Ana içeriğe atla

Kayıtlar

osman konuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İkinci Şart

1. Tanrı antiaging'e karşıdır ben de karşıyım şiiri söz vermek diye tanımlamışım "önce söz ver bu sözü tutmayacağına can vermeden önceki son kucaklaşma insan nasıl alıkoyacak bundan kendini bir düşün bunu'' 2. banka memurelerinin yemek arasında fırsat bulup ağladıkları günler provizyon yaparlardı ücretsiz iyi espri karşılığı sıcak yemek, akmayan çatı türk ticaret bankasında bulunmak iyidir paran vardır ve türksündür ikisi de o sıralar işe yarar şeylerdir 3. o kadar gençsin ki, ölmen üzecek melekleri sıkıcı bir tarih projesi olarak devam edecek her şey o kadar şairsin ki, ölürsen trenler çalışmayacak ertesi sabahın güneşi isteksizce parlayacak şehrin üstünde, sevgilin bekaret yemini edecek, baban mendilini sıkacak arka bahçede o kadar sensin ki, sessizce düşünürken "gemide isyan!''diye bağıracak birisi; kesin bağırır sadece baban yapar kesin yapar dediğin şeyi ama ölmemişsin ve yerine ölen için emaneten efendi bir adam karakteri edineceksin 4. sevgilin sana...

Geleceğin Şiiri

1. kapının önünde bir okyanus olmalı normal bir evrende normal bir mimar böyle düşünürdü yıkanmak istersen dışarda bekleyen bir okyanus fikri bir fikir başka neye yarar melanie bak bizde ölebilirsin çünkü hiçbir film peşte’de bitmez bizde ölebilirsin bunun için ayırdığımız bir tuna nehrimiz var bir odamız var sakinleşme odası diyoruz bir gardrop dolusu ceset torbası buradaki vurgu asılmış kelimesine        -öyle bir şey geçmiyor ki yukarda öbür türlüsü de geçmiyor ama 2. yedi şehir sana teşekkür eder iki kral gülümser biri yalancıktan gülümser ama herneyse bu sadece beni ve bütün şiirlerini ilgilendirir bir kıtayla el sıkışma tecrübesini ilgilendirir karar değil, veda değil, sıkılgan bir el sıkışma bari bir an eşit olsa iki elin sıkılgan bir el sıkışmadaki kuvveti bu bölümü onsekiz yaşında da yazamadım yazmış şairlere baktım yazamamışlardı doğacakları yer biliyorlardı ben o şiiri gelecekte de yazamadım melanie 3. bazı filmlerde vardır...

Wernicke - Korsakoff Sendromu

1.unutmak özgürleştirir -şimdi serbest miyim memur bey? 2.radyoda bir şarkı aşktan kimsenin ölmediğini söylüyor ölü şarkıcı koyuyorum adını ölümün bir şarkıdan geriye doğru ilerlemesi eski gömlek cebinde bulunmuş onluk sevinci eski gömlek cebinde bulunmuş onluk gibi işe yaramaz 3.bütün güzel sözler önceden söylenmiştir aşkım, ama bütün kötü sözler değil yeni 4.vazgeçtiğimiz herşeyden artakalanlardan yapılmışız gözlere gelince yetmemiş deri 5.yeni bir kitaba başlamasaydım keşke 6.sıfır yaşında olmak; ilk ve tek samimi acıkmayla çatal kaşık da icat edilmemiş, meme bilinir ama bugünlerde normal olarak seni düşünmem lazım unutmasaydım 7.doğmuş bulunduk niye, kim, nasıl ve hazır bir dağ ciçeği sevgisiyle sonra anladık ama ölmüş bulunduk tanımadığım birini de sevme tecrübesiyle sonrasını biliyorsunuz 10.gökyüzü için fark eder mi altında kaç kişinin olduğu Osman Konuk Tehlikeli Belki / Profil Yayınları

Muhatap

bunda merak edecek ne var bir mısra, hayat kurtaran bir mısra a’yı ne kadar uzatacağını bilmeyenlerden şair intikam alacaktır tercüme kokan yerli kahpeliklerden telif olsa da fark etmeyecek otuzuna gelmiş ama yirmisine gelememiş kızlardan şair kırkına gelmiş ve adına para bastıramamış erkeklerden hiç asabı bozulmayan, başka her yeri bozulan aptallar için tekrar etmek gerekirse şair intikam alacaktır küçücük elleriyle büyük davranmaktadır bunda haklıdır telefonlar şarzda, her şey yolunda doğal felaketler ajandalarda özenle işaretli istatistik tabloları mükemmel görünmekte çaresizlik eğrisi yükselerek sürmekte sayfalardan taşan çılgın bir eğri hızlı bir eğri, renkli, manyak, sapık bir eğri adı şehvetle tekrarlanan bir eğri yükselen eğri tacirler yeteri kadar kurnaz şairler yeteri kadar uykusuz istiklâlde satılır istiklâl madalyaları en ucuz etler ve oburlar kışa hazırlar karılarının siparişini düşünürken ölmüş adamlar harika bayatlamış poğaçalarından bir ısırık...

Melankoli

halksız şehirler değil kris, şehirsiz halklar çok halklar, çok şehirsizler, çok moral bozucu son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum her yıl yeni modelleri çıkıyor melankolinin içimden bir ses gelmiyor, hayır bazen geliyor içimden bir ses, sesin dışarıdan geldiğini söylüyor -iki saray odası alana bir saray odası bedava o montu almam iyi oldu, çok iyi oldu, çok evet kırışıklıkların geçer, beni seviyorsundur, ama böyle çok ölürüz nihanka kızılderili bir kızın adı değil, çok değil radikaller duygusal açıdan sağcı oluyorlar nerden aklıma geldiyse aşk, sivilcce, direniş, kitaplar ve çay ocağı işletmesi: -yanlış hormonlar, atkılar, kitap kokusu parfümü ve sütlü neskafe: -doğru böyle muhalif şeyler yazıyorum ve bana ödeme yapıyorlar çok değerli insanlar binalara doluyorlar, çok değerli her şeyden kolay etkileniyorum, belgeseller çok acıklı çarpıcı bir şey yazmak istiyorum, aklıma bir şey gelmiyor ne zaman aklıma bir şey gelmese, içimden bir ses: start tabancasıyla ...

kahvaltıdaki risk

bir tuzluk kan kaybedebilir mi? tuz kaybeder. ama bir de kanamaya başlarsa başka hiçbir şey o kadar kanayamaz. kahvaltıdasın, tuzluk beyaz peynire doğru kanamaya başlıyor. kan masaya yayılıyor. -tuzluğu uzatır mısın -uzatırım ama kanıyor -olsun sen uzat Osman Konuk

Aşırı Belki

daha fazla beklenemez aşırıya kaçmak için patilerin gürültüsünden ibarettir kediler; çünkü… çiçeğimizi ve pastamızı alıp müsaitseniz biraz öldürülmeye, bu akşam size… ya da söyleyin derinin dışına çıkınca edip cansever derisinin dışına çıkmadan yaşadı mesela kollar boşalınca eski bir sarılmadan, belki değil; iyice ama her belki aşırı demokrat, aşırı simetrik, aşırı belki… çünkü beğendiği idam mangasına peşin ödemeyle kazanılmış esmerlikte zaten biliyorum beni bir tek o sevdi arabasının güneşliğinde saklanır mutsuzluk akseptansı “öpülürken ve öldürülürken sessiz kalacağıma söz veriyorum” durduk yere sting sevenler cemaatinden değil aynı nedenden sağ kalmışız; raslantıya bakınız seni belki sevmişimdir aşırı belki kahvaltısını yarım bırakmış bir hastabakıcının sedyeyi kavrayışındaki sinirlilik; seni taşıyan beni bir tek o sevdi cümlesinde geçen seni bana portakal aç diyen Türkçenin sahibi ben hiç şair değilim, buna hiç şaşırmadım. Osman Konuk

Beyaz Savunma

// göz kamaştırmayan bir adamın tedirginlikleriydi beyaz // -enis akın- karşılama / sera ne dokunaklı bir adın var ne de varsın doğmamış kızımın adı konmamış kızımın daha bir ebeveyn projesi olmamış sadece bir beyazlık fikri, hafiflik, karışıklık kızının yürüyüşünde devam eder bir anne -şimdi hangisini esas alalım- bir var doğmamış kızlar yürür rahminde bir var adı konmamış –ona bir an sera diyelim-tavırların sadece bir beyazlık fikri, hafiflik, karışıklık büyümek bugün siyah, üzgün bir parsla konuştum; dişi otel odasında, pençelerine çoraplarını giyip komidindeki incil'e bakıyordu onu öpmeliyim dedim içimden onu savunmalıyım kitap'ta bunun bir tarifi olmalı büyüdüğünü böyle şeylerle anlıyorsun biraz da büyürken normalde elbiselerin yırtılması düğmelerin kopmasıgerekir sihirliymiş gibi elbiseler de büyüyor ne yapacağını bilemiyorsun sadece beyaz, hafif bir düşünce siyah, üzgün bir parsı görünce hissediyorsun onu savunmalıyım elbiseleri yı...

Yaşamak mı zor çince mi

bıraksalar anlatacağım merak ettiğim neydi açlar, sevdalılar ve canı sıkılanlarla büyük büyük merak ederken çocuklar neyi hakkımda yanlış bilgi sahibi halk ve ikide bir savaş çıkaran insanlık sözlüğe bakarak anlayamaz beni klasik yöntemlerle konuşmadığım için ama bıraksalar anlatacağım tüm yeteneğimi kullanarak aramızda tartışıyoruz yaşamak mı zor çince mi bilinçlerde sürünüp dururken umutsuzluk ben neden ölümü hatırlatan süflörüm açız, sevdalıyız, canımız sıkılıyor türlü sevinçler kiralayacak paramız yok uyusam birileri gelip çekmecelerimi ve kafamı karıştırıyor çeşmeleri açık bıraksam mı; dünya temizlenir kurtarıcıya giderim haftasonları ve hep onu çarmıha gerenleri bulurum kimliğime insan yazdırmalıyım kızınca aniden ortayaşlı çocuklar ambalajını yırtarak bedenimin beni de öldürmesin Osman Konuk

Ezbere Bir Türkiye Haritası

insan tanıdık birini arar kötü kararlar verirken kolların hafızası en doğruyu hatırlar ezbere bir türkiye haritası çizersin birini özleyince ellerin tanımadık bir meleğin elleriyle değişir karadeniz kavisinde modern resmin bilmediği bir kavis sıcak bazlama,iyisoğuk,ciğerde esen rüzgar tanrı'dan makyaj dersi; güzellik mecburidir vahşilik kalmaktandır; medeniyet gitmekten alçak mimarların bilmediği bir konu vahşilik gridendir, medenilik beyazdan eski mısra yeni anlamla çıkıp gelir 'yukarı inebilir, aşağı çıkabilirsiniz' babasıyla kardeş çıkan kız ne anlatabilir diğer kıza oyuncak bebeklerine yanlış isimler koymuş anlamazlar psikiatrlara da sorma bence ergin günçe'yi tanımadım, erzincan'ı görmedim seni hiç bu kadar şiddetle özlemedim bir adamın hayatı ve eserleri yazan sayfalar niye yazmaz bir adamın niyeti ve kelimeleri kırmızıda geçen süvari imgesi en gerçek hali ergani'yi gördüm söke'yi gördüm 'cemal zaza'dır' cemal'i...

Şiiriyet

ve dünyanın en güzel adresine taşındım, senin yanına kader renkli bir matematik gibi gerçekleşiyordu; senin matematiğin ince abiler zemin katlarda ısrarla susuyordu hiçbir kıza hiçbir soru ısrarla sorulmuyordu gözlerinin adı ne? aşkın en hoş şeklidir; yüz buruşturma siyaseti geceleri gülümseme derslerinden sonra hiç uyunmazdı ve sabah, sabah tetiği ilk çekenin hakkıydı, sonra arkadaşlar için bir şarkı: ninna nanna: dünya tek sıfır medeniyeti çift sıfır hayasızlıktı isimler, sıfatlar, zamirler yerlerinden rahatsız çocuklar çamaşırlarını sevinçle ıslatırdı önce fotoğraflarda belirdi, belki adamları, bir dakikalık kadınlar matmazel noralya ile filiz akın arasında aşk intikamını çok korkunç almaktır evlerden güpegündüz sarışınlık gasp edilir oltalar balık kurtarmak için değildir söz kalpten kâğıda düşer, şiiriyet cehennemdir ve yüzyılın en güzel adresine taşındım senin yanına Osman Konuk

kimseler, arkadaşlar, herkesler

kötü hissetmek: kimseler, arkadaşlar, herkesler ölü bir iktisatçının kaderini özetler öldü ve bütün mağazalar açıldı doğru anlamak diye buna derim binadaki çaycıyla aynı partiye oy vermiş patronun bildikleri: “bütün reklamlar doğrudur ve asla güvenlikçiyle göz göze gelme” otomatik kötülük ve alttan ısıtmalı; alışınca yani akşam oldumu işler karışır yollarda kendi kendine konuşursun dalgınsan hep biriyle karıştırılırsın dizlerinden duyarsın, omuzçukurundaki su devlet çucuum, bir artı bir çocuum, şehirdeki yetimim seni sonsuza kadar sevdim sen yokken gözyaşların silindi işimiz, tek hünerimiz bu kesinlikle tek başına deneme ama öyle olmaz! öyle olmaz! yakıcıdır, bir fazlası yıkar; boğucu daha derini dans edemeyen dansçı kız biblolarına bakmak sonsuza kadar dans edemez bilimi: işimiz bu dünyanın en temiz evinde bir yoldaş su içer, dünyanın en temiz bardağından hiçbir şey karıştırılmaz ve şimdilik çörekler tazedir işimiz, hünerimiz: gözyaşlarını silmek bazı kitap yap...

Şiir Savaşlarım

ben yine buralardayım, siz burdasınız, ötekiler burda ötekiler çorap kitap nişan yüzüğü gözlük kullananlar sevimli kafası çalışan iyi insanlar benim açlığımla beslenen hava durumuna göre din değiştiren boş zamanlarında acı çekenler çoğalan çoğala çoğala tükenenler yedekte beklettiğim duygular; işte, korkun hayırsever biriyim, bundan da korkun batıda yoksul, doğuda varsıl, turnuvalarda sonuncuyum adam olmaya doğuştan yeteneksiz içimiz konusunda ciddiyim sadece kederlere yardım ederim bir güzelleşme fırsatı yakalarsanız değerlendiririm görüyorsunuz ikiparalık iyiniyetimle elimden ne gelirse çünkü hep buralardayım, yanıbaşınızda hayvanlık ağlıyor biliyorsunuz ötekiler ağlıyor ama bana inanmayın rol yapıyorum ekmek yiyorum, "nasılsın" lara teşekkür ediyorum bebelere tütün içmesini öğretiyorum tüm bunlar bir yana aslında iyi bir iş arıyorum Osman Konuk

Herkese Benden

bitirelim kendi en yükseğinden itilince herkes incinir yağmacıların ortasızlığı güneş yanığı bir suratın ortasızlığı çekirdeksiz mandalinaların ve çekirdeksiz kadınların ortasızlığı biri bana söylesin geldiysem ordaysam gerçekten bitirelim şu işi herkese benden geçmemiş gelmemiş olmamışlardan bahsederdim basit bir el hareketiyle bitirilmemiş akşam eve dönmese de hiç merak edilmemiş espriler iyi, kadınlar çekirdeksiz, kimse ümraniye’de oturmuyor boğaz manzaralı bir resimde oturuyor kimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim bu balık bir çocuk tüfeğiyle vurulmuştur diyorum herkese benden bunu hep kullanmak istediğimden değil, ağızsız bir çığlık ağızsız bir çığlık herkese benden kendi etinden bana geçmemiş gelmemiş olmamışlardan bir zaman, hiçbir etikette aralık 08 gibi saçma sapan bir şey yazmayan neden çıkmayalım bu özürlü takvimden aptalların gramerinden, mitoloji filan bilenlerin noktalı virgülü hep en doğru yere: ah belinda filminden yüzünü buruştur ve bunu k...

İnsanlık Eğrisi

BİR - Katışıksız bir dilek dile Kestirmeden sonsuzluk diliyorum. Oluyor. Ama Saatlerdir insanım, akşamsa üç gün sonra Acılarımı bilgilerimle yüzleştiriyorum Çocukları ihtiyarlarla yüzleştiriyorum Yüzümü gökyüzüyle Çıkarken yokuşunu varoluş çizgisinin Zaman tamircilerine uğruyorum Herkes aynalarından bir sonsuzluk öğrenir Nazlanarak geçerken yaşam öğleleri Bazı sevinçlerin tıpkısıysa bazı acılar Ödüller almışımdır gece bekçilerinden Yara biriktirerek sağlıklara ermişsem Zencileri tek seven güneş benim demektir İKİ - Ne istiyorsun insan Bana bir fırtına ver ey bezirgân Sonra hemen gitmeliyim Yarım sessizliğimi eksiksiz ezberlemeliyim Bezirgân günlüğünü yazarken sokaklarda Sıradan çılgınlıklarla dans eder ahalisi Eşekleri, cesetleri, gözlükleriyle çoğun Yeni öcüler getirir çocuk akıllarına Çoğu da gökyüzüyle bir şemsiye değişir Beyaz üzerine şişman davranan Ey bezirgân Savaşçıysak, Gerçi silahlarımız paslı, atalarımız ölmüştür Balıksak, Denizimiz sökül...

Herhangibirine Çağrı

İhanetten bir alıntı sağlığınla gelirsin (gelirsen) Unutmabeni çiçekleriyle yaralarımı süslersin Utanılası birşeydir katıksız pembeliğin Bu yüzden kitaplardan yalnızca ıslık çalmasını öğrenebilirsin Tüm iyiliğin filmlerin iyi bitmesini istemek Ama bu kente gelirsen unutma beni ara Sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım Öfkem geçer dinle yüzümü sevgiyle bakarım Kimse değil, SENİ YALNIZ BEN ANLARIM Osman Konuk

Çim Devrimi

ses düşer, anlam kırılır, haz adidas çantalara tıkıştırılır beni sevmen karşılığında bile fikrimi değiştirmem bir selam göndererek dostlara kendime devam ederim bütün ortalamaları birden değiştirir bu bina temelden çürükse, kanser sıranız geldiyse çok kalamam birkaç soru cevaplayıp giderim bir doğru bütün yanlışları götürür bu dükkanda anlam herkesin ortak suçudur, kabul ama sen yandaki dünyanın müşterisisin güzelim beni tanımayanlarla konuşmam senin bir şeyi sevmen çimlerle çok ilgili ne çok çim ekiyorlar, senin bir şeyi sevmenle mi ilgili çim devrimi gibi bir sonuç bir şeyi sevişinde üçüncü dünyacı okul sonuncusu o eşsiz sonunculuk bir belkiden güzel bir adam tamamlayan aşevlerinin kapılarına asan poetikasını şiirden hayat kadar anlayan (“hiç ölüm emri vermemişler şiirden anlamaz”) garson değiştir şu her şeyi sen kal! kalbi tabaklara taşıyan bir kaşık al esmerlik bitirilmiş kitaplar arasında düzeltilmeyi reddeden şiir sertliğinde kullanılmayan keder...