lord Byron