Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hilal Karahan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ay Valsi

1/ Yeni ay: vaktidir, kalksın dağınık uykulardan rüyasını gerçek sanan sarhoş zaman yaktığınız köprülerin ışığı daha ne kadar aydınlatır karanlığı nereye kadar kökler kayış koparan otları hafıza tarlasından? kaç kere kırılabilir kalbin kristali? kaç kere kopabilir inceldiği yerden sesin telleri daha ne kadar uzak olabilirsiniz : değer gördükçe kibirlenir insan… 2/ Hilâl: yüreği küllüğe dönmüşe ne desin ateş ne denir bir ömür kül örtene yazmasıyla suçlandığın şarapsa eyvallah şaraptan gül damıttı ağzın pişmanlığın ayaz aşklarsa çelikten cürufu göz suyunla yıkadın küfran anlar yıllarca döne döne öğütülmediyse belleğin değirmeninde : insanı iç gömleği yakar yakar da çıkaramaz… 3/ İlk dördün: kalbiniz tandır, sesiniz har size dönüyoruz ey kutsal nar sökülsün susuz kuyulardan çekilmiş anılar, dökülsün boynumuz önünüze : kovulduğumuz kapılardan başka eşik labirentten başka beşik yoktur anladık ey yüce geçmiş el verin bize gecede yana yakıla aradı...

Sestiniz Sesi Gördüm

1/ Sestiniz, sesi gördüm bir akşamüstü apansız: sanki eski bir göğü tutuşturup sürmüştünüz yüzüme elişi kuşlar, bergüzar ağaçlar sermiştiniz çocukluğuma: iğde dalı koklamış olmasa okşar mı toprak topuklarını tohumun amberi özlemese, sever mi çiçek ellerini dolaşan saçında rüzgârın omzuna yaslanınca asmaların bir ağır akşam yıkıldı yıkılacak gölgeliğe… 2/ Sestiniz, yüzüne dokundum gürültülü bir gecenin: kalbim, o derin uğultu sesinizi kor sandı şefkatle değil, ah öyle değil damarlarınızla dolayıp boğdunuz kalbimi sonra ödünç bir kitap gibi sessizce ve gecikmekten utanarak aldığınız yere koydunuz : ardınızdan sürüklenen kalbimdi bütün bir gece… 3/ Sestiniz, çoğul bir sevgidir iz: sizi sevmek bir ömrü sevmekti ağzınızda öptüm sürüdüğünüz tüm cesetleri başka kadınlarda kalmış ellerinizle okşardınız çırpınan kanımı su içmek, sigara yakmak kadar doğaldı sizde kaçmak beni sevmenize alışmak yenilmekti, gittiğinizde yüreğimi kesecek acıya en...

BAŞKALARININ TOPRAĞINA KÖK SALAN AĞACA, DALLARINA DOLANAN KUZEYRÜZGÂRININ SÖYLEMEDİKLERİ

ne çok giz vardır anlatmakla yükümlü olduğum, ne çok siz beni ben yapan inceliği silkeleyip kabuğumu sevdiniz. “ne zaman geldimse gittiniz / ne zaman yaklaştımsa ittiniz.” ne zaman uzansam kuşkunuz düşer önüme. bir kayayı örerken varlığını unuttuğunuz ve her nasılsa göz bebeğinize açılan uçurumu düşerim, sizi size anlatabilmek için. kendini kin ve öfke ile savunmayı henüz öğrenmemiş bir çocuk solumasa, çatlağınızdan sızabilmek için sarsılmazdım :sizde neler yaşayacağım bir bilseniz. anıları akşamın ateşiyle demleyip ısınıyorsunuz. yetişemediğiniz için bekliyorsunuz :dönüşlerdir gerçek yolculuklar. yarıları dikkatle tamamlıyor acılar. erken büyümüş çocukların gözlerini bilirsiniz. görmese de bilir tutkularıyla yalnız bırakılanlar. tırnaklarıyla okşuyor yüzünüzü zaman. akrebe geçirdikçe dişini ı lık ı lık ı lık düşüyor yelkovan odanızdan. akşamın didik didik ettiği yaranıza küfür basıyorsunuz. kirleniyorsunuz sesin çamurunda. söylemeseniz de biliyorum nefre...

KARDAN ADAM VE KARLAR ERİDİĞİNDE DONMUŞ BULUNACAK KEDİ YAVRUSU

ürkütseler güvercinleri uçacak ellerin, okşansa bahar sanacak saçımda gezinirken, yazılsa tarih olacak bir aşkın terinden soğuyacağını bilmez. çağrılsa gözü kara sevgili olacak bakkalın yanından geçerken, öpülse yaraları iyileşecek dizlerin, karanlıkta bir çift vatkanın ve alelacele giyinilmiş kesin ifadenin peşinden dolandığını da bilmez. üstelik gürül gürül akan hayatın bir kadının açılan bacağından olmadığını düşünmezsin henüz beklemeyi bile öğrenmemişken. usulca yerini alan selamlarla başlarsın sabahçı kahvesine, gevrek simide ve yüz gram peynire. ısıttığın avcunun çay bardağı kadar olduğuna aldırmaz bir çocuğu büyüten yüzün. hep bir mısradan ödünç alındığını sandığım zarafetin, karşılıklı oturur keskinliğinle. kirpiklerin paslanıp kırıldıkça erkek olur o yavru kedi mırmırlığındaki gözler. kahramanlık tükürmedikçe dünyaya, aldırmaz hiç kimse yarığındaki yalnızlığa. derdi gücü sana yetişmek olan yağmura inat, yağmuru delen damlaların belini sararak, “seni ben el...