Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ah muhsin ünlü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Onu düşününce içim titriyor; elim- ayağım- soluğum, her şeyim kesiliyor.

Bütün eve dönmek isteyenlere Kaç lisan bilirsen bil, Terk edilmeyi yüreğine tercüme edemeyeceksin. Tahmini ne zaman bana aşık olursun? İnsanların ayrıntılara boğulmadığı günlerden kalma güzel bir cümle vardı. Göz gördü, gönül sevdi. Gidişini başka türlü açıklayamıyorum Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin -Çayevlerine gereken özeni göstermeliyiz. -Haydi iç de çay koyayım. Sen varken ona mı yalvaracağım! o da beni sevsin rabbim, bunu ancak sen yaparsın! amin.. İnsan acizdir, muhtactır; fazla artistlik yapmamalıdır. Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek 4- Sevgili şeyhim; Ben Allah’ı çok seviyorum. Onu düşününce içim titriyor; elim- ayağım- soluğum, her şeyim kesiliyor. Ama ona bir türlü açılamıyorum, ne yapmalıyım? Tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum. Oysa ne çok ayet vardı 90’larda… Ve diyelim ki Humeyni’yi de seviyorum Jack Daniel’ı da Sonra sen kendi yolunu çizdin.. Seni seviyorum. Bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim Boş versene biz aşık ...

Rüya Hakkındadan Fazla

Annemi üzdüm Böylece hep bana tirenler çarpsın Çirkin olduğum için aynaya bakmazsam; Güzelim. Aklıma yeni fikirler boca olunca Bazen çok terliyorum, bazen ise kan! Yahya Kemal Madrid'teyken... -yeni öğrendim- Maalesef seni çok özlüyorum ben! Ah ki ayna gammazdır Mevlana Mesnevi Teli kes! Teli kes! İngilizler burdadır. Evraklarım tamamlanmış toprak muhteris Devam ettiğin kiliseyle ilga olayım... ah muhsin ünlü

Kutub-u Şikeste

Yağmur başladı sen dedim camlara koştum Doğursan zulmümden çıldıracaktı deniz Biz aynı hırkayı giyecektik Muhyiddin ağlayacaktı Muhyiddin ağlayacaktı biz aynı hırkayı sırayla giyecektik biz Meğer gül hemen çözülmezmiş hemen gül meğer Yürürmüşüm ve parçalanmayabilirmiş avrat Bana düğün salonlarından beri Rab patlat Şu aynayı koynuma almazsam eğer Anlamadığım çocukları balkonuma gömerim Şeyh gardolaplarıysa ancak yağmur bildirir Bir şemsiye sarıklaştırır at değil midir? Nizamülmülk, Gazâlî, Sabbah; koşsalar?.. Kuş patladı, Allah vardır, bisiklet söylüyorum Fotoğrafı Ve’l Asr ile açıkla derdi babam Kuyulardır, derindir, içinde adam vardır Yusuf bile düşmüştür aleyhisselam! Ayın aydınlık yüzü gibi bir tiren dolu bacak Ağlamak Abdesti bozmaz mıydı be şeyhim? Gelmeyeydin yanlış planlanmış bir gömleği Ta kendi kuzusuna verecek idim Gidiyorsun ve gayet planlanmış bir kuzudan Gömlek sökmek üzreyim Ve nihayet göğe düşsem Bengitay işte Annemi daha içeriden açıklayabil...

Bana Baktılar

Bugün sokakta yürürken Bütün kızlar bana baktılar Allah Allah Niye hep bana bakıyorlar ki diye düşündüm Sonra da bugün meğer Murat’ın gömleğini giymişim Ah Muhsin Ünlü

Kablo

Gidiyorum bu Bir kaplanın işlek kısımlarını çok yüksek seviyede tahlil de eder. Oksijen körükten ayrı tutulur padişah Yüzüğündeki zehri hatırlar Anne çöker iş gücü Tartışmasız mescid kor. Ah aşk! Bir topluluğun fotograf çekildikten sonra Dağıldığı An. Ah Muhsin Ünlü

Modernle başa çıkabilen tek silahımız şiir

Murat Menteş : Ah Muhsin Ünlü gerçek adınız bu olamaz, değil mi? Ah Muhsin Ünlü : Muhsin benim oyuncak kedimin adı. Ona da bizim pastacı Muhsin ağabeyden geçmişti. Şiir yazmaya başladıktan sonra bir isim ihtiyacı hâsıl oldu. Murat Menteş : Neden? Ah Muhsin Ünlü : Bilemiyorum, oldu işte. [sıkıntılı bir sessizlik ve Ah Muhsin Ünlü kafasını bir meteoru yoklar gibi evirip çeviriyor.] Murat Menteş : Rahat olun lütfen. Ah Muhsin Ünlü : Mantıklı bir gerekçe arıyorum ama yok, bulamıyorum. Murat Menteş : Adınızın başında “ah” var, bir kısaltma mı bu? Ah Muhsin Ünlü : Yo, işin o kısmı hiç karışık değil. Göründüğü gibi, “ah” o. “ah”tan ibaret. Bir nida kırıntısı. Murat Menteş : “Gidiyorum Bu” adlı kitabındaki şiirler 1993-1998 yılları arasında yazılmış. Öncelikle bu pırıltılı şiirlerin yazılış macerasından bahseder misiniz? Ah Muhsin Ünlü : Elbette bir şiir kitabı yazmak üzere başlamadım işe. Şiir yazıyordum sadece. Kitaptaki şiirlerin yüzde 75 kadarını tamamladıktan sonra bunla...

Burçak beni sevmiyor

Edebiyattan nefret ediyorum ama bu sana ne tür bir tabanca sağlar ki? -maddeler halinde sayınız.- 1- Halamın artık ne zaman evleneceğimi sorduğunda, annemin yalan söylememek için kıvrılan dudağının köşesinde patlayan ilkokul 2- Otobüse beraber binen iki kişinin, eğer boş yer varsa yan yana oturmaya çalışması 3- Kedin için bir isim buluyorum zil 4- Sevgili şeyhim; Ben Allah’ı çok seviyorum. Onu düşününce içim titriyor; elim- ayağım- soluğum, her şeyim kesiliyor. Ama ona bir türlü açılamıyorum, ne yapmalıyım? 5- Annemle kız bakmaya gittik, ben beğenmedim. 6- Yaz olunca karıncalara basmamalıyız. 7- SAHTE DÜNYALAR -oyun, I perde- Akıllı Oğlan: Duydun mu lan, Talat Paşa masonmuş. Zeki Oğlan: Yapma yaa! (Bir an durur) Talat Paşa kim? -PELTEK- 8- Burçak beni sevmiyor. 9- Burçak beni sevmiyor. 10- Burçak beni sevmiyor. 11- Ah Muhsin Ünlü

Ah o gemide bende olsaydım

Alper’den 700 lira borç aldım bugün İsrail Devleti gömülsün diye karanlıklara! Çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun Başka bir mazluma Bir mazluma Mazlum… Sevgilim Tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum. Oysa ne çok ayet vardı 90’larda… Baktığımız her yerde ayrı bir Allah Gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara. İnsan olmak bizatihi sansasyoneldir. Diline döktüğüm dilleri hatırlasana… Alper bana 700 lira borç verdi bugün İsrail kaç mermi yapabilir bu parayla? Tarık Ali’nin Muhammed İkbal için söyledikleri doğru mu? Frengiden öldü diyor Lahor pavyonlarında. İşte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim Düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz. Şimdi İkbal cennette, Tarık Ali İngiliz Merminin de biliyorsun, bini bir para Ve diyelim ki Humeyni’yi de seviyorum Jack Daniel’ı da Diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir Diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler… Bana duyduğun sevgiyi azımsasana! Lira bana Alper borç bugün verdi 700. Hemen iki paket Malbora, ...

Sonra

Sonra sen kendi yolunu çizdin.. Benim ilkokulda resmim zayıftı, pek bir şey çizemedim.. Bir işe girdim, ikisi ciddi beş kadını sevdim.. Beşiktaş'ta bir eve taşındım ve sigarayı bıraktım.. Bulaşık makinem var.. Alttan iki dersim var.. Bir kitap projem var.. Ve sen yoksun.. Ah Muhsin Ünlü

Bıraktığın Yerden Allahu Ekber

I. Geceye koyuldum. Yıldızları dürüp kaldırmışsın Çözdüm indirdim Aya gayri ihtiyari baktım, yıkanmış ağlıyordun Mintanımı değiştirdim, gürze gül çaldım Şems derlerdi inanmazdım Sen kın dedin, inandım II. Yol sürüyor. Geceyi felç eden sessizliği yaka cebimden söküyor Ve ayaklarıma ilave ediyorum Sanki akdeniz benim oğlum değil Künye kayıp Fünye çekili Gönyeyi kaptırdığım çingeneyse Çoktan Buhara'yı yakmış olmalı Ki bu, lüzumundan fazla para harcıyoruz demektir. III. İşi bıraktım Artık aynaya da bakmıyorum Çünkü İlan etmek; Seccadeyi aynı anda kendi gırtlağına da uygulamaktır. IV. Seni seviyorum. Ah Muhsin Ünlü

Mıknatıssız Pusula

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum. adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum. hakiki cinayetler işleniyor görüyorum. isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum. ben sana düzenli olarak telefon ediyorum. yüzyıl şilisinden bir dazz javulcusu inliyor tam arlarımda hiç durmadan kentlimağlup kıyasıya mağrur ve mor bir çocuğum şimdi pişman olmak için birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım vor. seni sevmem bu savaşı kesintiye uğratmaz ama ordan bakma! bu, werther’in leş kanını gül kılar. birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim otobüsler olacak, tirenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri. gideceğim ense kökümde devlet denen şirk, göz bebeğimde kent gördükçe kırılan gıçlar, ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim bu çağın açısını dik tutacaklar. bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim ufka bir kesin ordum akıverecek elimde çözülecek makina ve cinayet marş...

Hatırlat da Haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum Şehre inerim bir sinema yağmura çalar Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür. -Senegalliler dahil değil Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin -Yoksa seni rahatsız mı ettim? Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak -Freud diye bir şey yoktur. Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün. -Haydi iç de çay koyayım. Ah Muhsin Ünlü

Boşversene biz aşık olmayalım birbirimize.

Boş versene biz aşık olmayalım birbirimize.. Konserlere gidelim, maça gidip küfür edelim, uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim.. Gecede yıldızlara bakabiliriz.. Bisikletle gezerken yagmur yagsın, sırıl sıklam olalım.. Bisikletin zinciri atsın, sen yine ellerini kirlet yaparken ben sileyim.. Bana kek yap.. Balık tutalım, sonra tekrar denize atalım. Boş ver aşık olmayalım biz bebeğim. Aşk korkutucu, aşk yorucu, aşk zarar verir.. Beraber eğlenelim en iyisi, ama hep ve tek benimle uyu .. Ah Muhsin Ünlü

Resulullahla Benim Aramdaki Farklar

resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim, resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi, ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam. resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. resulullah azrail’i yolda görse tanırdı; ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’; annem döndü bana bir baktı o...