Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ilhami çiçek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

biri gül yakmış olmalı ocakta

biri gül yakmış olmalı ocakta sanki genişlemiş gibi dam İlhami Çiçek Bu Hüznün Mesnevisi Ketebe Yayınları

Leyla

Günlerden bir özge bir gün müdür Yaprak dökümü müdür gizemli neylerin Dağlar Leyla albenisiyle mi donanmıştır Bulutların doluktuğu Bunlar sözcük müdür yoksa tuz ırmağı mı Roma’ya yakınılan ben miyim Bir gün Her gün gelen meleğin gelmeyeceğini Bilen ben miyim İlenen Leyla mıdır Leyla mıdır (kötürüm bir yel eser ıraklardan Üçgenlerin eşliğinde Unutulur olay özellikleri Şems’in öğütleri erir ufukta Doğuda batar güneş) Kötürüm bir yel eser ıraklardan Çağlar alınyazımı tartışır Karanlığı tırmalar karanlık bilgeler Evren bir savaş alanıdır Aşkı eline dolayan bir dize yürür üstüme Bir kent mecnunu keser yollarımı Leyla’yı sorar ( ölüm şarkısını çalar gizemli neyler Düşer – bu bir ölüm düşüşüdür – çılgın hüseyniler Bağlanır bir aksak hicazda Şevki Bey’in kolları Doğuda batar güneş ) Leyla bir özge can mıdır Can içinde can mıdır Bir adam anlattılar leyla’yı avuçlarında gizliyormuş Bir adam koynunda taşıyormuş onu Onları kıskanmak mıdır leyla’ya giden yol Ağl...

Oyun

“Bu son olsun” diyor kumral olanı. Saçlarını bir kere daha (alışkanlık işte) önden avuçlayarak, bir iyice gerip alnının derisini yineliyor. “Bu son olsun!” “Ne yani” diyor esmer olan, “bundan böyle hiç mi oynamayacaksın?” Ses yok. Öbürü kendini oyuna iyice kaptırmış gibi yaparak, inandırıcı olmadığını bile bile yanıtlamıyor esmeri. Şimdi her iki eliyle oyun tahtasının köşelerini tutmuş. Gözleri taşlarda. Herhangi bir hesap yapmadan rasgele tarıyor tahtanın yüzeyini. Ve işte unuttu saçlarını avuçlamayı, birden içinde oyunun. Önce at. Sonra piyon ve fil. İyi bir oyuncunun yüzde yüz düşeceği bir tuzak bu. İyi bir oyuncunun, çünkü rastlantıya yer vermez iyi oyuncu, kaçınılmazlıkla tanıştır. Hani sıradan bir oyuncu bu sırayı altüst edebilirdi. Atın gerçek karşılığını oynamaz da, ilgisiz bir taş kımıldatırdı. Böylece önce at, sonra piyon ve fil tasarısının sonu olurdu bu. Doğrusu sonuç değişmezdi ama bunun ne önemi var. Şu matematiksel kesinlikteki şiiri darmadağın ettikten sonra. İşte bu y...

Anılar

sonrasız bir sürgünü yaşar anılar artık varolmayan evlerde anılar ki genç ölümlerin artığı her an anımsanmaya duyarlı hep unutulmaya hazır sorulsa yadsıyacaktır anılar mı yok ki benim anılarım bir başkası yaşamış bu yerlerde bu adam unutkan mı ne kuşlar yüreğine işler aldırmaz kuşlar ki bilirkişileri umudun aşkın ve erincin simgeleri adam yitiyor boşluktan İlhami Çiçek

Otel Odası

Bir otel odasının karanlık köşesinde Fırtınanın sesini andırıyor nefesim, Kulağımda saatin hüzünlü tiktakları Karşımda ise beni parçalayan bir resim! Tavanın bakışları gözlerime takılmış Beni tehdit ediyor zalim yalnızlığıyla Çilekeş kitaplarım konuşmuyorlar artık İçimde gizli bir ses hükmediyor ki “ağla” Donuk bir çeşme gibi sâkin kırık sandalye Sanki hasta bir nağme elimdeki defterim Bin bir anıyla dolmuş boşalmış küçük dolap Hayatından usanmış kirli elbiselerim… Bunalmaktan çürümüş zeytin çekirdekleri Kuru oduna dönmüş masamdaki ekmekler… Ulu… Yüce Tanrıya her akşam söylediğim Boğazımda birikmiş yarım kalmış dilekler… Gene kederle yüklü örümcekli duvarlar Her gün aynı ızdırap her gün aynı yaşantı Gene geceye gebe çabuk biten sabahlar Gene her şey kapkara, gene her şey kaskatı!.. İlhami Çiçek

Resimde

çökük bir kapı bir at kapaklanması resimde sağnak da var - bir adam sürekli ıslanıyor gece bir resim neyse odur bir at bir kere kapaklanmışsa kapaklanmış bir attır o İlhami Çiçek

Sessiz

herşey eninde sonunda sessizdir bir günün kırılganlığından kalan ve tekrar tekrar kırılan müteellim bir insan sesinin başlattığı ağlamanın kırı sessizdir dalda yalnız ve dağılmış bir elma yalnız ve yapraklar örtmüyor onu gelen akşama geçen akşamın içlenmeleri dadanmış bu kahır sessizdir içinin çıngarlarından yonttuğun asi bir atbaşı gibi rüyalarının ucunda umudun sessizdir filistinde akşamüstleri sessizlik bir file somun gibi İlhami Çiçek

Oralarda

oralarda hala insanlar güç uğurlar kimselerini kandır sıkışır göğüste yukarı koşar helallaşırlar ayrılmadan oraların buzları saçaklarda sivrileşerek bir ara dal uçlarından sarkıp usturalaşır saplarda hala hüzün çok eski bir öykü oralarda atlıların artık olmayan atlarını artık kaçan bir uzayın kaynar kıyılarına yürütüp aşkla yorarak bengisu taşıdıkları o ilkyazdan güze kalan bir gül taşılı buruk bir andaç oralarda genç bindir yerinden hançerli vurarak yalnızlığını gizli patikalara kenti düşünür çokca dağ seyirir bileklerinde ne yaman bir and olur İlhami Çiçek

Kaderim

Doğarken mi bağlandı elim kollarım Kaderimle talihimle birlikte Ya ben yanlış yerdeyim Yada yer yabancı bana Ne ben ben olabildim Nede kırabildim kabuğumu Kapandım kaderimin karanlığına Bir ışık olmadı zifri gecelerimde Yok yok biliyorum artık Çaresi yok çırpınışların Yol yolcunun yolu Han hancının artık Değişmez yazgımsa Benim kaderim artık… İlhami Çiçek

Temalar II

boşaltılmış şehirler kadar yalnızdırbir şehirde bir duvara asılı üfleyeni kalmamış kınalı bir kaval kadar mahzun kınalı bir kaval kadar mahzun kınalı bir kaval kadar mahzundur adına sessizlik dedikleri o ses nere gitse yanındadır engel olamaz susmasından kelimeler olur engel olamaz o yani yirmi dokuz yaşında yani ceplerini can erikleriyle doldurup sokaklarda bademli düşlere eyleşen aylak adam açıklamalıdır ki kelimesiz bir yalnızlık mümkün değildir açıklamalıdır ki her romancı yanılmıştır bu noktada ve roman kişisini tahrik edip romandan caddeleri ve aynaları olan bu şehre kaçırtan budur boşaltılmış şehirler kadar yalnızıdır kelimeye yargılıdır bir şehirde bir duvara asılı üfleyeni kalmamış bir kınalı kaval kadar mahzun İlhami çiçek

bir huylanışın öyküsü

kendini bildi bileli yalnız konumuyla ilgili yalnızlığında gerçekten yalnız olduğunu sanarak çıldıran korkunç kalabalık bir adamdı dünya süreli nöbetlerle köpükten giysiler biçip ağızlara çarpmalarla geliyordu sara ufaktı onun çok çakısı oldu o adamın çoğalan ağzını ilk gördüğünde bütün çakılarını kaldırıp atacaktı bir gece yeryüzünün en ağır baltasıyla en kuytulardaki ağaçtan kesti ve önündeki salkım saçaktan bir tutam saçtı kalkan geceye koşaraktan ve işte öye oldu köye ilk gelen jipin altında arkadaşından fışkıran kanda da yine öyle bağırarak kalkıp ve böyle başladı saçlarının isyanı İlhami Çiçek

canlar

umut kesilmiyorsa dostlarım kesip barikatlar kurarak kangrenli gövdemizden şurda güneşe ne kaldı İlhami Çiçek

Satranç Dersleri

1 uzun bir nehirdir satranç kıvrak ve uzatarak boynunu nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği bir oyundur satranç evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış artık dönüş yoktur kuşku bağışlanmasa da tedirginlik doğal sayılabilir ancak yürümenin dışında bütün eylemlerin adı kaçış kaçış kaçıştır çapraz özgürlüklerinde filler acılardan yapılmış bir alanda ne zaman ki esrirler yazsak defterlere sığar mıydı şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu yerine göre piyon da bir tufandır içinde hep bir vezir sürekli mahzun düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun günbatımlarını çağrıştırır hüznü uçlarından dolanıp yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından ürkek ama cesur ama sevimli açsa duyargalarını o tarihsel şiire iyi bir oyuncu en çok atları sever sen ey atını kaybeden oyuncu bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam bırak oyunu artık ...