Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Jules Supervielle etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YAĞMUR DAMLASI

La goutte de plule Az önce denize düşen bir  Yağmur damlasını arıyorum.  Acele acele aşağı indiğinde,  Daha parlaktı diğerlerinden.  Çünkü tüm damlalar İçinde,  Biraz sonra, o güzelim tuzlu  Suda, sonsuza dek kaybolup  Gideceğini bir tek o biliyordu.  Denizde aramam bu yüzden,  Kudurmuş dalgalar arasında.  Bir tek benim tanık olduğum  O hoş, o nazik habra, kafamda  Yeniden canlansın istiyorum.  Uğraşmam nafile, biliyorum.  Zira kudreti her şeyi kuşatan,  Ve, ol dediğinde her şeyin  Oluverdiği şu fani dünyada,  Tanrı ermiş mi ki muradına. Jules Supervielle Çeviren: Yakup Yaşa 

Yürek

Pilar’a Bilmiyor adımı Ev sahibi olduğum bu yürek, Bir şey bilmiyor hakkımda Yaban bölgelerden başka. Kandan yapılma yüksek platolar, Yasaklanmış kalınlıklar, Nasıl fethetmeli sizi Ölüme atmadan? Nasıl yukarınıza çıkmalı Gecemin ırmakları Kaynaklarına dönen Balıksız, ancak yakıcı Ve yumuşak ırmaklar. Çevrenizde dolanıyorum Elime geçiremiyorum, Uzak plajların gürültüleri, Ey toprağımın akıntıları Açıklara kovuyorsunuz Oysa sizim ben Sert kıyılarım, Ömrümün köpükleri Sizim ben. Güzel kadın yüzü, Uzayla çevrili beden Bir yerden bir yere giderek, Nasıl yaptınız Girmek için bu adaya Benim giremediğim Ve her gün Daha sağır ve garip Oraya ayak basmak için Evinize girer gibi Uzatmak için elinizi Bir kitap almak ya da Pencereyi kapatmak Zamanı olduğunu anlayarak. Gidiyor, geliyorsunuz Acele etmiyorsunuz Yalnız bir çocuğun gözleri Sizi izliyormuş gibi. Tensel kubbe altında Kendini yalnız sanan yüreğim Mahpus, çırpınıyor Çıkmak için kafesinden. Ona...

Tanrısız

Yıldızlar arasında ilerliyorum iki kör köpekle Yolumu aramak için bazen birbirine yaklaşan. Yeryüzüne benzeyen bir şey görünmüyor buradan Ancak bir tuzla kokusu geliyor dudaklarıma Neredeyse insan bir kuş gibi kafesinde Başımda dönen bir ses duyuyorum. Her günkü yüreğim, burada karadır tansökümü, Taşan gök altında yanmak istiyor boşu boşuna. Gecenin kırağısı felç ediyor havayı, İlerliyorum ve bin kez çıplak duyumsuyorum kendimi. Böğrümü, sırtımı, başımı ve göğsümü Bana yakın olan Yabancı’nın mızraklarına vererek Gidiyorum gözlerimin tanrının izlerini görmediği Bulutlu bir toprağa ayak basarak Ve arkamda yalnızca başdönmesinden kalanı bırakarak Uzaklarda yarası zorlukla kapanacak. Aç zürfalar Ey yıldız yalayıcılar, Çayırın kargaşasında Sonsuzluğu arayan öküzler, Onu koşuda yakalayacağını Sanan tavşanlar, Altınızda saklandığını Bilen kökler, Ne oldunuz, yitmiş, Kara kumlardan başka Desteği olmadan yaşayan Benim için? Bazen hava kasılır Biçim alana kadar. ...