Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ali Püsküllüoğlu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aşktır Geride Kalan

İnkâr etmem aşkı Ağzı bir elma tadı ağzımda  Sevdiği oyuncaklar  En güzeli mızıka  Derken geçer gider birdenbire  Güzelim yaz  Eylülle hüzün  Türkülerde yağmur  Uykusuz geceler ki  Çoktaaan unutulmuştur  Severdi her şeyi  Yollar uzun yürüse  Küçük çakıl taşları, birkaç sümüklüböcek  Bir serçe Ali Püsküllüoğlu

Baba

Yalnızlığımdır hep bıçakların kestiği Akşam çayında galetalarla yenen Koyu atlar götürür terkisinde Ne kadar kaçkın varsa evden Uykumdur sokaklarda sürünür Ya da düşer bir kadının elinden Yorgunluğumdur daha çok aşk Gelip gider o şehrin gemilerinden Esmerdir akşamlarda babam Çok esmer güler resimlerden O kadar yakın bilmediğim Ölüme çok uzak günlerinden Ellerimdir dalgınlığında hep Hep bardaklarda, sular dururken Sürahilerde - akşam vakitleri Akşam çayına gelmiyen Bir baba, aydınlıksız odalarda Çok esmer güler resimlerinden... Ali Püsküllüoğlu

Uyanık Uykuda

Düşteyim işte. Çıkageldi bir güz yeli hafiften. Bir buğu gibiydi gök. Ey kendini saklayan geçmiş, ince bir tül ardında; Güz geldi ve yıldızlarını üstüme dök. Artık büyüdüm. Ey sonsuz çocukluk! Atlar, atlıkarıncalar ve yolculuk. Tuhaf değil mi, bu leylekler nereye göçer gök yolunda? Yazdan kalan kanat sesleri gibi duyuluyor. Her şey bir bir ve örtük, ince, bilinmez bir yüz sanki. Bir kuru ağaç olarak kalayım mı? Öyleyse ey güz, dök yapraklarımı! Gövdemi kemirecek kurtlar toprakta gözlüyor yolumu. Beklesinler bakalım. Ayaklarım sağlam basıyor daha, yolum var günlere. Üşüsem, ısıtıyor kanım. Ben bir leyleğim, uykuda uyanık/ güz geldi artık Göçüyorum yarı uyur, yarı uyanık... Ali Püsküllüoğlu

Çember

Nasıl olsa bir gün eriye eriye tükenecek Güneş, nasıl olsa düşeceksiniz bir kaldırıma, severken ya da koklarken bir çiçeği, bir mektubu okurken ya da bir parkta güneşlenirken, çocukların oynaştığı bir sıra (sevgi, o yabanıl dağ geyiği, kaçar durur sizden) akşam çökerken, boğuk bir sıkıntıyla kente o alışılmış sicim yağmurlar yağarken (soluk, kararsız bir göğün altında, bir başınıza öyle) adımlarınız gider ya gitmez, sigaranız ağzınızda merhaba diyensiz, tükenmişliğinizi sonuna değin yaşarken siz var mısınız bu kentin pis havasında (bilmezken) sokak kedilerinin, o hüzün şarkılarının yanında nasıl olsa bir gün olacak bu, kaçamazsınız (siz kendiniz misiniz gerçekten? onu da düşünmelisiniz) meyhanelere girseniz sıkıntıyla, kavgalarınız olsa nedensiz ve korkunç. Tutup güvercinleri okşasanız ya da yolsanız tüylerini martıların ve onların gümüş saplı kara bir bıçağı öfkeyle sallasanız havaya tükeneceksiniz yine de. Bu korkunç sorunun karşılığı yok savaşlardan yenilmiş çıkac...

Aldanışın Şiiri

Yana yana ışığına geldim Isıtmadın beni sevdiğim Beni almadın uzandıgın engine Deniz olsam da ırmak olsam da Yansam da bir senin ateşine Sabahları düşen çiy tanesi Akşamları esen serin rüzgâr Hep aynı havada yaslı şarkılar Ben seni neşede aradım yoksun Gecenin içinde de yoksun gündüzde de Ağaç dallarında aradım Gün ışığında aradım orda da yoksun Bu gece Ay'i parçalanmış gördüm Sarı bir Ay'dı sonra beyazdı Koştum sen misin diyerek Vardım baktım sen misin diyerek Nerdesin nerdesin diyerek Yana yana ışığına geldim Başladım yarım kaldı şiirlerim Ne ak ne kara titrek ellerim Sana uzanır sessizlik içinde... Ali Püsküllüoğlu

Anıda Kalan

Biliyorum sözcükleri, ama kullanmadığım için unutuyorum. Onu da unuttum. Şu acılı, şu gerçek olmayan. Nice yıllar var ki hiç görmediğim kırları, dağ doruklarını, güvercin uçuşlarını, uzayan ve uzayıp giden kavakları. Değirmenin ovasını. Bütün bunları yine de anımsıyorum işte. Anımsıyorum (onu) ve yaz gelip geçiyor. Güz yeli yaprakları dökecek birazdan. Yağacağını düşündüğüm ince yağmurlar başlayacak ve ıslatacak, gece ve gündüz, usulca. Unuttuğum sözcükleri anımsayacak mıyım? Bilmiyorum. Yüzleri? Sevdiğim sevmediğim. Onu da bilmiyorum. Eski bir anıda saklı olanı? Biliyorum ama unutuyorum. Her şeyi işte. Hem biliyor hem unutuyorum. Hem biliyor hem unutuyorum Ali Püsküllüoğlu

İstanbul

Şimdi Çemberlitaş'ta bir ev Miniminnacık öyle durur Penceresinde küçük bir kız Saadeti yüzünden okunur. Ötede kalabalık cadde Durmuş insanlar bakınır Ne derseniz deyin işte Herkesin bir derdi vardır. İnsanı sıkar kalabalık Hele kızların bir tuhaf gülmesi! İçinizde bir şeyler uyanır Gariplik yahut sevgi. Veya Köprü üstünde bir gün Gider dururken yolunuza Hiç görmediğiniz bir taze Girivermiş kolunuza. Diyeceğim bir sıcak kadın Deli divane etmişse yakışanı İyice anlarsınız ondan sonra İstanbul'u, yaşamayı, aşkı. Ali Püsküllüoğlu