Gitmiştim, artık orada değildim; ama kimse bunun farkında değildi. Çünkü hepsine hâlâ oradaymışım gibi geliyordu; küçük yatağımın üstünde oturmuş, oyuna dalmış gibi görünüyordum. * Kaybettiğimiz eşyalarımız bizim yasımızı tutar mı? * Hiçbir şey hakkında yazmak o kadar kolay değildir. * - Siz ikiniz ne konuşuyordunuz? - Tam emin değilim, o sadece Fransızca konuşuyordu. - Nasıl anlaştınız peki? - Kanyak. * "What a Wonderful World" şarkısı çalmaya başladı. Oturduğumda gözlerimden yaşlar boşanıyordu. Arkama yaslandım ve şarkıyı duymamaya çalışarak gözlerimi kapadım. * Fakat uçakta çok az kitap okudum. Onun yerine Dünyanın Uzak Ucu'nu izledim. Kaptan Jack Aubrey Fred'i öylesine andırıyordu ki filmi iki kez izledim. Uçuşun ortasında ağlamaya başladım. Sadece geri dön. Geri dön işte. Seyahat etmeyi bırakırım; kıyafetlerini yıkarım. * Ran'ı Detroit'in kenar mahallelerinden birinde, yerel bir sinemada izlediğimi anımsıyorum. Kırkıncı yaş günü...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"