Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Necmi Zeka etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kitabevinde 1 liraya satmaya çalıştığımız kitaptan bir paragraf:

Sapanca Gölü'nün yanından geçiyoruz. Onlarca küçük kuş var durgun suyun üstünde. Kuş mu, başka bir şey mi (mutluluk mu) o da pek belli değil ya! Aytül de müziği bıraktı, uyumaya başladı. Başı omzumda. Kıpırdayamıyorum. Şiir çalışamıyorum artık. Şiir yaşıyorum. İnsanın sevdiğinin başı omzunda uyuması, yüz şiire bedel değil mi... Necmi Zeka Şiiri/Yom Yayınları

YAŞA ve YAŞAT

Her şey biriksin istiyorum dilimin altında ağzım tıkalı O bir gün bu yoldan geçecek iki azı dişi ve ağırlaşan gövdesiyle önümden geçecek bir diyeceği kalmış gibi Kusursuz bir saygı duruşu yerine azarlanmaya razı yanımda gezdirdiğim kollarım hala benim kollarım ağzım tıkalı Necmi ZEKA

neşe ve adalet

kendisi değil çaresizliğinden sanki hep bir başkası zarar görmekteydi karşılar mıydı herkesin zararını karşılarım demişti biz de inandık ona sabırlıydık, bıraktık geciktirsin adaleti haklı tepkilerin habercisi olmayı isterdi garipliği erişilmez bir güvence çok şey yapacakken daha titizliği bir tür tembellik hep kederli bir güne rastlayan neşesinden belliydi, kızgındı kendine, hayatına girmiştik bize kızgın değildi inanmak zor, sayıları düzeltmek en kolayı önündeki yıllar en kolayı sevimli bir azınlık olmanın mutluluğu onunla gizli kalması gereken tedirginliği bu bir tercih değil miydi ben de verdim yıllarımı kendi ömrümden haydi verdim diyelim, doğru olur mu ki bizim de bir yarınımız var göreceğiz ne kaldığını geriye Necmi Zeka

karşılıklı istismar

Söyle, günlerini yedi sayı yolculuklarıyla doldurabiliyor musun? Sinirli olmak, sinir olmak peşinde; ben ne diyorum, sen ne diyorsun... Bu sıkışıklıkta, birini açıkça sevme gereği görüyor musun? Çok parça, ama tek perde, bu ters aydınlıkta, af ve özür! Af ve özür, dilencilerin kostümü! Katılıyor musun?.. Seyrek de olsa, daha zoruna alışık olan. Olay güzel, olay basit de... Sonuçları? Onlar ne olacak? Bizim gibiler de olsun diye. Biraz benden, biraz senden, birbirimizi kullanarak... Gerçek sona eremeyen, son gibi görünür, uzadıkça uzayan... Sırları bulabilen, her şeyi bilip, sessiz kalır, izleri silen. Bu duyarlığa şartlanmak nasıl bir şey, anlayabiliyor musun? Tepkisizlik bilgisi, kendine kuyruk olmak. Sen çok fazla vurgulu konuşuyorsun! Uyurken düşündüklerin, düş olamaz. İfadende ‘ben motordan anlarım’ saflığı. Kimse bu hareketlerden bir şey anlayamaz. Anlayabiliyor musun? Kafana monte edilen, bu kesin böyle tıkırtısına karşı, messagequisse dinlerken. Seyrek bir ...

belli bir yaşa gelenlere

sakarlığından utanmayanlar sevimlidir sakarlığının farkında olmayanlar daha sevimli edebin dışına çıkabilen bir beyefendinin cesareti cesur olmak edebin dışına çıkmak için mazeretidir ya da yerine göz diktiği kaba saba birinin etkisi aklı olan yaşar ve parası olan bilirsin aklın kendince tedbirleri var çok satan bir felsefe kitabından öğrenmişsin gemiyi açık denizde tamir etme çaresizliğine çılgınlık mı yoksa komiklik mi dendiği çok önemli değil önemli mi sevişmenin nasıl başladığı önemli mi bazen kendini naza çekmen gerektiğini kendini bazen zora koşman gerektiğini öğrenmişsin başladık bir heves (sakarca öpüştük) şimdi küsüp barışmadan utanıp sıkılmadan ayrılmaya ne dersin Necmi Zeka

susanların kulağı

perdeyle pencerenin arasına saklanmak bizim uzun perdelerimiz yoktu ki birinden daha iyi nefret edebilmek için ondan aşağıda durmak sokak ortasında dövülen birinin gururuyla bir insanı çok iyi tanıyıp hakkında hiç konuşmamak iki bisiklete aynı anda binmeye çalışan açgözlü iki farklı hayatta bu çocuk her iki hayatta da büyük işler başaracak beklentisi hassas bir denge perdeyle pencere arasında sert bir konuşma sevişirken bize şarkı söyleyen sevişirken şarkı söyleyebilen bizim evde böyle bir hassasiyet hiç olmadı ki Necmi Zeka

son satır

Her acı, bir diğerine uzaklığıyla oyalar kendini artık herkesi utandıracak yaştasın sana hak veriyorum: Bir hayat kurmalısın kendine… Göğün eksik yerleri artık başka renk kimse değilse bizden çalan o dalı kimse değilse düşman, kaçmaya bak sen dermiş devşirmiş yükünü piyanosunda akşam ilk tuşunda -ilk adımda- o yorgun hayal gücü tanıyamaz ki, yok yere arayıp dursun kendiyle savaşıp, geçsin bir sokak ötemden göremez ki, hiçbir ağaç bilmez, ama sen osun ‘bir hayat kurmalısın kendine…’ peki, yardım et çirkinleşmemesine sözün acı tembel özrüdür, azarla beni kendimi tuttum Diyorum ki bir kırlangıçtır gelen bakarsın, görmüş göreceğini yazgısını benden ayırmaya kararlı sadeliği o büyük oyunların kaçmaz gözünden eskidenmiş bıraktığı yerden sürdürür her aşk bir diğerine yakınlığıyla oyalarmış kendini sırtını döndüğün an, biri söyler bakarsın leşler üzerinde tasarruf hakkı kimin söyleme ‘gerçek mutluluk yalnızlık ister’ biliyorum kırlangıç sensin, sen bir kırlangıç değils...